08 Eylül 2021 12:24
İyi Parti Genel Başkan Başdanışmanı Aytun Çıray, Suriye'ye dönen mültecilerin işkence gördüğü ve tecavüze uğradığı yönünde rapor hazırlayan Uluslararası Af Örgütü'ne tepki gösterdi. Örgütün "Kendi Ölümüne Gidiyorsun" başlıklı raporunu "taktik" olarak niteleyen Çıray, "Türkiye’yi yönetenlere ve siyasilere gözdağı veriyorlar. 'Siz Suriyelileri geri göndermek isterseniz orada işkenceyle karşılaşacaklar, bunun sorumlusu da siz olursunuz' demeye çalışıyorlar. İkincisi de AKP'nin onları geri göndermemek için eline bir mazeret veriyorlar. Bunlar çok taktik işler" dedi.
İyi Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Türkiye'ye yönelik Afgan göçünün "sistematik, planlı ve anlaşmalı" olduğunu savunan Çıray, "Afganistan’dan İran aracılığıyla Türkiye’ye gönderilen Afganlar, çoğunlukla geçmişte NATO ve ABD ile iş yapmış askerlerden oluşuyor. Taliban nedeniyle hayati tehlike içerisinde oldukları için Türkiye’ye sistematik olarak gönderiliyorlar. Öyle kaçarak, kimseden habersiz geldikleri yok. Ancak bütün bunların tam olarak devletler arası ilişkilerle sağlandığını bilemiyoruz. Çünkü Sayın Erdoğan, Biden ile yaptığı görüşmeye hiçbir devlet yetkilisini almadı. Ve orada Türkiye adına bir tutanak tutulmadı. Biden o toplantıya bir tercüman ve Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili ile girmişti. Ve hatta o toplantıda bir Türk dört Amerikalı vardı. Bütün bunlar orada konuşulmuş olabilir. Daha önceden, o konuşmadan önce de planlanmış olabilir" diye konuştu.
Çıray şu ifadeleri kullandı:
"Hem yanlış Suriye siyasetleri hem de Afganistan politikaları sonucu oluşan sistematik göç, Türkiye için sosyolojik, popülasyon ve ekonomi anlamında bir milli güvenlik meselesi haline dönüştü. Bir beka sorunu haline dönüştü. Üstelik bu gelenlerin içerisinde ne kadar terörist olduğunu bilmemiz imkânsız. Bu teröristlerin çoğu da El Kaide kökenli ve bağlantılı teröristler ve vahşi insanlar. Bizim bunlarla İslami açıdan da söylenildiği gibi inanç açısından da bir benzerliğimiz yok. Sayın Erdoğan, eskiden Hikmetyar ve dostluğuna gönderme yapmış olabilir"
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının taksitli olarak satıldığı iddialarını da anımsatan Aytun Çıray, şunları söyledi:
"Bütün bunlar olup biterken parayla satılan vatandaşlığı çok ucuz tuttular. 250 bin dolar gibi, Batılı ülkelere göre çok düşük bir rakam belirlemişler. İkincisi; şimdi bu 250 bin doları taksitlendirdiklerine dair çok güvendiğim kaynaklardan bir bilgi aldım. Ve aynı zamanda, bundan bağımsız olarak, 3 bin Afgan'ın 250 bin dolarını ABD’nin ödediğine dair önemli bir duyum ve iddia aldım. Bütün bu iddiaları netleştirmek ve devletin kayıtlarına geçmesi için TBMM’ye bir soru önergesi verdim. Bunun cevabını bekliyoruz, detaylarını öğrenmek istiyoruz."
Çıray, şöyle devam etti:
"Sonuç itibariyle Türkiye’nin bugün içerisine düşürüldüğü durum çok kötü. Her dört gençten biri işsizken aynı zamanda bu sığınmacılar Türkiye’de köle ticaretinin metası haline getirildiler. Çok ucuza ve sigortasız olarak çalıştırılıyorlar. Bunlar böyle çalıştırıldıkları için kendi gençlerimiz işsiz kalmış durumunda. Bunu iki türlü ağızlarından kaçırdılar. Bir tanesi Sayın Erdoğan 'göçün finansmanını yönetiyoruz' dedi. Bu benim iddialarımı teyit eden bir durum. Bir başka yetkili de Suriyelileri kastederek 'Bunlar giderse Türk ekonomisi batar' dedi. Bütün bunlar gösteriyor ki bu hükümet iktidar süresini uzatmak ve döviz bulabilmek için ve aynı zamanda ABD ile ilişkilerini yeniden tesis edip iyi tutabilmek için, ABD Senatosu’nun aldığı yaptırım kararlarının eyleme geçmemesi için her şartı kabul eder durumda. Bunu da Türkiye için ayrıca büyük bir beka sorunu olarak görüyorum."
"Bu tür uluslararası hümanist görülen kuruluşların perde arkasında büyük devletlerin istihbarat örgütleri olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla burada bir taktik uygulanmış. Suriye’ye dönmeyi düşünen Suriyelileri korkutmak için bir rapor. Beşar Esat ne dedi; ‘90 gün içerisinde dönerseniz barış içerisinde yaşayabileceksiniz’. Bunu garanti etmek, barışsal şartları konuşarak, başta Türkiye olmak üzere büyük devletlere düşer. Biz, bunu geçmişte Irak’la Saddam’la Kürt kardeşlerimiz için yapmış ve başarmıştık. Şimdi de yapılabilir. Fakat bu yapılmasın diye, bu tür kuruluşlar, oraya dönmeyi düşünen Suriyeliler'in de gözlerini korkutuyor. Ayrıca bu döndürme politikalarını insani olarak uygulayacak siyasi partilere bile gözdağı vermeye çalışıyorlar. Uluslararası Af Örgütü'nün yaptığı şey, aynı zamanda Türkiye’yi yönetenlere ve siyasilere gözdağı vermektir. 'Siz Suriyelileri geri göndermek isterseniz orada işkenceyle karşılaşacaklar, bunun sorumlusu da siz olursunuz' demeye çalışıyorlar. İkincisi de Adalet ve Kalkınma Partisi'nin onları geri göndermemek için eline bir mazeret veriyorlar. Bunlar çok taktik işler."
"Ama yurttaşlarımız şunu bilsinler. Biz, İyi Parti olarak bu insanların evlerine dönmelerini savunuyoruz. Her türlü barışçıl şartlar sağlandıktan sonra ve güven duyulan bir liderlikle onları kendi ülkelerine göndereceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunu yapabilecek güçtedir. Siyasi iradeye ihtiyacı var. Bu iktidarda bu irade yok. Aynı geçmişte olduğu gibi. Hem de Saddam zalimine karşı şartlarımızı kabul ettirdiğimiz gibi, bugün de kabul ettirip Suriyelileri güven içerisinde gönderebiliriz. Ama bizim öncelikli çıkarımız Türkiye’nin çıkarlarıdır, Türk milletinin çıkarlarıdır. Biz Türkiye’nin ve Türk milletinin çıkarlarını korurken Türkiye’deki sığınmacıları uluslararası hukuka uygun olarak kendi ülkelerine barış içerisinde göndermeyi vadediyoruz. Bunu yapabilecek güce sahibiz diyoruz. Devletin bu gücü var. Mevcut siyasi iradenin gücü yok, güvenirliği yok."
İyi Parti lideri Meral Akşener'in yurt gezilerini değerlendiren Çıray, "Meral Hanım çok çalışkan. Kan ter içerisinde, geçtiğimiz günlerde sizler de fotoğrafını görmüşsünüzdür. ‘Millete dokunarak siyaset’ deniyor ya işte onu yapıyor. Tabii o karış karış dolaşınca bütün örgütler ve milletvekilleri de karış karış dolaşıyor. Bu çok yararlı bir siyaset oldu. Halkla bire bir temasla dokunarak yapılan bir siyaset oldu. Halk Meral Hanımı daha yakından tanıma imkanı buldu. Yani mitinglerden daha güzel bir siyaset bu. Orada uzakta birini dinliyorsunuz, burada hemen yanınızda el sıkışıyorsunuz, konuşuyorsunuz ve sorularınızı soruyorsunuz. İnteraktif bir şekilde geçiyor" dedi.
Çıray, Türkiye’nin önünde çok önemli günler bulunduğunu belirtirken "Türkiye’nin asıl varoluşsal, önemli seçimi önümüzde. Erken ya da zamanında olsun, Millet İttifakı bu seçimi kazanmak zorunda, mecburiyetinde, mahkum. O nedenle her birimiz Sayın Akşener’in gösterdiği, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun gösterdiği çalışkanlık ve hassasiyeti göstermeliyiz. Millet İttifakı’nın her bir siyasetçisi, ittifaka zarar verecek beyanlardan uzak durmalı. Özellikle son günlerde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ve onun yandaş televizyonlarının dayattığı 'adayınız kim' sorusuna Sayın Akşener ne diyorsa, sayın Kılıçdaroğlu ne diyorsa vereceğimiz açıklama ondan ibaret olmalı. Bunun dışındaki bir takım polemik ya da istismara yönelik beyanlardan uzak durmalıyız. Bu sorumluluk hepimize ait" diye konuştu.
© Tüm hakları saklıdır.