Haberler

Türk Tıbbi Onkooji Derneği'nin 'Adım Adım Umuda' belgeseli gösterimde; “Kanser benim ecelim değil" 

TTOD tarafından hayata geçirilen 'Adım Adım Umuda' belgeseli gösterime girdi

16 Kasım 2020 19:12

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) tarafından hayata geçirilen 'Adım Adım Umuda' belgeseli gösterime girdi. Belgeselde ‘meme, prostat, akciğer kanseri’ teşhisi alan üç farklı hastanın iç dünyaları anlatılıyor. Hekimlerin de konuştuğu belgeselde kanserle mücadelede tıbbın geliştiğinden bahsedilerek, umut ve mücadeleyle bu hastalıktan kurtulmanın mümkün olduğu vurgulanıyor.  

“Kanser benim ecelim değil" 

Belgeselde prostat kanseriyle mücadelesini kendi ağzından anlatan 50 yaşındaki Mehmet Çoban, biyopsi ve ameliyat korkusu nedeniyle tedaviye 10 yıl geç başladığını söylüyor. Çoban, “Tamam kanser hücresi taşıyorum, ama kanser benim ecelim değil. Eskisi gibi değil birçok şey var şimdi. Tıp ilerledi, tedavi var” diyerek durumunu açıklıyor.

22 yaşında kanser teşhisi

1996 doğumlu Eda İnce ise Muğla Üniversitesi Turizm Bölümünden mezun. Eda’ya okulunun son senesinde memesindeki yumruyu fark etmesi üzerine 22 yaşında meme kanseri teşhisi konuldu.

Eda’ya yapılan tetkikler sonucu kanserin koltuk altı lenfine ve karaciğerine metastaz yaptığı ortaya çıktı. Kemoterapiye iyi yanıt veren Eda, kanserin yarattığı duygusal zorluklarla mücadelede yoganın çok yararını gördüğünü anlatıyor. Bugün yoga eğitmeni olan Eda, “Kanser de yogaya benziyor. Her şey olması gerektiği zamanda oluyor” diyor. Bugün ameliyat olmadan kemoterapi sonrası gerileyen kanserine, son müdahale hedefe yönelik tedavilerle yapılıyor.
 
“Dik duracağım"

1960 doğumlu, İzmirli Hakkı Engin Erenel, 2015 yılında ağır bir soğuk algınlığı geçirdi ve geçmeyen sırt ağrısı nedeniyle doktora gitmeye karar verdi. Yapılan tetkikler sonucu Hakkı Engin Erenel'e akciğer kanseri teşhisi konuldu. Erenel, ilk başlarda endişeli olsa da doktoruna çok güvendi ve tedavi sürecinde doktorunun dediklerinin dışına hiç çıkmadığını söylüyor. Laparoskopi yöntemiyle akciğerinin bir lobu alınan ardından hem kemoterapi hem de ışın tedavisi gören ve iş hayatına devam eden Erenel, gelen teklif üzerine Bozcaada'ya taşındı ve bir restoranın hem şefi hem de DJ'yi olduğunu söylüyor.

Erenel, “Ben bu kafayı bozmayacağım. Dik duracağım. Sağlam duracağım. Bozcaada'da inanılmaz bir oksijen var. Gürültü yok, insan kargaşası yok. Stresten uzaksınız. Uyku düzenim çok yerinde. Güneşle besleniyorsunuz. Moralinizi bozacak olaylar olmuyor, burada her şey çok kıvamlı” diyor.

Kanser alanında hedefe yönelik tedaviler devrim niteliğinde bir fark yarattı diye belirten Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. N. Serdar Turhal şunları söyledi:

“Tanı konabilmek için yöntemlerde birtakım değişiklikler oldu; moleküler genetik tetkikler ortaya çıktı, hastaya tanının konulması için likit biyopsi yöntemi keşfedildi. Bu yöntemle de “iğneyle” parça almak yerine, hastanın kanını alıp 1 milyon hücrenin içinden bir tane bile tümör hücresini seçebilen cihazlarda analiz yapabilme imkânı geliştirildi. Özellikle ameliyat olmuş, tümörü şifahen çıkartılmış, sonrasında koruyucu tedavi almış hastalarımıza her zaman için söylediğimiz mümkün mertebe tabiri caizse bu hastalıkla yatıp kalkmamaları, devamlı onun üzerinde düşünmek yerine normal hayatlarına dönmeleri ve başka sorunlarla, başka dertlerle meşgul olmaları. Çünkü devamlı bu hastalığı kafalarında kurgulayan hastalarda hastalığın seyrine olumsuz bir katkısı olduğunu düşünüyorum.”

Kaynak: ANKA