12 Ekim 2021 16:31
Altın Portakal’da Nihal Yalçın’a yönelik tavırları gündem olan Tamer Karadağlı, “Kendimi kandırılmış hissediyorum. Ödülünü vermiş olmam beni kadın düşmanı mı yapıyor? ” dedi, İstanbul Sözleşmesi'ni desteklediğini söyledi.
‘Zuhal’ filmindeki rolüyle 58. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazanan Nihal Yalçın’ın konuşmasını keserek, elindeki ödülü uzatması gündem olan Tamer Karadağlı’dan yeni açıklama geldi.
YouTube’da yayınlanan ‘Magazin Noteri’ne konuk olan Karadağlı “Nihal Yalçın’a gıcık falan değilim. Tam tersine çok beğendiğim bir oyuncu. Ortak tanıdığımızla yıllar önce haber göndermiştim. Onun oyunculuğunu çok beğendiğim için. Çok başarılı bir oyuncu olarak görüyorum” dedi.
“Beni sahneye çağırdılar ödülü aldım, kendisinin gelmesini bekledim. Görüntülerde de var. Sahneye geldiği anda ödülü vermeye teşebbüs ediyorum. Ama bize hiç merhaba demeden bir anda arkasını dönüp konuşmaya başladı. Geriye çekildim ve dinlemeye başladım” diyen Karadağlı, şunları söyledi:
“Benim beklediğim bütün dünyada olduğu gibi ödülünü alıp teşekkür edip konuşmasını yapmasıydı. Müdahale edecek sunucular var ama kimse müdahale etmedi. Ben de arkada tuzluk gibi beklemeye başladım. Derdim gerçekten ödülle fotoğraf vermesiydi. Ödülle birlikte konuşmasını yapmasıydı. Siyasi kimliğini düşünerek hareket etmedim…
"Benimle göz kontağı bile kurmadı. Benim derdim zaten ödülünü verip alkışlayıp sahneden inmekti. Organizasyonda zaten ödülü verenler bir konuşma yapmıyor. Jüri üyeleri konuşma yapıyor. Benim şaşırdığım noktalar esprileriydi. ‘İnanmıyordum ödülü alacağıma demek ki rakiplerim çok kötüymüş’, ‘Seneye de erkek oyuncu dalında aday olmak istiyorum’ deyince onlara şaşırdım. Oscar veya Emmy ödüllerine de baktığımızda ödülü alan kişi diğer adaylara da teşekkür eder, burada tam tersi bir şey oldu. Bu biraz tuhaf geldi. Mimiklerimi gizleyemedim. Konuşmasını kesip girmek de istemedim. Boşluğunu bulup ödülünü verip geri çekildim. Onun üstüne ‘Kim verdi bu ödülü, sus mu dediniz?’ dedi."
"Bu kadın düşmanlığı gibi ifadelerin kapak olduğunu kitabın içinin farklı olduğunu düşünüyorum. Ödülünü vermiş olmam beni kadın düşmanı mı yapıyor? Eski karıma mı şiddet uygulamışım? Kızıma, anneme mi düşmanlık yapmışım? Bunu anlayabilmek mümkün değil. İlk başta konuşmaların üzerinde durmadım. İki üç gün konuşulur biter diye düşündüm. Ama bu bir nefret söylemine doğru dönmeye başlayınca işin içine siyasi isimler de girmeye başladı. Sahip çıkan isimlere baktığımızda da başka soru işaretleri ortaya çıkmaya başlıyor."
"Dünden beri kolektif biçimde bana, kızıma mesajlar gelmeye devam etti. Hanımefendiye Pervin Buldan, Canan Kaftancıoğlu sahip çıkıyor. Bu sefer de başka soru işaretleri ortaya çıkıyor. Kürt kökenli olmak başka ama ben PKK terör örgütüne karşıyım. Acaba kendisi PKK’ya terör örgütü diyebiliyor mu? Kendisi bir Youtube videosunda “Son bir tweet atacak olsam Selahattin Demirtaş’a özgürlük derim!” diyor. Selahattin Demirtaş ise “Biz Abdullah Öcalan’ın heykelini dikeceğiz!” diyor. Yani bu düşünceyi mi benimsiyor hanımefendi? Sormak gerekiyor."
"Kimse kusura bakmasın ben milliyetçi bir insanım. Bir grup beni koordineli bir şekilde itibarsızlaştırmaya çalışıyor kadın düşmanı olarak. Şaka mı yapıyorsunuz? Benim onurumla, şerefimle oynayacaksınız ben de boynumu eğip duracak mıyım? Ben Türk milliyetçisiyim. O zaman beni çağırmayacaktınız! Ben oraya siyasi bir iş için gitmedim. Ben oraya oyunculuğunu beğendiğim bir kişiye ödül vermeye gittim. Ahmet Mümtaz Taylan’ın dediği gibi ona herhalde Selahattin Demirtaş fısıldadı!"
"İstanbul Sözleşmesi ile ilgili benden bir cevap almadan hakkımda konuşulması yanlış. Ben İstanbul Sözleşmesini destekliyorum. Zeynep Ocak festivalin politik bir arena olduğunu ifade etti. Demek ki ben farkında olmadan böyle bir işin içinde kalmışım. Kendimi kandırılmış hissediyorum! Zaten karpuz gibi ikiye bölünmüş haldeyiz. Ona da yazık!"
© Tüm hakları saklıdır.