Mimar Sinan Üniversitesi öğrencisi Güliz Karaoğlan Vural, seçim güvenliği endişesinin yüksek perdeden dile getirildiği 7 Haziran genel seçimlerinde yaşanabilecek usulsüzlüklere dikkat çekmek için Oy'un adlı bir video proje hazırladı.
“Kaderimizi çöp kutuları mı belirleyecek?” sorusuna cevap arayan Vural'ın söz konusu projeyi anlattığı yazısı şöyle:
Çok kritik bir seçim süreci yaşıyoruz. Toplum olarak adeta kaderimizi belirleyecek bir olayın eşiğindeyiz.
Bir toplumun kaderinin sadece seçime bağlı olması bile, bizi aslında bir ‘dayatmayla’ karşı karşıya bırakıyor.
Soluduğumuz başka bir gerçek daha var ki, Türkiye’de ilk defa oylarımızın akıbetinin ne olacağına dair, bu kadar yüksek sesle ve geniş çapta bir tartışma yaşanıyor. Bitmek bilmeyen spekülasyonlar, seçim sandığına, içimiz rahat bir şekilde gitmemize engel oluyor. Toplumsal çeşitliliğe ve farklılığa rağmen, var olan siyasi muktedirin, siyasi iradeyi belirleyici olma noktasındaki iştahı ve egemen güç olma arzusu, içimizdeki huzursuzluğu daha da artırıyor.
1980 Askeri Darbesi’nin bize ‘en büyük hediyesi’ olan 1982 Anayasası’nın kabul ettiği yüzde 10 barajının, yıllar geçmesine ve bu yıllar içinde verilen onca söze ve vaade rağmen kaldırılmaması, siyasi pragmatizm uğruna yürülükte kalmaya devam etmesi, “yüzde 9,99 oy alan bir partinin bile oylarının çöpe gideceği” gibi bir garabeti önümüze koyuyor.
Tüm bunların ışığında, gerek yaşanan siyasi güvensizlik ortamı, gerekse de yüzde 10 barajı, beni, “Oy’un” adlı bir performans çalışması yapmaya itti.
“Kaderimizi çöp kutuları mı belirleyecek?” sorusu, projemin çıkışı oldu. Bunun için kendime belirlediğim iki pilot bölgede çalıştım: Beşiktaş ve Kadıköy. Bu bölgelerdeki sıralı çöp konteynırlarına, seçim sandığı numaraları giydirdiğim andan itibaren, insanların şaşkınlığına, ilgisine ve tepkisine şahit oldum.
Seçim sandığı havası veren çöp konteynırlarına çöp atmak için benden çöp isteyen insanların bu eylemini, bir rahatsızlığı dile getiriyordu. Bu eylemin bir parçası olmak ve çöp atarak tepki göstermek istiyorlardı.
Projenin başında öngördüğüm ‘seçim sandığı-çöp sandığı’ analojisini insanlar kolayca anlamıştı. Bu da düşüncemin geçerliliğini ortaya koydu.
Yaşanan kaygıları anlatan yüzlerce sayfalık siyasi bir makaledense, toplumun kaygılarını ortaya koyan bir fotoğraf ve video çalışmasıyla, performans çalışmamın ne denli etkili olduğunun daha iyi anlaşılacağını umuyorum.
Umarım bu ortak kaygı, bir gün son bulur…