Haberler

Bilim Akademisi Başkanı Prof. Alpar: Sürü bağışıklığı için, toplumun yüzde 65'inin hasta olması lazım; hiçbir toplum bunu göze almamalı

Prof. Ali Alpar, Murat Sabuncu'nun sorularını yanıtladı

17 Mayıs 2020 15:51

2011'de kurulan ve Türkiye'de bilimsel liyakat ve özgürlüğü korumayı amaçlayan Bilim Akademisi Derneği'nin Başkanı Prof. Ali Alpar, "Türkiye tedbirleri erken almakla çok iyi etti. Bir toplumda riskli yaş gruplarından önlem almaya başlamak tamam; ama özellikle çalışan yaş grubunu da kontrol ederseniz, o zaman Türkiye şimdiye kadar verdiği kayıpları vermeyebilirdi" dedi. 

T24 Yazarı Murat Sabuncu'ya konuşan Prof. Alpar salgın günlerinde bilim insanlarının ürettiği bilgilerin bağımsız ve bilimsel olmasının önemini anlattı. 

Bağımsız olarak kurulan Bilim Akademisi'nden söz eden Alpar, "Akademinin Türkiye'nin en önde gelen bilim insanlarını bir araya getiren ve bilimin değerlerini savunan bir kuruluş olduğunu söyledi.

 Alpar, "Türkiye'de Cumhuriyet döneminde ilk kez akademi 1993'te kuruldu; Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA). 2014 yılında hükümet bir KHK ile artık TÜBA'nın üyelerinin atanacağını söyleyince, o dönemdeki 82 asli üyeden, 52'miz istifa ettik. Sonra bir dernek statüsünde Bilim Akademisi'ni kurduk. Bir akademiyi akademi yapan seçim usulü... Hükümet müdahalesiyle kalkınca biz de bir STK olarak yeni bir akademi kurduk" diye konuştu. 

Bir akademinin önemli işlevlerinden birinin halka bilgi vermek olduğunu ifade eden Alpar, "Son 50 yıl içerisinde bilim akademilerinin geldiği yer budur. Öncesinde akademiler daha içine kapanık, seçkinci gelenekten gelirler. Ama zaman geçtikçe topluma bilimi aktarma ihtiyacı arttı. Yalan yanlış şeylere inanmak ve bunlara göre davranmak, toplumların esenliğini tehlikeye atıyor. Bunun için bütün dünyada akademiler, genç nesillere açılmaya, topluma bilimi anlatmaya önem veriyorlar. Biz de Sarkaç'ı ( www.sarkac.org) bu yüzden kurduk. Sarkaç'ın özelliği şu; orada yayınlanan her şey bilimsel açıdan bir süzgeçten geçiyor. Üstelik ücretsiz bir şekilde" dedi.  

"Çalışan yaş grubu kontrol edilseydi, Türkiye'de kayıplar şimdiki sayılara gelmeyebilirdi"

Salgınlarda hasta sayısının geometrik artığına dikkati çeken Prof. Alpar "Diyelim ki, Türkiye'de salgının başlarındayken hasta sayısı her 3 günde 2 kat artıyordu. O zaman 6 gün geçince 4 kat artıyor. 9 gün geçince 8 kat artıyor. Oldukça hızlı" yorumunu yaptı

Türkiye'nin yeni tip Koronavirüs salgını önlemlerini erken almadığını belirten Alpar, "İdeal olarak tüm bağları keserseniz, hastalığın yayılmasını önlersiniz. Ama sadece 65 yaş üstünü tecrit ederseniz, hasta kişilerin hastalığı bulaştırma ihtimallerini biraz indirirsiniz. 20 yaşta da öyle. Türkiye tedbirleri erken almakla çok iyi etti. Bir toplumda riskli yaş gruplarından önlem almaya başlamak tamam; ama özellikle çalışan yaş grubunu da kontrol ederseniz, o zaman Türkiye şimdiye kadar verdiği kayıpları vermeyebilirdi. Ama bunu yapmak için ekonomik ve sosyal tedbir lazım. O insanlar hayatlarını devam ettirmeli; onu devletin ikame etmesi lazım" diye konuştu.

"Sürü bağışıklığının zayiatını hiçbir toplum göze alamaz"

Salgınla mücadelede bir yöntem olarak konuşulan sürü bağışıklığı konusuna da değinen Prof. Alpar "Sürü bağışıklığının ne kadar riskli bir şey olduğunu bilim insanları söylüyorlardı. Zayiatı büyük olacak bir şey. Sürü bağışıklığından bahsedebilmek için, hastalığın toplumun yüzde 60-65'ine sirayet etmesi lazım. Bu hiçbir toplumun göze alamayacağı bir şey. Sürü bağışıklığı olacak şey değil. Hiçbir toplum o kadar hastayı iyileştiremez" dedi. 

"Bence AVM'ler erken açıldı. Ama tedbirler iyi alınırsa sorun olmayabilir" 

AVM'lerin açılması hakkında görüşlerini de dile getiren Alpar şöyle konuştu, "Şahsi görüşüm AVM'lerin erken açıldığı yönünde. Ama bilimsel görüş şahsi olmaz. Bir kapalı mekan, kapalı devre havalandırma sisteminden havalanıyor. Oradaki insanların arasındaki mesafe ne ölçüde kontrol edilebilir? Elbette havalandırma sisteminin bakımı çok iyi yapılmışsa sorunlu olmayabilir. Ama tüm bunların kombinasyonuna bakarak davranılabilir. Ekonomiyi canlandırmak bir ihtiyaç. Ama hastalık ve ölüm... Tüm karar vericiler bunun dengesini arıyor. Ekonomiyi canlandırmak adına, bunu kimse söylemiyor ama, ne kadar can kaybını, hastalığı, hastalık dolayısıyla gelen ekonomik kayıpları göze alıyorsunuz? Bunları iyi kestirmek mümkün değil. Bir şey aşikar; tedbirler yetersiz olursa o zaman hasta sayısı ve can kaybı katlanarak artıyor."