Haberler

Covid-19'dan hayatını kaybeden Prof. Dr. Taşçıoğlu'nu oğlu anlattı: Kitaplara bağlı kalmazdı; öğrencileri ona hayrandı

21 Haziran 2020 16:54

Türkiye'deki ilk koronavirüs vakalarına bakan ve hastalığa bu tedaviler sırasında yakalanarak Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden İstanbul Tıp Fakültesi Dahiliye Profesörü Cemil Taşçıoğlu'nu Babalar Günü'nde oğlu anlattı. Onur Taşçıoğlu babası için "Babam öyle bir insandı ki, öğrencilerine karşı kesinlikle bir mesafesi yoktu. Öğrencileri de ona hem sevgi, hem saygı duyarlardı. Baktığınız zaman tıp kitapları binlerce sayfadan oluşuyor ama babam kitaba bağlı kalmazdı. O insanlara öğretirken bile farklı yollardan öğretirdi. Bundan dolayı da öğrencileri babama hayran kalırlardı" dedi. 

Taşçıoğlu Babalar Günü'nde oğlu, torunları ve aile dostları tarafından mezarı başında anıldı. Oğlu Onur Taşçıoğlu, ilk babasız babalar gününü ve babasını anlattı.

Yeni tip Koronavirüs salgını nedeniyle hayatını kaybeden ilk sağlık çalışanı Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu, Türkiye'de salgınla mücadelenin sembollerindendi.  Oğlu, Onur Taşçıoğlu onun için "Vefatı bile insanlara bir şeyler öğretti, herkes bu hastalığın ciddiyetinin farkına vardı" diyor. Dostları, öğrencileri ve hastaları tarafından çok sevilen Taşçıoğlu, 1 Nisan günü hayatını kaybettiğinde tüm Türkiye onun için saygı duruşunda bulundu. İsmi ise, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaşatılıyor. 

"Tanıyan da tanımayan da babamı çok sevdi"

Babasının bu kadar seveni olduğunu tahmin edemeyeceğini ve çok şaşırdığını ifade eden Taşçıoğlu babasını şu sözlerle anlattı; 

"Babamı 1 Nisan'da kaybettiğimiz zaman, daha doğrusu 1 Nisan'dan önceki o süreci yaşadığımız zaman ben de çok şaşırdım. Ben de babamın bu kadar seveni olduğunu tahmin etmiyordum. Fakat babamı tanıyan da, tanımayan da çok sevdi. Çünkü babam, hastalandığı gün çektiği videodaki doğallığıyla sevildi. Ki ben bunu babamın vefat ettiği iddiaları olunca istemiştim. İyi bir insan, bana göre zaten bakışlarından belli olur. O hissiyatı, o sıcaklığı veren insan, onu belli eder. Onun sıcaklığından dolayı, o videodan sonra tanımayanlar da nasıl biri olduğunu anladı. Babam kendisine hep hedef koyan ve o hedefler için hep uğraşan bir insandı. Babam sadece hastalarına değil, biz evlatlarına, dostlarına mesaj vererek ve bir şeyler öğreterek hayatı göstermeye çalıştı. Hiçbir zaman şunu yap veya bunu yap demezdi. Her zaman bir mesaj yoluyla bunu anlatırdı ve o size sözden daha değerli gelirdi"

"Öğretmenim olsa herhalde benim de en sevdiğim öğretmenim o olurdu"

"Babamın hastalığı ilk nüksettiği zaman ben İstanbul Tıp Fakültesi Öğrenci Birlikleri ile görüşmeye başladım. Kaldı ki ben onlara değil, onlar bana ulaştılar. O kadar üzgündüler ki, sanki elbirliği ile hocalarını kurtarmaya çalışıyorlardı. Bu sayede ben de de öğrencilerine karşı, babamın öğrencilerine karşı da ne kadar duygusal olduğunu anladım.  Baktığınız zaman hoca kelimesi ya da doktor kelimesi insanlara biraz uzaktır. İnsanlara kaç tane hocanız, kaç tane doktor tanıdığınız var diye sorduğunuz zaman insanın aklına bir iki kişi gelir. Çünkü hoca veya doktorlar mesafeli gelebilir ya da insanlar onlara mesafeli durabilir. Babam öyle bir insandı ki, öğrencilerine karşı kesinlikle bir mesafesi yoktu. Öğrencileri de ona hem sevgi, hem saygı duyarlardı. Baktığınız zaman tıp kitapları binlerce sayfadan oluşuyor ama babam kitaba bağlı kalmazdı. O insanlara öğretirken bile farklı yollardan öğretirdi. Bundan dolayı da öğrencileri babama hayran kalırlardı. Öğrencilerle öğrenci olurdu. Aslında babamın sırrı buydu. Hastalarla hasta olması veya öğrencilerle öğrenci olması, dostlarıyla hakikaten dost olmasıydı. Bu onun içinden gelen bir şeydi. O yüzden öğrencilerinin babamı bu kadar sevmesi son derece doğal. Benim de öğretmenim olsa, herhalde en iyi öğretmenim olurdu" 

"Son konuşmamızda 'kendinize iyi bakın ' dedi"

Babasıyla son konuşmasını ise Taşçıoğlu, şöyle anlattı:  

"Salı günüydü Koronavirüs'e yakalandığını öğrendiğimizde ve kötüye gidiş vardı. Çarşamba günü yoğun bakıma girdi. 'Kahvaltı yapmak istiyorum ve Onur bana iç çamaşırı gönderebilir mi?' dedi. O iç çamaşırı veya kahvaltısını istemesiyle dünyalar bizim oldu. Çok garip bir şey ama mutluluk vardı içimizde. Bir torba yaptık, babama iç çamaşırı koydum, içine fular koydum ve son olarak da babama bir mektup yazdım. "Baba, bir an önce iyileş, seni sevdiğimi unutma, iyileş ve daha sık vakit geçirelim. Fuları gönderiyorum, öğrencilerinin karşısına fularsız çıkma' diye bir yazı yazdım. Asistanı babama bunu verdikten sonra babam beni aradı ve 'Oğlum mesajını aldım, çok teşekkür ederim. Ne olacağımız belli değil, kendinize iyi bakın' dedi ve son konuşmamız bu oldu. Annem, eşi ve torunlarıyla da konuştu"