Haberler

Urartular'a ait 2 bin 750 yıllık tahıl ambarları koruma altına alınıyor

11 Eylül 2020 12:23

Van’ın Gürpınar ilçesinde Urartu Kralı 2'nci Sarduri tarafından yaptırılan 2 bin 750 yıllık Çavuştepe Kalesi'ndeki tahıl ambarları koruma altına alınıyor.

YYÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu başkanlığında, Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle antropolog, arkeolog, sanat tarihçi ve restoratörlerden oluşan 17 kişilik ekip, Van'da Urartu Kralı 2'nci Sarduri tarafından yaptırılan 2 bin 750 yıllık Çavuştepe Kalesi'nde ve nekropoldeki kazı çalışmalarına devam ediyor. Bir taraftan önemli bulgular ortaya çıkarken, diğer taraftan da dönemin en önemli konumunda olan tahıl ambarları koruma altına alınıyor.

Konuyla ilgili açıklama yapan YYÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu, bulunmuş oldukları Çavuştepe Kalesi’nin 1961-1986 yılları arasında Profesör Dr. Afif Erzen başkanlığında 25 yıl kesintisiz olarak sürdürülen kazı çalışmaları esnasında ortaya çıkartılan yukarı ve aşağı kale olmak üzere iki bölümden oluştuğunu söyledi. Burada gerçekleştirilen kazılarda Yukarı Kalede Haldi Tapınağı, Aşağı Kalede ise uç kale, depo binaları İrmuşini Tapınağı ve bu tanıkla bağlantılı olarak mekanlar, bununla birlikte Bol Dağları'nın batı ucuna yerleştirilmiş olan saray bölümünden oluşmakta olduğunun altını çizen Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu, “Saray bölümü ile birlikte İrmuşini Tapınağına kadar olan büyük bir bölümü kazılmış durumdadır. Aynı şekilde bulunmuş olduğunuz mekanlar depo binaları da kazınmıştı ve büyük bir bölümü ortaya çıkartılmıştı. Ortaya çıkartılan depo binalarının özellikle 1986 yılından 2014 yılına kadar zaman aşımına muazzam derecede maruz kalmıştır. Kazı alanlarını tabiat büyük oranda tahrip etmiştir” dedi.

Kültür ve Turizm Bakanlığının vermiş olduğu izinler doğrultusunda 2014 yılından itibaren buradaki kazılara başladıklarını ifade eden Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu, “Aşağı kaledeki özellikle depo binası etrafında biz kazaları yoğunlaştırdık. Daha çok buradaki kazıdan ziyade bizim konservasyon ve restorasyona yönelik olarak kazıları burada sürdürmekteyiz. 3 depo binası burada yer almakta. 2 depo binasında yer alan pitos dediğimiz erzak küplerinin bulunmuş olduğu alanda 116 tane erzak küpü yer alıyor ki bunlar daha önceki kazılarda ortaya çıkartılmıştı. Ama hem duvarlarında büyük yıpranmalar meydana gelmişti. Bu yıpranmaları Urartular'ın yapmış olduğu şekli ile biz de aynı şekilde yeniden ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Buradaki yaptığımız işlem Urartular gibi samanla toprağı karıştırarak kerpiç üretiyoruz. Ürettiğimiz kerpiçte Urartular'ın kendi kazılarda ortaya çıkan ebatlarda kullanarak ana ve kuzu dediğimiz ölçülerde kerpiçleri kesiyoruz. Aynen onların kestiği gibi birebir ölçülerini baz alıyoruz. Baz aldıktan sonra burada kurutarak kerpiç duvarlar da dünkü temel seviyeleri genelde taştan ve taşın üzerindeki büyük bölümü tahrip olmuş kısımları konserve ederek ayağa kaldırıyoruz” diye konuştu.

Buradaki depo binalarının önemine değinen Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu, “Buradaki depo binalarının önemli olmasının ana sebebi Çavuştepe Kalesi’nin en önemli özelliği siloları yani tahıl ambarı diye geçmektedir ve yaklaşık olarak ele geçen yazıtlarda günümüze çevrildiği zaman 2 bin 700 ton tahıl üretimi elde ettiklerini söylüyorlar ki arkeolojik veriler Gürpınar Ovası'nın tam orta noktasında bulunan Bol Dağları'nın ucundaki kalenin çok güzel bir şekilde tarıma elverişli olan elde edilen ürünlerin de burada depolandığını görmekteyiz. Buradaki yaptığımız işlem özellikle depo binalarının özellikle 1, 2 ve 3 Nolu depo binaları üzerinde çalıştık. Özellikle bu yılki 2020 yılındaki çalışmalarımız daha çok depo 3'teki duvarları ayağa kaldırmak. Buradaki depo 3’ün özelliği diğerlerinden farklı olarak teraslı bir şekilde yapılmış durumda 3 odadan oluşuyor. Odaları birbirine bağlamak için birinci güneyde bulunan odadan özellikle doğudaki basamaklarla depo binasının orta mekanına geçiliyor, orta mekandan ise ortada açılan iki basamaklı bir kapı açıklığıyla da üstteki mekanı geçiyor. Burada da teraslama sistemi ile bir depo binasının odaları oluşturulmuş durumda” dedi

"Urartuların depolarının birinde hiç dokunulmamış vaziyette kömürleşmiş durumda tahıl bulduk"
Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu, "Gürpınar ovasını düşündüğümüz zaman hepsini muhtemelen kullanma ihtimalleri yok. Ama şu bir gerçek ki Urartuların depolarının bir tanesinin içerisinde hiç dokunulmamış vaziyette kömürleşmiş durumda tahıl bulduk. Tahılları analiz ettiğimizde buğday, arpa, nohut, mercimek susam ve üzüm çekirdeği gibi çeşitli türdeki kalıntılara ulaştık. Bizim açımızdan önemliydi. Çünkü Gürpınar ovasında neyi ekip biçtiklerini bize gösteriyor. Bu açıdan çok önemliydi. Aynı şekilde yabani bitki tohumları da bulduk. Ama en önemlisi buradaki günümüzde halen kullandığımız arpa, buğday, nohut ve mercimek gibi tahılların burada üretilmiş olması 2750 yıl önceden günümüze kadar süre gelen süreç içerisinde kullanıldığını bize göstermesi açısından önemli. Bir diğer önemli özelliği özellikle buğday ekiminin halen günümüzde devam ettiğini düşünürsek, buğday ve arpanın günümüze kadar kesintisiz olarak kullanıldığını göstermektedir” diye konuştu.

Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Çavuştepe Kalesi’nde özellikle depo binalarında yapmış olduğumuz çalışmalardan bir tanesi de depo binalarının Kuzey duvarlarını ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Yaklaşık olarak 40 metreye yakın bölümünün temel sevilerinin zaten Urartu'dan kama olan taş, bir bölümü de zaten kerpiç sağlam durumdaydı. Biz onun üzerine Urartuların yaptığı şekli ile büyük bir bölümünü ayağa kaldırmış olduk. Bu görüntü açısından ki bu iç bölümde yer alıyor. Bir de bunun dış suru var. Yani surların ayağa kaldırılması planlarımız var. Önümüzdeki yıllar içerisinde en önemli hedeflerimizden bir tanesi depo binalarının hiç olmazsa üzerlerini Urartular'ın kapatmış olduğu şekliyle kapatmak istiyoruz. Bu da neyi sağlayacak depo binaların içerisindeki o pitos dediğimiz yaklaşık 1 ton erzak alan küplerin de büyük bölümü şuan toprak altında yer alıyor. Büyük bir bölümünü açarak koruma şeklinde turizme de kazandırmak istiyoruz. Çünkü turistlerin gelip buradan geçerken maalesef bu küpleri tam manası ile algılamaları zor oluyor. Ama biz bunları önümüzdeki yıllarda burayı kaldırdığımızda bunu da gerçekleştirmiş olacağız ve turizmin görseline, turistlerin de görseline sunmuş olacağız.”