12 Ekim 2022

Erdoğan'la Fin Başbakanı diskoya mı gitti?

Türkiye'nin Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesinden dışlanmasını isteyenlere karşı çıkan sürpriz ülke hangisi? Hangi ülke Prag'a gitmek için çok uğraştı ama başaramadı? Geçen haftaki Prag zirvesinden notlar…

Avrupa Siyasi Birliği ilk zirve toplantısını geçen hafta Prag'da yaptı. Tam 44 ülkenin liderini (Zelenski fiziksel olarak katılmasa da) bir araya getirdi.

Neler konuşulduğuna dair çok fazla bilgi yok; zira çoğunlukla baş başalarmış. Bürokratların en sevmediği durum.

Yine de bazı bilgiler sızdı tabii ki.

Daha önce de yazmıştım; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zirveye katılmaya son dakika karar verdi. 

Aslında bir hayli de geç davet aldı. Malum şüpheliler Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi, Türkiye'nin katılımını önlemek için bayağı bir uğraşmış.

"Engellemeye çalıştı" demeyelim de; "'Erdoğan salonda uslu duracak mı, edebince davranacak mı' gibi bir çekince dile getirdi Miçotakis," dedi bir Avrupalı.

Bakın kim karşı çıkmış, Türkiye'nin dışlanmasına. 

Sürpriz bir ülke: Fransa.

Avrupa Siyasi Topluluğu Fransa Cumhurbaşkanı'nın önerisi olduğu için toplantının düzenlenmesinde Çek dönem başkanlığı ile beraber önemli bir rol oynadı Fransızlar.

Anladığım kadarıyla Miçotakis Türkiye'nin dışlanması konusunda Fransa'yı ikna edememiş.

Tabii Erdoğan'dan pek hazzetmeyen Macron'un Miçotakis'i geri çevirmesinin ardında yatan neden tam olarak neydi bilemem. Aile fotoğrafında yer alarak Türkiye'nin Avrupalı kimliğinin tescil edilmesine imkan tanımak değildi tabii ki. İhtimal Türkiye'siz bir fotoğrafın Putin'e vereceği mesajın ağırlığını azaltacağını hesaba katmış olabilir.

Zira hemen hemen tüm haberlerde, tarihi kalede çekilen aile fotoğrafında sadece Belarus ve Rusya'nın yer almadığına dikkat çekilip, Putin'in izole edilmiş olmasının önemine dikkat çekildi. 

Yani tek başına bu fotoğraf bile yeterliydi. Sonra konuşmadan dağılsalar da olurdu.

Bu arada İsrail de bayağı bir çabalamış zirveye gelmek için. "Senle iki gün öncesinde Brüksel'de toplantı yapalım" deyip ağzına bir parmak bal sürüp, zirveye gelmesine yeşil ışık yakılmamış.

Sanna Marin'le Erdoğan peş peşe salondan çıkınca

Gelelim, akşam yemeğine.

Yemek sırasında basına da sızdığı gibi Erdoğan - Miçotakis atışması yaşanmış. Sonrasında Cumhurbaşkanı basın toplantısına katılmak için yemek salonundan erken ayrılmış. Hemen akabinde de yemek bitmeden Finlandiya Başbakanı Sanna Marin kalkmış masadan. Malum İsveç nedeniyle Finlandiya da NATO'ya giriş konusunda Türkiye tarafından bekleme odasında tutuluyor. 

36 yaşındaki Finlandiya'nın kadın başbakanı geçen Ağustos'ta gece kulüplerinde eğlenirken çekilen videolarının basına sızmasıyla gündem olmuştu. İncinmiş olsa da eleştirilere gayet güzel göğüs gerip, kendisini gömme salvolarını savuşturmuştu.

İşte Erdoğan'la Marin peş peşe salondan erken çıkınca, "Marin'le Erdoğan herhalde diskoya gidiyorlar" diye aralarında gülüşmüşler.

Bunu duyunca kendi kendime Erdoğan'la disko kelimesinin birlikte kullanıldığı bir cümle anca bir Avrupalının ağzından çıkabilir dedim.

Tövbe tövbe. 

Geçen gün Avrupa'da çalışan bir meslektaşımla konuşuyordum. Almanya Parlamento Başkan yardımcısı Erdoğan için lağım faresi deyince, çalıştığı gazeteyi aramış. "Biz bunu haberleştiremeyiz" demişler. Erdoğan ve lağım faresi aynı cümlede? Mazallah!

İyi de, Türkiye Cumhurbaşkanına ağır bir hakarette bulunulmuş; Erdoğan üzülmesin, asabı bozulmasın, tansiyonu çıkmasın diye haberi yapılmayacak mı?

Zaten bakarsanız, haberi anca bağımsız medyada görmek mümkün. Bana sorarsanız zevahiri Dışişleri Bakanlığı kurtarmış.

Ağızdan çıkan ifade kullanılmadan hakaretamiz sözleri kınamış Dışişleri bir açıklama yaparak. Üstüne bir de Almanya'da dava açıldı. Erdoğan Türkiye'si bunu sineye mi çekecekti?

Ve fakat nasıl oldu bu konu cumhurbaşkanı tarafından mesele edilmedi? Yoksa daha sonra mesele edilmek için çekmeceye mi kondu?

Yoksa, gerçekten acaba mümkün mü, böyle bir bilginin kendisine iletilmemiş olması?

Tek adam rejiminde hiçbir şey için imkansız diyemeyiz.

Barçın Yinanç kimdir?

Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 1990'da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu'nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8, sonra CNN Türk Ankara Bürosu'nda çalıştı.

Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi.

2004 yılında İstanbul'a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News'da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010'dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti.

Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor. AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi.

Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye'de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası'na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor.

Aralık 2020'de itibaren T24'te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta Metin Kaan Kurtuluş'la birlikte "Dış Politika ile İçli Dışlı" adlı programı yapıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Şükür el sıkmayan genç diplomatımız da var artık!

Jennifer Lopez’in konser verdiği Suudi Arabistan’da rejim yumuşama sinyalleri verilirken, Türkiye’de kadın eli sıkmayan diplomat dönemi mi başlıyor?

Erdoğan, Trump’la yüksek risk alacak: Yüksek kazanç kadar yüksek kayıp da olabilir

Trump’lı bir dünyanın daha kaotik, daha istikrarsız, daha riskli ve daha öngörülmez olacağı kesin. Trump geldi diye alkışlayanların sevincinin zaman zaman kursaklarında kalma ihtimali çok yüksek. Zira adamın sağı solu belli olmadığı gibi bugün bir şey, yarın başka bir şey deme lüksü de bulunuyor

Genç bir muhabirin “vadedilmiş topraklar"la imtihanı

Sene 1994. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller İsrail, Filistin ve Mısır’ı kapsayan bir tura çıkacak. Tarihi bir gezi. O dönem yurt dışı ziyaretlerde haberciler arasında rekabet daha uçağa binmeden VIP salonunda başlar, uçakta devam eder, gezi sonlanmadan da bitmezdi

"
"