Haberler

Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi kararına karşı Kadıköy'de toplandı: Tek başına tüm kadınlar adına karar almaya cüret edenlere kötü bir haberimiz var

27 Mart 2021 15:23

İstanbul'da “İstanbul Sözleşmesini Uygula” kampanya grubunun çağrısıyla Kadıköy Rıhtım'da yapılacak eylem için toplandı. 

Eylemin yapılacağı alana gelen kadınlar, polisin LGBTİ+ bayrakları ve ses sistemine izin vermemesi üzerine polisle tartıştı. Yaşanan tartışma sırasında kısa süreli gerginlik yaşandı. 

Kadıköy’den katılmak üzere eylem alanına çıkan ve kadın kortejlerinin yöneldiği tüm yollar polis tarafından kapatılmışken, kadınlar polisin engellemelerine rağmen eylem alanına girdi.

Kadınların, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından alınan kararla feshedilen İstanbul Sözleşmesi'nin tekrar yürürlüğe sokulması için başlattığı eyleme yüzlerce kadın katıldı. 

Eylem sırasında yapılan basın açıklamasında sadece bu hafta 4 kadının öldürüldüğü hatırlatılarak "İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmeye harcana çaba, uygulamak için harcansaydı hayatta olabilirlerdi. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamakla yükümlü olduğu halde uygulamayanlar, şiddeti önlemeyenler, cezasız bırakanlar, eşitliği sağlamayanlar bu cinayetlerin suç ortağı" denildi. 

Eylem alanında okunan basın açıklaması şöyle:

"Tek başına tüm kadınlar adına karar almaya cüret edenlere kötü bir haberimiz var"

Aylardır yürütülen kadın ve LGBTİ+ düşmanı, dinci ve muhafazakâr kampanyalar sonucunda 19 Mart gecesi İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı Kararı ile tek taraflı olarak feshi ilan edildiğinden beri sokaklardayız. Şimdi bir de bu hukuksuz kararın Avrupa Konseyi’ne alelacele bildirilmesiyle 3 aylık “çekilme” süresi başladı. Bu kararı verenler, Türkiye’nin kadına yönelik şiddeti engelleyen uluslararası bir sözleşmeden, adı İstanbul olan, İstanbul’da imzaya açılan sözleşmeden İLK çekilen ülke olmasını istiyorlar. Ama hatırlatıyoruz: İstanbul Sözleşmesi bizim. İstanbul Sözleşmesi hala yürürlükte ve her satırını uygulatana kadar mücadeleye devam edeceğiz.

İstanbul Sözleşmesi’ni böylece feshedebileceğini sananlara kötü bir haberimiz var.

Tek başına tüm kadınlar adına karar almaya cüret edenlere kötü bir haberimiz var.

“İstanbul Sözleşmesi’ni geri çektirmeyi başardık, sıra 6284 sayılı kanunda” diye sevinenlere kötü bir haberimiz var.

Kadınlara ikinci sınıf muamelesi yapma, kendilerine köle etme arzusuyla yanıp tutuşanlara, şiddet uygulayıp çocuk yaşta evlendirmek isteyenlere, çocukları istismar etme özgürlüğü isteyenlere, LGBTİ+’lara şiddeti kendine hak sayanlara kötü bir haberimiz var.

“İstanbul Sözleşmesi yetmez, kadına karşı ayrımcılığı önleyen CEDAW’dan da, çocukları istismardan koruyan Lanzarote Sözleşmesi’nden de, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden tek adamın imzasıyla çıkıveririz; Anayasa’dan eşitlik ilkesini kaldırırız; kadınları nafakadan mal paylaşımına tüm ekonomik haklarından eder böylece kendimize mecbur ederiz” diye umutlananlara kötü bir haberimiz var.

Devlet kadınları ve çocukları erkek şiddetinden koruma, kadınları güçlendirecek destek mekanizmalarını oluşturma, failleri etkin biçimde yargılayıp cezalandırma, erkek şiddetini önleme ve bütünlüklü politikalar oluşturma yükümlülüklerini reddettiğini ilan ettiği için memnun olan şiddet faillerine kötü bir haberimiz var.

“Gece o saatte orada ne işi vardı”, “yemeğin tuzu eksikti”, “beni terk etmeye kalktı” gibi gerekçelerle erkeklerin değil de kadınların öldürülmesinin tek nedeni toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyken, eşitliği temel almayan düzenlemelerle şiddetle mücadeleye devam ettiği yalanına kanacağımızı sananlara kötü bir haberimiz var.

Kadın düşmanlığının, katillerin sırtını sıvazlamanın, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılığın resmi devlet politikası haline gelmesine alkış tutanlara kötü bir haberimiz var.

Devlet bugün sizin yanınızda, kadınların karşısında olabilir; ama siz çoktan kaybettiniz. Biz var olduğumuz için, birbirimizin yanında olduğumuz için, cesaretimizi bugün tek kalemde üstünü çizmeye kalktığınız hakları yüzyılların mücadelesiyle elde etmiş kadınlardan aldığımız için kaybettiniz. Kendi adımıza karar vermekten, eşitlikten, özgürlükten ne olursa olsun vazgeçmeyeceğimiz için kaybettiniz. Biz “hayır” dediğimiz andan itibaren kaybettiniz. Çünkü tüm bunların geri dönüşü yok.

Biz buradayız. Her yerdeyiz. İsyandayız. Daha bu hafta içi, bir gün içinde en az 4 kadın öldürüldü. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmeye harcana çaba, uygulamak için harcansaydı hayatta olabilirlerdi. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamakla yükümlü olduğu halde uygulamayanlar, şiddeti önlemeyenler, cezasız bırakanlar, eşitliği sağlamayanlar bu cinayetlerin suç ortağı.

Açıkça söylüyoruz: Ya görevinizi yapın ya da istifa edin, çünkü bizim bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok. Yaşama hakkımızın güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden de, tek bir hakkımızdan da vazgeçmiyoruz. Herkesi toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanana kadar mücadelemizi birlikte büyütmeye çağırıyoruz.

Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!

 

 
 
 
 

Aylardır yürütülen kadın ve LGBTİ+ düşmanı, dinci ve muhafazakâr kampanyalar sonucunda 19 Mart gecesi İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı Kararı ile tek taraflı olarak feshi ilan edildiğinden beri sokaklardayız. Şimdi bir de bu hukuksuz kararın Avrupa Konseyi’ne alelacele bildirilmesiyle 3 aylık “çekilme” süresi başladı. Bu kararı verenler, Türkiye’nin kadına yönelik şiddeti engelleyen uluslararası bir sözleşmeden, adı İstanbul olan, İstanbul’da imzaya açılan sözleşmeden İLK çekilen ülke olmasını istiyorlar. Ama hatırlatıyoruz: İstanbul Sözleşmesi bizim. İstanbul Sözleşmesi hala yürürlükte ve her satırını uygulatana kadar mücadeleye devam edeceğiz.

 

İstanbul Sözleşmesi’ni böylece feshedebileceğini sananlara kötü bir haberimiz var.

 

Tek başına tüm kadınlar adına karar almaya cüret edenlere kötü bir haberimiz var.

 

İstanbul Sözleşmesi’ni geri çektirmeyi başardık, sıra 6284 sayılı kanunda” diye sevinenlere kötü bir haberimiz var.

 

Kadınlara ikinci sınıf muamelesi yapma, kendilerine köle etme arzusuyla yanıp tutuşanlara, şiddet uygulayıp çocuk yaşta evlendirmek isteyenlere, çocukları istismar etme özgürlüğü isteyenlere, LGBTİ+’lara şiddeti kendine hak sayanlara kötü bir haberimiz var.

 

İstanbul Sözleşmesi yetmez, kadına karşı ayrımcılığı önleyen CEDAW’dan da, çocukları istismardan koruyan Lanzarote Sözleşmesi’nden de, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden tek adamın imzasıyla çıkıveririz; Anayasa’dan eşitlik ilkesini kaldırırız; kadınları nafakadan mal paylaşımına tüm ekonomik haklarından eder böylece kendimize mecbur ederiz” diye umutlananlara kötü bir haberimiz var.

 

Devlet kadınları ve çocukları erkek şiddetinden koruma, kadınları güçlendirecek destek mekanizmalarını oluşturma, failleri etkin biçimde yargılayıp cezalandırma, erkek şiddetini önleme ve bütünlüklü politikalar oluşturma yükümlülüklerini reddettiğini ilan ettiği için memnun olan şiddet faillerine kötü bir haberimiz var.

 

Gece o saatte orada ne işi vardı”, “yemeğin tuzu eksikti”, “beni terk etmeye kalktı” gibi gerekçelerle erkeklerin değil de kadınların öldürülmesinin tek nedeni toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyken, eşitliği temel almayan düzenlemelerle şiddetle mücadeleye devam ettiği yalanına kanacağımızı sananlara kötü bir haberimiz var.

 

Kadın düşmanlığının, katillerin sırtını sıvazlamanın, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılığın resmi devlet politikası haline gelmesine alkış tutanlara kötü bir haberimiz var.

 

Devlet bugün sizin yanınızda, kadınların karşısında olabilir; ama siz çoktan kaybettiniz. Biz var olduğumuz için, birbirimizin yanında olduğumuz için, cesaretimizi bugün tek kalemde üstünü çizmeye kalktığınız hakları yüzyılların mücadelesiyle elde etmiş kadınlardan aldığımız için kaybettiniz. Kendi adımıza karar vermekten, eşitlikten, özgürlükten ne olursa olsun vazgeçmeyeceğimiz için kaybettiniz. Biz “hayır” dediğimiz andan itibaren kaybettiniz. Çünkü tüm bunların geri dönüşü yok.

 

Biz buradayız. Her yerdeyiz. İsyandayız. Daha bu hafta içi, bir gün içinde en az 4 kadın öldürüldü. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmeye harcana çaba, uygulamak için harcansaydı hayatta olabilirlerdi. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamakla yükümlü olduğu halde uygulamayanlar, şiddeti önlemeyenler, cezasız bırakanlar, eşitliği sağlamayanlar bu cinayetlerin suç ortağı. Açıkça söylüyoruz: Ya görevinizi yapın ya da istifa edin, çünkü bizim bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok. Yaşama hakkımızın güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden de, tek bir hakkımızdan da vazgeçmiyoruz. Herkesi toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanana kadar mücadelemizi birlikte büyütmeye çağırıyoruz.

 

Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!