Haberler

Veli-Der MEB'e karne verdi: "Laik, bilimsel ve kamusal eğitimde sınıfta kaldı"

17 Haziran 2022 16:40

Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der), 2021-2022 yılı eğitim ve öğretim yılının son gününde açıklama yaparak Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) karne verdi. Veli-Der, açıklamasında eğitimin kronikleşmiş sorunlarının, pandemi sürecinde daha da derinleştiği ifade edildi.

2021-2022 eğitim öğretim yılının son gününde Veli Der tarafından bir basın açıklaması yapıldı. Karnede MEB, çocuk hakları sözleşmesine uygun davranma, laik, bilimsel ve kamusal eğitim ile kamu okullarına kaynak sağlama konusunda sınıfta kaldığı belirtildi. Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Değerli Basın Emekçileri, Değerli Kamuoyu;

Hepimizin bildiği gibi eğitimin kronikleşmiş sorunları, pandemi sürecinde daha da derinleşmiştir. 2021-2022 eğitim öğretim yılına bu derinleşen sorunlarla başlanmış, yıl içerisinde bunlara yenileri eklenmiştir.    

Geride bıraktığımız eğitim öğretim yılına genel olarak baktığımızda, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle yoksulluğun toplumun tüm kesimlerinde (işçi, çiftçi, esnaf, memur…) derinleştiğini ve bunun eğitime olumsuz yansımalarını görüyoruz. Anne babalar çocuklarına harçlık verememekte, beslenme çantalarına bir dilim ekmekten başka bir şey koyamamaktadırlar. Çocuklarımız kantinlerde 2,5 ila 4 TL aralığında olan 500 ml suyu alamadığı için su ihtiyaçlarını sağlıksız olan tuvalet çeşmelerinden karşılamaktadır.

Yetersiz ve dengesiz beslenmeleri nedeniyle çocuklarımızda algı düşüklüğü, bilişsel yetilerinde gerileme, fiziksel gelişimlerinde yavaşlama, kansızlık gibi birçok sağlık sorunları yaşamaktadırlar.

Biz veliler olarak, merkezi yönetimden çocuklarımıza ücretsiz öğle yemeği ve okulda kaldığı süre boyunca sağlıklı su verilmesini talep ediyoruz.

Çocuklarımız, eğitim sistemimizden kaynaklı olarak evlerinden uzak bölgelerde okula gitmek zorunda kalmaktadır. Dolayısıyla eğitime ulaşabilmek için servis kullanmak zorundadırlar.  Servis araçlarının denetimsizliği ve servis şoförlerinin eğitimsizliği kazalara yol açmakta ve çocuklarımızın yaşamlarına mâl olmaktadır. Geride bıraktığımız eğitim öğretim yılı bunun acı örnekleriyle doludur. Konuyla ilgili, veliler olarak, eğitim hakkının bir parçası olan okula ulaşım ücretsiz olmasını, servis araçlarının bakımlı ve en fazla 5 yıllık araçlar olmasını, araç içi güvenlik önlemlerinin alınmasını, servis şoförlerinin eğitimli olmasını ve en önemlisi sıkı bir denetim mekanizması olmasını ısrarla talep ediyoruz. 

Köyde yaşayan çocuklarımızın okullaşma oranının düşmesinde en önemli uygulama taşımalı eğitimdir. Köy okulları açılmalı ve taşımalı eğitime son verilmelidir.

Depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle yıkılan okulların çok uzun zamandır yapılmadığını görüyoruz. Bunun gerekçesi olarak ödeneksizlik nedeniyle ihalelerin iptal edildiği duyumlarını alıyoruz. Ancak diğer taraftan Maarif Vakfına 2 Milyar Liranın da Bakanlık bütçesinden aktarıldığını biliyoruz. Öncelikli olan çocuklarımızın eğitimi, geleceğidir; hiçbir şey bunun önüne geçmemelidir. Bakanlığın farklı tercihleri nedeniyle, yıkılan okullar uzun zamandır yapılmadığından başka okullarla birleştirilmiş, dolayısıyla sınıf mevcutları artmış ve ikili eğitim uygulamasına geçilmiştir. Bu durum hem öğrenciler, hem öğretmenler, hem de okul yönetimlerini sıkıntıya sokmaktadır.

Eğitim öğretim faaliyetlerini yürütmek devletin asli görevidir. Devlet bu görevini Milli Eğitim Bakanlığı aracılığı ile yerine getirir ve bu görevini hiçbir kuruma, dini/siyasi yapıya ve kişilere devredemez; devredilmesi eğitim öğretim birliği yasasını ihlaldir. Oysa Bakanlık müfredatın içeriğinin yeniden oluşturulmasından, ailesinden uzakta eğitim gören çocukların barınma sorununa kadar eğitimin her alanında dini yapılarla iş birliği halindedir. Tarikat, cemaat ve dini vakıflarla yapılan protokoller gereği; eğitim formasyonu olmayan, eğitim bilimine uzak kişiler okullarda çocuklarımızın beyinlerini yıkamaya çalışmaktadır.

Birçok çocuğumuz, özellikle üniversite öğrencileri ailesinden uzakta, farklı şehirlerde eğitim görmektedir. Çocuklarımızın barınma sorununa özellikle kayıtsız kalan Bakanlık, onlara dini yapıların yurtlarından başka seçenek bırakılmamaktadır. Devlet yurtları da dini yapıların yurtlarından farklı değildir. Bu yurtlar da dini yapılara terk edilmiştir. Son zamanlarda bu yurtlarda, intiharlar, şüpheli ölüm olayları artmıştır. Bu yıl içerisinde Türkiye genelinde 136 intihar ve şüpheli ölüm olayı yaşanmıştır. Sadece son iki ayda Antalya’da bir Üniversite yurdunda 4 öğrencinin intihar ettiği iddiası basında yer aldı. Yurtlarda kalan çocuklarımız devlete emanettir, bu sorumluluğun da Bakanlığa ait olduğunu Sayın Bakan’a Hatırlatmak isteriz.

Çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak gibi bir hedefi olan ülkenin, bu hedefe ulaşmasının yegâne yolu laik, bilimsel, kamusal, parasız eğitimdir. Ancak görüyoruz ki, eğitim bilimine aykırı olduğu halde zorunlu din eğitimi ana sınıfları seviyesine kadar indirildi.

Mesleki ve teknik eğitimi iyileştirme adı altında hayata geçirilen MESEM projesiyle çocuk emeğinin sömürülmesi yasal hale getirilerek meşrulaştırılmaktadır. Bu projeyle asıl amaçlanan, çocuklarımıza mesleki ve teknik eğitim vererek onlara meslek edindirmek, iş güç sahibi yapmak değil, çocuk emeğinin sömürülmesinin önünü açarak sermayeye ucuz işgücü sağlamaktır.

Değerli Basın, Değerli Kamuoyu;

Geride bıraktığımız eğitim öğretim yılında yaşadığımız sorunlara şöyle bir değinerek sizlerle paylaşmak istedik.

Milli Eğitim Bakanlığı; yaşadığımız bu sorunlara, eğitimin bileşenleriyle (eğitim sendikaları, eğitim dernekleri, veli dernekleri, eğitim bilimcileriyle) birlikte ortak akılla çözüm üretmek yerine, her zaman yaptığı gibi “en doğrusunu ben bilirim” mantığı ile hareket ederek yaşanan sorunları krize dönüştürmüştür. Bunun doğal sonucu olarak çocuklarımızda fiziksel, psikolojik, sosyal rahatsızlıklar görülmektedir.

Bugün çocuklarımız karnelerini aldılar. Veli Der olarak bugün biz de Milli Eğitim Bakanlığına karne veriyoruz. Bu eğitim öğretim yılında karnemizi hazırlarken; Bakanlığın, eğitim öğretim yılı içerisinde, eğitimi hangi aşamaya getirdiği, icraatlarıyla çocuklarımıza kazandırdıkları ve kaybettirdikleriyle, ortaya çıkan sorunlara çözüm üretebilme, sorunların yarattığı krizleri yönetebilme ve mesleki yetkinliği, yani eğitim konusundaki liyakatini kriter aldık.

İşte Milli Eğitim Bakanının karnesi: