12 Mart 2021 14:42
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Covid-19 pandemisinin 1. yılında, salgının bağımsız gazeteciliğe etkisinin tartışıldığı bir panel düzenledi.
Uluslararası Basın Enstitüsü (International Press Institute), "Pandeminin Gölgesinde Gazetecilik: Türkiye" adıyla düzenlediği panel ile Covid-19'un bağımsız gazeteciliğe etkisini tartışmaya açtı. IPI Türkiye Program Koordinatörü Rezzan Akyavaş'ın moderatörlüğünde düzenlenen panele T24 Kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın, Cumhuriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü İpek Özbey ve IPI Türkiye Ulusal Komite Üyesi İpek Yezdani katıldı.
Panele katılan T24 Kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın, "Bağımsız gazetecilik meselesinin önemini pandemide gördük, bir sınamadan daha geçti" diye konuştu. Cumhuriyet Gazetesi Yazıişleri Müdürü İpek Özbey "Gazeteciliğin uzaktan yapılabilecek bir iş olduğuna inanmıyorum" yorumunu yaparken, IPI Türkiye Ulusal Komite Üyesi İpek Yezdani "Bağımsız medya bu süreçte çok zorluk çekti ama Ruşen Çakır'ın dediği gibi ezilmedi. Ayağa kalkıp tekrar yoluna devam etti" dedi.
"Bağımsız gazetecilik bence pandemiyle de aşılandı. Bir sınamadan daha geçiyor olması çok önemliydi ve geçiliyor da" diye konuşan Doğan Akın, "Bunun yeni imkanları üzerinde durdu, sıkıntıları çözme sorunları üzerinde durdu. Mekanların daha optimum kullanımı konusunda kaslarını geliştirdi. Bu birçok sıkıntı ile birlikte oldu" dedi.
T24'ün bir yıllık süreçteki pandemi deneyimini aktaran Doğan Akın şu ifadeleri kullandı:
"T24 tecrübemizi şöyle söyleyeyim. Reklam gelirleri, daha mart ayından pandemi başlar başlamaz ciddi tehlike sinyalleri veren gerilemeler oldu. Çünkü sektördeki birçok marka, krize neden olacağını düşünerek reklam bütçelerinde çok ciddi önlemler almaya başladılar. Geçen seneki mart ayından bir önceki mart ayına göre toplam yüzde 13 ile reklam geliri kaybımız başladı. Sırasıyla nisan ayında yüzde 15, mayıs ayında yüzde 38, haziran ayında yüzde 56,6 gibi bir kayıp. Temmuzda biraz toparlanmaya başladı ancak bir önceki temmuza göre yüzde 33 reklam geliri kaybı. Ağustos ayında bir önceki ağustosa göre yüzde 27 oldu ve eylülden itibaren toparlamaya başladı. Mart ayından itibaren bütçeleri kısıtlanan sektörlerde azalma olurken ihtimal ağustos ve eylül aylarından itibaren dijital erişimini artırmak isteyen sektörler önceki aylardaki kayıpları giderdi."
"Bunlar radikal kayıplar. Nasıl baş edilebildi? Biz alabildiğine tasarruf yaptık. T24'ü kurarken, ana gelirimiz olan prodüksiyon işlerimize biraz ağırlık verdik. Geçen sene 3-4 prodüksiyon yaparak kayıplarımızı telafi etmeye çalıştık. Mekanların optimal kullanımı konusunda imkanlar elde ettik. Arkamda gördüğünüz ofisimiz mart ayının ortasından beri editörlerimizin kullanımında değil. Birkaç aydır zorunlu tutmuyorum. Çünkü herkesin koşulları aynı değil. İsteyen gelebilir. Ofisteki mesafeler T24'te çok uygun. Bu bize nasıl bir imkan verdi, bizim aslında gazeteciliği hayal ettiğimiz ölçülerden uzak yaptığımız bilinen bir gerçek. Editör ve ve muhabir sayımız çok az. İhtiyacımızın yaklaşık 3'te 1'i ile çalışıyoruz. Ama bu mekanlar nasıl büyüyüp bu kadar insanın çalışmasına imkan sağlayacak" düşüncesini gündemden çıkardı. Uzaktan çalışma meselesinin olağanüstü bir tecrübesini sağladı pandemi gazeteciliğe. Mekan sorunlarını önemli ölçüde giderecek bir ilham verdi. Toplam çalışanlarımız ve meslektaşlarımız arasında en az 3'te 1 oranında ihtiyaç duydukça uzaktan çalışmanın çok büyük bir konfor olduğunu biliyoruz. Bu tür çalışma planları yaptığımızı söyleyebilirim."
Bu dönemin, az önce rakamlarını verdim, çok büyük radikal gelir kayıpları. Biz buna rağmen geçen seneki reklam geliri kayıplarımızı telafi etme çabalarımızdan sonuç aldık, uzaktan çalışmada üretim kaybı endişesinin gerçekleşmediğini görmek gibi sonuçlar aldık. Asıl mesele şu; bağımsız gazetecilik meselesi ne kadar önemliymiş onu gördük. Diyelim bir insan sadece anaakım medyadan Türkiye ve dünyada ne olup bittiğini izlemeye çalışıyor. Aniden bir bakıyor ki, İçişleri Bakanı birden bire istifa etmiş görünüyor. Ondan önce ilk sokağa çıkma yasağının gece yarısına iki saat kala ilan edilmesinin nasıl bir kaos yarattığını onlar hiç göremiyorlar. Ya da aniden Hazine ve Maliye Bakanı'nın affedildiğini görüyorlar. O ekranlara o haberler giremiyor. Ya da aşı tartışması. Uzmanların görüşleri yansımıyor. O medyanın aslında hep yaptığı şeyi bu dönemde de yapmasının, bağımsız medya olmasa nasıl sonuçlar doğuracağına dair sonuçlar var.
İpek Özbey, Cumhuriyet'in pandemi ile geçen 1 yılını şöyle özetledi:
"11 Mart 2020'de ilk vaka açıklandığında başımıza ne geleceğini bilmiyorduk. Olayın ciddiyetinin de ne kadar farkındaydık bilmiyorum. Ama asıl mesele yanlış bilgilendirmenin, virüsün kendisi kadar önemli olduğunu gördük. Bu öyle bir hale geldi ki, okur elini gazeteye bile sürmek istemedi. Bazı gazeteler ön sayfalar hazırladılar. Ama sonra anlaşıldı ki böyle bir şey yok. Ama anlaşılana kadar bizim tirajlar yerle bir oldu. Karantina döneminde yasakların başlamasıyla kimse marketlere gitmedi, virüs korkusu engelledi. Ciddi bir düşüş yaşadık."
"Virüsün artışıyla birlikte dünya piyasalarında dolar yükselişe geçmişti ve kağıt dolarla aynı anda artıyor. İşin içinden çıkamaz hale gelmeye başladık. Kısa süre 12 sayfaya düştü Cumhuriyet gazetesi. Kısa bir süre sonra toparlanmaya başladı. Cumartesi eki bunlardan biriydi. Cumhuriyet okuru farklı bir okur. Gazetesine çok sahip çıkıyor, örgütlü bir okur. Anladı ki tiraj düştü, iki tane almaya başladı."
Basın İlan Kurumu'ndan çok fazla ceza aldık. Bunlar belimizi iyice büktü. Yine okurun sahip çıkmasıyla aşıldı. Dayanışarak ayakta kalmaya çalıştık. Bu süreci de aştık. Uzaktan gazete yapmak çok zor bir şey, hiç kolay değil. Çünkü elinize alıp tek tek düzelttiğiniz bir şey. Uzaktan yapınca çok zorlanıyoruz. Bir süre o iletişimi oturtmaya çalıştık. Ama açıkçası ben diğer arkadaşlarım gibi, gazeteciliğin uzaktan yapılabilecek bir iş olduğuna inanmıyorum. Temas işi olduğunu düşünüyorum. "
© Tüm hakları saklıdır.