Haberler

Tarikatta çocuk istismarı davası bugün görülüyor, kadınlar adliye önünde toplandı

Dava öncesi adliye önünde açıklama yapan kadınlar, "İktidar failleri, çocuk istismarcısı tarikat liderlerini, denetimsiz tarikat yurtlarını korumakla meşgul. Tüm çocuklar güvenle yaşayabilene kadar mücadelemizle buradayız" dedi

30 Ocak 2023 11:22

İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı kurucularından Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin, 6 yaşında "evlilik" adı altında cinsel istismara maruz bırakılmasının ortaya çıkmasının ardından açılan davanın ilk duruşması Kartal’daki Anadolu Adalet Sarayı’nda bugün görülmeye başlandı. Dava öncesi  adliye önünde açıklama yapan kadınlar," İktidar failleri, çocuk istismarcısı tarikat liderlerini, denetimsiz tarikat yurtlarını korumakla meşgul. Tüm çocuklar güvenle yaşayabilene kadar mücadelemizle buradayız" dedi. 

Kadınlar Birlikte Güçlü platformunun çağrısıyla adliye önünde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Kadınlar Birlikte Güçlü, Sol Femisint Hareket, Bodrum Kadın Dayanışma Derneği, Emek Partisi İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros ve EMEP’li kadınlar davanın takibi için adliye önünde açıklama yaptı. Duruşma salonuna her barodan bir avukatın alınmasına karar verildi.

"Çocuk istismarcılarını koruma, suça ortak olma"

Kadınlar Birlikte Güçlü adına basın metnini okuyan Cemile Baklacı şunları söyledi:

Bugün H.K.G.’nin ve istismara, şiddete maruz bırakılan hiçbir kadının, çocuğun yalnız olmadığını, birlikte güçlü olduğumuzu söylemek ve dayanışmamızı büyütmek için buradayız. Devlete görevinin tarikatları değil; çocukları, kadınları korumak olduğunu bir kez daha hatırlatmak için buradayız!
Bundan birkaç ay önce Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındaki kızını 29 yaşındaki müridi Kadir İstekli’yle “dini nikahla evlendirdiği”, “oyun” diye kandırarak cinsel istismara uğrattığı ortaya çıktı. Bu çocuk istismarında aile, cemaat ve devlet kurumlarının adeta bir suç şebekesi gibi çalıştığını gördük. H.K.G.’nin 14 yaşındayken gittiği hastanede, yaşı reşit birinden aldıkları örnekle çarpıtılmış belge hazırlayanlardan, takipsizlik kararı veren savcılığa hepsi bu suça ortak oldular. Sadece onlar mı? “Erken yaşta evlilik” diyerek çocuk istismarının adını koymayanlar, “küçüğün rızası” diyenler, bunu meşrulaştırmaya kalkan TCK 103 düzenlemelerini defalarca önümüze getirenler, cemaatlerdeki istismarı derinlemesine araştırmayan bakanlıklar, denetimsizce kaynak ve yer tahsis eden kamu kurumları da bu suçun ortağı! Bu yaşanan münferit bir olay değil, artık yeter!

"İstanbul Sözleşmesi'ni iptal eden bakanlık nefret söylemi üretmek dışında ne yapıyor?"


H.K.G. davasından yıllar önce Ensar Vakfı’na bağlı evlerde 9-10 yaşlarındaki çocukların cinsel istismara, tecavüze maruz bırakıldığı ortaya çıkarıldığında, o zamanki Aile Bakanı “Bir kere olması karalama için gerekçe olamaz” demişti. Bu vakfa ait evler hala açık! Şimdiki Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı da H.K.G.’yle ilk açıklamasında “Çocuk istismarı, çocuğa yönelik istismar vakaları siyasetin konusu değildir. Bunlar son derece insani ve her zeminde, her toplumda karşılaşılabilecek meseleler” diyebildi! Adından “kadın” çıkarılan bu bakanlık her gün kadınlar öldürülürken, şiddetin bir çok farklı türüne maruz kalırken, 10 çocuktan 4’ü istismara uğrayarak büyürken, çocuk işçiliği artmış, iş cinayetlerinde çocuklar ölürken, çocuklar beslenme çantaları boş okula giderken ve hatta okullardan geri çekilmek zorunda kalırken tam olarak kimi koruyor? İstanbul Sözleşmesi’nin iptalini savunan bu bakanlık, içinde istismar ve şiddet faili olsa da aileyi korumak dışında, nefret söylemi üretmek dışında ne yapıyor? Bu ve bunun gibi davalarda sadece müdahil olmak dışında bu istismarları önlemek için herhangi bir adım atıyor mu? Cevabı hepimiz biliyoruz: hayır!

Bu bakanlık toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gidermek, sosyal politikalar üretmek, kadına şiddeti engellemek yerine “şiddetin sorumlusu alkol”dür gibi tüm verili gerçekleri hiçe sayan cümleler edebilen, LGBTİ+’lar için “problem değilmiş gibi kabul etmemizi kimse beklemesin” diyerek nefret söylemi üreten bir bakanlık.

"AKP döneminde 3331 tarikat yurdu açıldı"


Yıllar önce Aladağ’da Süleymancılar tarikatına ait denetimsiz bir yurtta yangın çıkmış ve 11 çocuk hayatını kaybetmişti. Orada bir devlet yurdu varken binayı büyütme bahanesiyle yıkılarak çocuklar, yönetmeliklere tamamen aykırı ve devletin denetlemediği bu yurtta kalmak zorunda bırakılmıştı. Yangın sonrasında bile devletin bu cemaatlere böylesine alan açması tartıştırılmadı. AKP döneminde 3331 tarikat yurdu açıldı. Bu tarikat yurtlarında yaşanan baskılar, istismarlar, ölümler mevcut iktidar tarafından asla sorun edilmedi! Geçtiğimiz sene Enes Kara adlı öğrenci Nur tarikatına bağlı yurtta intihar etti; ailesi “kimseden şikayetçi değiliz” dedi. Çocuklar yoksullukla, dinci baskılarla tarikat yurtlarına mahkum ediliyor. Bu cemaatlerin devlet kaynaklarını kullanması, yani para akışının araştırılması ve içlerindeki çocuk istismarının soruşturulmasına dair meclise sunulan öneriler ise iktidar tarafından itinayla reddediliyor!

"Erkek, aile, tarikat, cemaat istismar ediyor, devlet istismarcıyı koruyor"


H.K.G.’nin maruz bırakıldığı istismar sonrasında da benzer bir suçu örtme girişimiyle karşı karşıya kaldık. Ailesi de “cemaatimizi karalamaya çalışıyorlar, kardeşimiz zaten iyi değil” gibi açıklamalarla suçlunun yanında tutum aldı. Failler devletin bilgisi olmasına rağmen iki yıl boyunca tutuksuz bir şekilde hayatlarına devam edebildiler. Bugün buradaysak, H.K.G.’nin tüm bunlara rağmen ısrarlı mücadelesi ve toplumun, kadınların bu suça sessiz kalmaması sayesinde! Ama bu cezasızlık ortamının ağır sonuçları var. Örneğin, Halveti Tarikatı’nda 9 yaşındaki bir çocuğa cinsel istismar suçundan yargılanan tarikat lideri bu ayın başındaki davada “iyi hal indirimi” aldı ve tutuksuz yargılanıyor. Eski Diyarbakır MHP İl Başkanı sistematik cinsel istismardan beraat edebiliyor. İstismar eden uzman çavuşlar değil, haberini yapan gazeteciler tutuklanıyor. Uşşaki tarikatı lideri ise 12 yaşındaki bir çocuğa istismardan tutuklanırken bile AKP protokollerinde bakanlarla birlikte ağırlandığı görüntüler medyaya yansıyor. Kısacası: Erkek, aile, tarikat, cemaat istismar ediyor; devlet istismarcıyı koruyor!

İktidar failleri, çocuk istismarcısı tarikat liderlerini, denetimsiz tarikat yurtlarını korumakla meşgul


Kimse mi utanmıyor? Kimse mi istifa etmiyor? Bu tarikatlara yer tahsis eden belediyeler, eğitim işbirlikleri yapan Milli Eğitim Bakanlığı, iyi hal indirimleri veren hakimler, çocukta rızadan söz eden Adalet Bakanı, “siyasetin konusu değildir” diyen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı, çocuk istismarını aklamaya çalışan önergeler sunan milletvekilleri, raporları çarpıtan hastane yetkilileri, bu cinsel istismar faili cemaatçilerle fotoğrafları olan iktidar mensupları? Kimse mi? Anayasa teklifiyle “aileyi güçlendirmeliyiz, LGBTİ+ saldırısından korumalıyız” diyerek, “LGBTİ+ sapkınlıktır” diyerek nefret söylemi üreten bakanlar, iktidar, milletvekilleri çocukları aile içindeki istismardan korumayı asla ama asla dert edinmiyor. 6 yaşındaki çocukların istismarı, 14-15 yaşında çocukların hamile kalması sorun değil onlar için ama yetişkinlerin cinsel yönelimleri, rızaya dayalı birliktelikleri sorun! Halbuki cinsel suçlarda “somut delil” şartını getiren 4. Yargı Paketi’ni çıkaran milletvekilleri yüzünden bu istismarcılar çoğunlukla cezasız kalıyor. İstismarcılar abi, baba, komşu, akraba, amca, dayı, il başkanı, korucu, uzman çavuş. Ama iktidar bu failleri, çocuk istismarcısı tarikat liderlerini, denetimsiz tarikat yurtlarını korumakla meşgul. Kendilerinin istismarcılarla fotoğrafları ortalığa saçılırken LGBTİ+ların çocukları sapkınlığa yönlendirdiğini söyleme cüretinde bulunuyor. Hadi ordan! Varlığımız, kimliğimiz nefret söylemlerinizle kriminalize edilemez.

"Tüm çocuklar güvenle yaşayabilene kadar mücadelemizle buradayız"


Bugünkü davada da, H.K.G.’nin suç duyurusu başka bir savcının elinde iki yıl süründükten sonra soruşturmayı devralıp iddianameye dönüştüren savcının görev yerinin değiştirildiğinin görüyoruz. Biz kadınlar, erkek adalet değil, gerçek adalet demek için buradayız. Bu davanın takipçisiyiz ve biliyoruz ki birlikte güçlüyüz. Sadece suçun birinci dereceden failleri değil görevini yerine getirmeyen tüm kamu yetkilileri de hesap verene kadar ses çıkarmaya devam edeceğiz. Görevi istismarı önlemek olanların “ama biz koruma kararı almıştık” diyerek işin içinden çıkmasını kabul etmiyoruz. Erkekler istismar ediyor, yeri geliyor adına “evlilik” diyor; bu istismara aileler, toplum, dini vakıflar, yargı ve bütün kurumlarıyla devlet ortak oluyor. Artık yeter! Biz kadınlar, LGBTİ+’lar birbirimize, mücadelemize güveniyoruz. Tüm çocukların yoksulluktan uzak, eşit ve özgür yaşayabileceği bir dünya için isyanımız. Bu isyan hepimizin. Tüm sorumlular yargılanıp cezasını alana, bu devletin derinlerine nüfuz etmiş suç şebekeleri ortadan kaldırılana, çocuklar güvenle yaşayabilene kadar kadın dayanışmamızla, mücadelemizle buradayız, sokaklardayız.