25 Aralık 2020

Noel'de İstanbul Rumlarını hatırlamak

Türkiye'yle bağı olan Rumların sayıları vefatlar nedeniyle azalırken, genç kuşakların benzer güçte duygusal bağları olmadığı gibi, Avrupa Birliği üyesi bir ülkede yaşarken Türkiye onlara cazibe merkezi de olamıyor

Bugün Noel. Bir zamanlar sayıları yüzbinlerle ifade edilen İstanbul Rumları dini bayramlarını neredeyse yok olma riski altında kutluyorlar.

Günümüzde İstanbul'da sayıları 2 bin civarında olan Rum azınlık "ayakta kalmalarını" sağlayacak kritik sayısal eşiğin altına düşmüş durumda. Bu gidişatı tersine çevirmek ise giderek zorlaşıyor.

Türkiye'den göçme Rumların İstanbul özlemini dinleyip gözü yaşarmayan yoktur. Türkiye'yle bağı olan Rumların sayıları vefatlar nedeniyle azalırken, genç kuşakların benzer güçte duygusal bağları olmadığı gibi, Avrupa Birliği üyesi bir ülkede yaşarken Türkiye onlara cazibe merkezi de olamıyor.

Aslında AK Parti hükümetlerinin bu konuda geçmiş hükümetlere oranla daha duyarlı olduğu, ama bir dönem atılan adımların gerisinin gelmediğini söylemek gerekiyor.

Türkiye'den gitme Rumların vatandaşlık taleplerinin karşılanmaya çalışıldığı belirtiliyor. Gençlerin Türkiye'ye dönmesi için dil kurslarının açılması, iş bulma imkanlarının arttırılması için KOSGEB tarafından eğitim verilmesi bile söz konusu olmuş.

Geçtiğimiz yıllarda Atina'daki ihtiyaç sahibi İstanbul asıllı Rumlara tam da Noel zamanında yardım kolilerinin ulaştırılmasına Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) aracı olmuş. Türkiye'nin Yunanistan'da yaşayan Rum asıllı vatandaşına sahip çıktığını göstermesi açısından önemli bir adım. Keşke devamı gelse. Fakat Rum azınlığın haklarıyla ilgili talepler dillendirilince, genelde bir "mütekabiliyet,", yeni Türkçesiyle "karşılıklılık" ilkesi devreye giriyor ve hemen Yunanistan'ın Batı Trakya Türklerine yaptığı haksız uygulamalara dikkat çekiliyor.

Batı Trakya Türk azınlığının en önemli sorunu eğitim. Örneğin Yunan hükümetleri, tüm AB düzenlemelerine ve uyarılarına rağmen, azınlık okullarının hayatını zora sokan uygulamalara devam ediyorlar. Fakat, Türk – Yunan ilişkilerini yakından takip eden bir kaynağım, mütekabiliyet yapacak bir durumun da pek kalmadığını savundu. "Türkiye'de doğru dürüst Rum okulu kaldı mı ki, mütekabiliyet yapalım," dedi.

Yine de iktidar azınlıklar konusuna mütekabiliyet penceresinden bakmayı sürdürüyor. Yunanistan Batı Trakya Türklerini etnik bir azınlık olarak değil, Müslüman azınlık olarak kabul ediyor ama tam da aslında "Türk" oldukları için baskı yapıyor. Örneğin, Türk azınlığın kendi din insanlarını seçmesine izin vermediği gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türk azınlıkla ilgili kararlarını da uygulamıyor. Hâl böyle olunca iktidar da Türkiye'deki Rumların hayatını kolaylaştırma yoluna gitmiyor. 2013'te azınlık vakıflarının yönetim kurulu seçimlerinin daha demokratik olması için azınlık temsilcilerinin de onayıyla iptal edilen yönetmelik 7 yıldır yenilenemedi. Seçimler yapılamadığı için sadece Rum değil, Ermeni ve Yahudi vakıfları da büyük sıkıntı çekiyor.

Atina, ibadete açık camii olmayan Avrupa'daki tek başkent olma unvanından daha geçen ay kurtulabildi. Camiiye minare ekleme cesaretini de gösteremedi üstelik. Diplomatik kaynaklar Türkiye'nin azınlıklara bakışının Yunanistan'a oranla çok daha olumlu olduğunu iddia ediyor. Bunu kabul etsek bile Atina'yı yapmadıkları üzerinden değil, Türkiye'nin yaptıkları üzerinden utandırmak da mümkün. Rum azınlık küçüldükçe ve Heybeliada Ruhban Okulu kapalı kaldığı sürece, Fener Rum Patrikhanesi'nin ayakta kalması için Türkiye'yi bilmeyen, Türkçe konuşmayan Ortodoks din adamlarının "ithal" edilmesi gerekecek. Bunun ne kadar manalı olup olmadığını düşünmek için bir Noel sabahı uygun zaman olabilir.

Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nde Noel ayini

 

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye kazançlı mı; İsrail ne yapıyor, gidişat ne yönde?

Mevcut durumun en büyük kazananı (şimdilik) İsrail. Suriye’deki tüm askerî altyapı tesislerini bombaladı. Ülkedeki tapu dairelerini, her tür evrak bulunduran devlet kurumlarının binalarını bombaladığına dair duyumlar da ayrıca dikkat çekici. Bir kaynağım bu durumu, İsrail’in Suriye’yi “sıfırlaması” olarak yorumladı

Esad gitti diye üzülen yok, başarı öyküsü içinse erken

Kimse Esad düştü diye ağlayacak değil. Ancak mevcut durumdan bir başarı hikâyesi üretmek için de erken. Suriye’nin normalleşmesi için bir fırsat penceresi açıldı. Ancak süreç büyük risklerle dolu

Trump’ın dış politikası: Öyle de yapabiliiir, böyle de yapabiliiiir…

Suriye’de olan gelişmeler de hem Ukrayna savaşı hem Gazze savaşı hem de Trump’ın ikinci dönemiyle doğrudan bağlantılı. İhtimal aktörler, Trump başkanlık koltuğuna oturmadan pozisyon alıyorlar

"
"