Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) 16. Konferansı açılış oturumuna katıldı.
Dolmabahçe Sarayı’ndaki programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya hayatını imtihan olarak gören insanlarız. Rabbimiz Kuran’ı Kerim’de 'Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele” bu şekilde buyurmaktadır” dedi.
Müslümanların sadece Koronavirüs'le veya insani krizlerle değil aynı zamanda giderek yükselen İslam düşmanlığıyla da mücadele ettiğini vurgulayan Erdoğan, “Kudüs’ü 400 yıl boyunca adaletle yönetin bir ecdadın torunları olarak Filistin’de kan, gözyaşı ve zulüm görmek istemiyoruz. Önümüzdeki dönemde bölgemizde barış ikliminin güçlenmesini yine bizim atacağımız ortak adımlar belirleyecektir” ifadelerini kullandı.
"5 milyon mülteciye ev sahipliği yapan ülkemiz yeni bir göç yükünü kaldıramaz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:
“Afganistan’ın kalıcı barış ve istikrara kavuşması ortak temennimizdir. Özellikle şu anki zor kış şartlarında Afgan kardeşlerimize yönelik insani yardımların sürdürülmesi öncelik taşıyor. Devam eden siyasi süreçte içimize sinmeyen, kapsayıcılık noktasında eksik bulduğumuz hususlar elbette vardır. Bu konudaki eleştirilerimizi muhataplarına iletiyoruz. Afganistan’ın tekrar kaosa ve çatışmaya sürüklenmemesi için gayretlerimizi devam ettiriyoruz.
Afganistan’daki gelişmelerin göç akını riskini artırdığı malumunuzdur. Halihazırda 3,6 milyonu Suriye’den gelen olmak üzere yaklaşık 5 milyon mülteciye ev sahipliği yapan ülkemiz yeni bir göç yükünü kaldıramaz.
Esasen göç ve mülteciler meselesinde asıl yükü sesi çok çıkan batılı ülkelerden ziyade krize sınırı olan bizim gibi ülkeler çekiyor. Bu sene 10. yılını geride bırakan bu kriz karşısında batı dünyası hep üç maymunu oynadı. Hiç bir adım atmadılar.
Hatta DEAŞ ile mücadele kılıfı altında terör örgütlerini desteklemekten çekinmediler. Ülkemize verdikleri yardım sözlerinin önemli kısmını da yerine getirmediler. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de Suriye krizinde görevini yerine getirmeyerek büyük bir hayal kırıklığına dönüşmüştür.
Faturayı ise masum Suriyeli kardeşlerimiz ödemiştir. Yükselen İslam düşmanlığıyla da mücadele ediyoruz. Günümüzde demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yapan batı ülkelerinde nefret söylemleri günlük hayatı teslim alıyor.
Avrupalı siyasetçiler toplumu zehirleyen bu hastalıklı akımlar yerine adeta ateşe benzin dökerek Müslümanları ve göçmenleri hedef gösteren söylemlere sarılıyorlar. Avrupa’nın Müslüman kardeşlerimiz için bir toplama kampına dönüşmesine izin veremeyiz.”