Türkiye'deki büyükelçiler, uluslararası örgütlerin temsilcileri bir süredir birbirlerine "Sana bir şey geldi mi" diye sorup duruyorlar.
Merak ettikleri, 29 Ekim için özel olarak nasıl bir faaliyet yapılacağı. İki haftadan az bir süre kalmış ne davet var ne bir şey.
İktidar unutmak istese de 29 Ekim'de Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılının kutlanacağının yabancılar bile idrakinde. İhtimal bu aralar, çok da özel bir coşkuyla kutlanmayacağının farkına varmaya başladılar.
Aslında seçimlerden beri yabancı büyükelçiler, 29 Ekim'e üst düzey katılım sağlamak gerekebilir diye, Ankara'yı yoklayıp durdular.
Çünkü normalde, devletler kuruluşlarının, 75, 100, 200. yıl dönümlerinde özellikle yabancı liderlerin de katıldığı görkemli kutlamalar yaparlar. Mümkün olduğu kadar çok sayıda ve üst düzey katılım tercih edilir. Bir anlamda diğer devletlerce ne kadar önemsendiğinizin, ne kadar saygı duyulduğunuzun da bir göstergesi olur. İçinde yaratıcılığın da olduğu kutlamalar dosta düşmana ülkenin zenginliğine, özgüvenine dair bir nevi gösteriş yapma fırsatı da verir.
Cumhurbaşkanı yemin törenine yabancı liderler davet edilmişti
Ankara'daki nahif büyükelçiler de, kendi ülkelerinin devlet başkanları, başbakanları ya da bakanlarının takvimi dolmadan, 29 Ekim'i Türkiye için tutmak için ön almak istediler.
Ama sanırım bizim kadar onlar da mevcut iktidarın 1923 ile 2003 arasını neden basit bir parantez olarak gördüklerini, sırf Cumhuriyetin İkinci Yüzyılı ifadesini kullanmamak için niye Türkiye yüzyılı diye bir slogan çıkarttıklarını, Cumhuriyet'in 100 yıllık birikimini neden bu kadar hiçe saydıklarını anlamakta, algılamakta zorlanıyorlar.
Bir iktidar kendi ülkesinin yakın tarihine bu kadar mı mesafeli durur, bu kadar mı geçmiş dönemle barışmaktan imtina eder?
Hadi geçmişteki laik yönetimlere diş bileyerek, içeride yarattığı kutuplaşmadan yararlanıyorsun anladık; ve lakin bu durum dışarıya da zaafiyet mesajı veriyor. Kendi cumhuriyetine sahip çıkmazsan, kendi Cumhuriyetine saygı duymazsan, kimse de senin devletine, Cumhuriyetine saygı duymaz.
Türkiye'de tek bir lider var, Türkiye'de parti devleti var; o nedenle yabancı liderlerin cumhurbaşkanlığı yemin törenine gelmeleri önem ve öncelik taşır mı diye bakılıyor?
Malum; yemin töreni için yabancı liderler davet edilmişti ve Azerbaycan cumhurbaşkanının yanı sıra Afrika ve Latin Amerika'dan birkaç devlet başkanı gelmişti.
AK Parti Kongresi'ne yurt dışı daveti
Bu arada AK Parti'nin on gün önceki Kongresi için başta Avrupa olmak üzere çok sayıda ülkenin siyasi parti temsilcisinin uçak bileti ve konaklama masrafları karşılanmak üzere Ankara'ya davet edildiğinin de altını çizeyim.
Ama 100. yıldönümünü "şöyle aramızda, biz bize kutlayalım" denmiş diye mi bakacağız?
En yakın örnek Yunanistan. 2021'de görkemli kutlamalar yapıldı ve çok sayıda devlet insanı davet edildi. Onların şansına Covid-19 yüksek katılım olmasına engel oldu; misal Fransa Cumhurbaşkanı son anda iptal etti.
Fransa, 1989'da 200. yıl dönümü için düzenlediği kutlamalara yine çok sayıda lideri davet etti.
Muhalefetin sorumluluğu
Yabancı büyükelçilerin, Cumhuriyetin 100. yıl kutlamalarına CHP sahip çıkar mı; onlar bir faaliyet yapar mı acaba diye bir saniyeliğine bile düşündüklerini sanmıyorum. Acaba CHP bir saniyeliğine bile düşündü mü; "Şu boşluğu biz doldursak mı" diye?
Benim açımdan hüzünlü bir 29 Ekim olacak.
Bu durumla ilgili mevcut iktidarı elbet eleştireceğiz. Ama kendi açısından belli bir noktada duruyor.
Bu durumdan asıl hicap duyması gerekenler, koltuğuna yapışmış CHP lideri ve onu o koltukta tutabilmek için kendi koltuklarına yapışmış olanlardır.
Ve bu durumdan da sen, ben, siz, biz, hepimiz sorumluyuz. Muhalefet liderini sivil baskıyla koltuğundan edemeyen, muhalefette ciddi bir değişim için ağırlığını koyamayan bir toplum, iktidardakini nasıl değiştirsin ki?
Barçın Yinanç kimdir?
Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 1990'da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu'nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8, sonra CNN Türk Ankara Bürosu'nda çalıştı.
Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi.
2004 yılında İstanbul'a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News'da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010'dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti.
Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor. AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi.
Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye'de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası'na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor.
Aralık 2020'den itibaren T24'te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta Metin Kaan Kurtuluş'la birlikte "Dış Politika ile İçli Dışlı" adlı programını yapıyor.
|