Haberler

Hendek'te havai fişek fabrikası patlamasında hayatını kaybeden işçiler anıldı: "Katliamın bedelini, benim devletimin adaleti vermedi"

"Hiç kimse sesini çıkarmadı"

03 Temmuz 2022 15:50

Sakarya Hendek’te, hava fişek fabrikasında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden yedi işçi, fabrika sahasında aileleri ve avukatları tarafından anıldı. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, “Katil sadece fabrikanın sahibi değil. Bir baba söyledi; denetçiler de göz yumanlar da sessiz kalanlar da onlar da bu davada katilliğe ortaklar. Hiç kimse sesini çıkartmadı. O insanlar öldüler gittiler, neden? Çünkü çalışmak zorundaydılar. Onların davasını sonuna kadar destekleyeceğiz” dedi. Patlamada kardeşi Sebahattin Tepeçınar’ı kaybeden Hatun Tepeçınar ise “Katliamın bedelini, benim devletimin adaleti vermedi. Benim kardeşim, bir ay önce dedi, ‘abla biz patlayacağız.’ Hakimler, savcılar; sesimi duyun” dedi.

Sakarya Hendek’te, Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda iki yıl önce, 3 Temmuz 2020’de meydana gelen patlamada, yaşamını yitiren yedi işçi, bugün fabrika sahasında yakınları tarafından anıldı. Aileler ve avukatlarına, CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç destek verdi.

Anmada önce, tutuklu avukat Can Atalay’ın, cezaevinden gönderdiği mesajı okundu. Atalay, avukat Elif Sıla Işık tarafından okunan mesajında şunları söyledi:

"Sosyal adalet istiyoruz, adalet için sosyal adalet"

“Kimse ekmeğini kazanırken öldürülmesin. Türkiye kapitalizminin en ucuz maliyet kalemi, işçi canı olmasın. Türkiye’de adaletin dili, ekmeğiyle geçinen insanın hakkı söz konusu olduğunda lal olmasın. Hendek’te göz göre göre ölüme gönderilen yedi işçi kardeşimizin adı; ailelerin adalet mücadelesi, memleketin geleceğine yazılıdır. Adalet istiyoruz. Sosyal adalet istiyoruz. Adalet için sosyal adalet.”

"Öyle olası kast, bilinçli taksir falan değil"

Daha sonra, patlamada yakınlarını yitiren aileler söz aldı. Patlamada ölen Halis Yılmaz’ın babası Muammer Yılmaz:

“Ben kısaca o güne götüreceğim sizi. O günden önce bu fabrikaya 2004-2005’te ruhsat verilmiş. Usulsüzce bir ruhsat verilmiş. Biz, bilirkişi raporlarından okuduk. Bu fabrika dört defa denetleniyor, senede. 15 yılı 4 ile çarptığım zaman, 60 denetleme eder. 60 kerede bir kere bu usulsüzlüğü görmeyen denetlemeciler, denetlemenin yapılmadığını, usule uygun yapılmadığını; ikincisi, sanıklardan büyük patron, küçük patron ifadelerinde var. Ankara’dan gelecek denetlemeciler, bir hafta önce bizi arıyordu, İzmit’e araç gönderiyorduk, denetlemecileri getiriyorduk, yediriyorduk, içiriyorduk, gönderiyorduk. İtiraf… Denetlemeciler geliyor çayını içip, mangalını yapıp gidiyor. Burası hiçbir şekilde denetlenmemiş.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı denetlemecileri; itfaiye, hangi belediyeye aitse, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı… Bunlar, devlet kurumu. Devlet, bunların sorgulamasını yapmadığı sürece, devlet suç ortağıdır benim gözümde. Ben kendi çocuğum açısından söylüyorum. Kaçak bir yapı yapılıyor. Mesul olmadığı bir yerde çalıştırıyor. Barut ürettiriliyor. Yanına kaçak depo yapılıyor. Neymiş? Bu da sanık itiraflarında var. ‘Riski azaltmak için.’

Benim çocuğum burada öldürülüyor. Öyle olası kast, bilinçli taksir falan değil. Benim çocuğum direk katlediliyor. Ondan sonra, mahkeme heyeti… Gerekçeli kararı okudum ben. İşte adam kendi fabrikasını öyle yapar mı? Böyle yapar mı? İşçi zararlı. Bu devlet kurumları, gerekli şekilde yargılanmadığı sürece devlet, suç ortağıdır. Katildir.”

"Katiller haklı, işçiler suçlu"

Patlamada kardeşi Sebahattin Tepeçınar’ı kaybeden Hatun Tepeçınar ise şöyle konuştu:

“Yine; katliamın gerçekleştiği, cehennem çukurunun ikinci yıl dönümünde buradayız. Yedi kan kardeşi anmak için buradayız. Biz artık hepimiz kan kardeşi olduk. Bizim canlarımızın kanları, yukarıda döküldü. Hepsi paramparça, yukarıda. Ama bizim adaletimizden gördüğümüz, adaletin bize gösterdiği ilgi diyeyim; ‘katil haklı.’ Katiller haklı. İşçiler suçlu. Biz bunu gördük. Bunu yaşadık. İşçinin patrona sermaye olduğunu bir daha yaşadık. İşçiler, patrona sermaye oldu. Bu ülkede bu asla değişmedi. Bundan sonra da değişeceğine umudumuz kalmadı. Bir ülkede adalette zafiyet varsa, o ülke bitmiştir. Benim gözümde o ülke bitmiştir."

"Canımızla da tehdit etseniz, yüzünüze nasıl bir işçi katili olduğunuzu haykıracağım"

Patlamada ağabeyini kaybeden Merve Nur Yılmaz şunları söyledi:

“İki yıldır acımızı, yasımızı içimize gömdük. Adalet mücadelesi verdik. Fakat 28 Şubat’ta biz, bir katliama daha şahit olduk. 28 Şubat’ta, adalet katledilerek yedi işçinin yanına gömüldü. Katiller, katliamlarına; Recep Tayyip Erdoğan’ı, Vedat Bilgin’i, Süleyman Soylu’yu referans gösterdi. Mahkeme heyetinin, katillere iyi hal indirimi verdiği yetmezmiş gibi üst düzey yöneticiler hakkında, denetçiler hakkında suç duyurusunda dahi bulunmadı.

Madem siz katillere, sermayedarlara, patronlara kıyamıyorsunuz; madem gerçek sorumluları yargılamıyorsunuz benim ağabeyimi bana geri getirin o zaman. Anneme evladını geri getirin o zaman. Katillere hesap sormayan hukukunuz, benim; evladını paramparça teslim almış babama jet hızıyla iddianame hazırladı. Hapisle de tehdit etseniz, canımızla da tehdit etseniz sizin yüzünüze nasıl bir işçi katili olduğunuzu haykıracağım her zaman.”

"Hiç kimse sesini çıkarmadı"

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, şunları söyledi:

“Konuşulacak her şey konuşuldu. Burada anneler konuştu, kardeşler konuştu, babalar konuştu. Burada hayatını yitiren insanlar, aslında; çaresiz oldukları için öldüler. Onlar çalışmak istiyorlardı, evlerine aş götürmek istiyorlardı. Çoluğuna çocuğuna bakmak istiyorlardı. Buradaki koşulları defalarca yetkililere bildirdikleri halde, kimse hiçbir şey yapmadı. Katiller, dışarıda ellerini kollarını sallayarak dolaşabiliyorlar. Katil sadece fabrikanın sahibi değil. Bir baba söyledi; denetçiler de göz yumanlar da sessiz kalanlar da onlar da bu davada katilliğe ortaklar. Hiç kimse sesini çıkartmadı. O insanlar öldüler gittiler, neden? Çünkü çalışmak zorundaydılar. Başka çareleri yoktu.

O insanların anısına bu insanlar, burada sadece kendi acıları için değil, başka acılar yaşanmasın diye adalet mücadelesi veriyorlar. Herhangi bir siyasi mücadele vermiyorlar. Herhangi bir siyasetin tarafı değiller. Onlar sadece kendi canlarının tarafı. Onlar bundan sonra da başka canlar gitmesin diye… Can Atalay kimi öldürdü? Can Atalay kimin ölmesine göz yumdu? Can Atalay nerede hata yaptı? Masumları ve mağdurları koruduğu için mi cezaevinde? Peki gerçekten burada hata yapanlar, neden yeterli cezayı almadı? Can Atalay gibi insanlar derhal mahkemeye verilip, tutuklanabiliyorlar. Yanımda duran mağdur baba, derhal o kişiler tarafından mahkemeye müracaat edilip; sindirilmeye çalışılabiliyor. Ama devlet mekanizması tam da böyle zamanlarda; yani kendi insanından yana olması gerekiyor, mağdurdan yana olması gerekiyor. O yüzden buradaki acıyı tarif etmek mümkün değil. Buradaki çaresizliği tarif etmek mümkün değil. Az önce burada dururken, anneler, kardeşler şundan bahsediyor. Şu fındıklıkların arasında kardeşlerinin, oğullarının bedenlerini aradılar. Çaresizlik bu kadar büyük bir şeydir. Onların davasını sonuna kadar destekleyeceğiz. Bir daha böyle, canlar yanmasın diye; Türkiye’de adalet gelene kadar mücadele edeceğiz.” (ANKA)