Ankara'da Türkiye'nin Ukrayna savaşıyla ilgili tutumu konusunda nabız tutmaya çalıştım.
Gerek Türk gerekse yabancı yetkililerden aldığım hava, Türkiye'nin izlediği politikanın, başta yaptırımlara katılmama ve hava sahasını kapatmama özelinde olmak üzere, en azından şimdilik Batılı müttefikler nezdinde sıkıntı yaratmadığı yönünde.
"Möntrö Boğazlar Sözleşmesi'yle ilgili alınan karar sevindirici bir sürpriz oldu," dedi bir Batılı diplomat. Ankara Rus işgalini savaş olarak kabul edip, Boğazları Rus savaş gemilerine 3 gün içinde kapattı. Belli ki Ankara'nın Boğazlar konusunda daha ağırdan alacağını düşünmüşler. Batılı müttefiklere, "Siz de savaş gemilerinizi Boğazlara yollamayın," denmesi de rahatsızlık yaratmamış.
Türkiye Rusya'ya nefes borusu olur mu, şüphesi
Türkiye'nin AB yaptırımlarına katılmaması konusunda Ankara'nın şimdilik derdini anlatabildiği görülüyor. Ara ara yokluyorlar tabii; "yaptırımlara katılmayı planlıyor musunuz" diye ama özel olarak bir çağrı ya da baskı yok.
Türkiye ilke olarak BM kararları çerçevesinde alınan yaptırım kararlarına uyuyor. Ancak mesele şu ki, belalı bir mahallede oturduğu için, 90'lardan bu yana önce Irak, ardından İran, hiç suçu yokken, bölge ülkelerine uygulanan yaptırımlardan en çok etkilenen ülkelerden biri oluyor. Bütün ekonomik veriler bir ülkenin en çok komşusuyla ticaret yaptığına işaret ettiği için, bu konudaki mağduriyetini anlatmakta çok zorlanmıyordur diye düşünüyorum.
Yunanistan ve Rum Kesimi'nin "Türkiye yaptırımlara katılmazsa Rusya'ya istenen darbe vurulamaz" şeklindeki şikayetleri şimdilik karşılık bulmamış durumda; Rusya'ya hava sahasını kapatma baskısı da yok.
Batılı müttefikler, Türkiye'nin Rusya karşısındaki kırılganlıklarının da farkındalar elbet. Ankara'nın ikili planda Rusya'ya karşı atacağı "cezalandırıcı" bir adımın, Moskova'dan misilleme yiyebileceği; bunun Suriye üzerinden olabileceğinin farkındalar. Rusya'nın Beşar Esad'a İdlib'e yürümesi için yeşil ışık yakmasıyla yeni bir mülteci dalgasının Ankara'yı zora sokacağını; bunun kendilerinin de başını ağrıtacağını biliyorlar. Ayrıca bölgede olası bir Türk – Rus sıcak çatışmasının, işin içine NATO'nun da girmesini gerektirecek türden krize evrilmesi olasılığını da dışlamıyorlardır.
Ankara'dan "Merak etmeyin" mesajı
Fakat yaptırım konusu çok hassas denklemlerin devrede olduğu karmaşık bir sorun. Özellikle "ikincil yaptırımlar" açısından.
Sizden yaptırımlara doğrudan katılmanız istenmese de sizin yaptırıma tabii ülkeyle iş yapan şirketinizle çalışmaktan vazgeçilebiliyor misal ya da o şirkete yaptırım uygulanabiliyor.
Bir başka hassas konu da tabii, Rusya'yı rahatlatacak bir nefes yolu açıp açmamak. Yaptırımlara katılmamak bir şey, Rusya'nın yaptırımlardan kaçmasına yardımcı olacak mekanizmaları devreye sokmak ayrı şey.
Ankara'dan "İzin vermeyiz" güvencesi
Rusya'nın Türkiye aracılığıyla yaptırımları delme olasılığına ilişkin bir Batılı diplomat, "Konuyu gündeme getirdiğimizde, Türk tarafı buna izin vermeyeceklerini, söylüyorlar. Özellikle bankacılık sisteminin gelişmeler konusunda hassas olduğuna dikkat çekiyorlar," dedi.
Özellikle Halkbank davası nedeniyle bu verilen güvencelere ne kadar güveniliyor emin değilim. O nedenle de gözler muhakkak Türkiye'de olacaktır. Bazı çevrelerin durumdan yararlanıp bazı fırsatçılıklara kalkması Türkiye'nin başını ağrıtabilir. Her hâlükârda Rusya'nın yaptırımları delmeye yönelik tekliflerle gelmesi çok muhtemeldir. İşte noktada, denge politikasını yürütmek daha zor hâle gelecektir.