09 Ocak 2022 14:10
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, YouTube kanalı Flu TV’de yayınlanan “Olmaz Öyle Saçma Ekonomi” programında Z kuşağının sorularını yanıtladı. Babacan, Türkiye'nin izlediği ekonomi politikasını ve Avrupa'daki yansımalarını, "Son yıllarda Avrupa’daki siyasetçilerin Türkiye’ye yaklaşımı çok daha ılımlı. Hükümeti çok sevdikleri için değil, ‘Bunlar kendilerini batırırsa bize de zararı olacak’ diyorlar. 20 dairelik bir apartmanda yaşıyorsun; komşunun birisi durmadan bomba üretiyor, deneyler yapıyor. ‘Kardeşim, sadece senin dairen zarar görmeyecek. Bütün apartmanı çökerteceksin’. Onun için arada bir gidip, ‘Ne yapıyorsun? Ne ediyorsun? İstersen şuna fazla dokunma, şununla fazla oynama. Şu bidona hiç dokunma, ben onu elinden alayım’ falan… Avrupa, Türkiye’ye böyle yaklaşıyor” diyerek anlattı.
Ali Babacan, Flu TV’deki “Olmaz Öyle Saçma Ekonomi” programının konuğu oldu. Soruları İlker Canikligil ve Mustafa Seven’in yanı sıra Z kuşağından gençler sordu ve Ali Babacan yanıtladı. Babacan’ın gençlerle bir buçuk saatlik sohbetinden öne çıkanlar şöyle:
“Türkiye, şu anda finansal sistem açısından kritik ülkelerden birisi. Dünyada böyle yaklaşık 24 ülke var. Türkiye’de ani çöküş olursa bunun Avrupa’daki finansal sisteme derin etkileri olur ve bir krizi tetikleyebilir. Son yıllarda Avrupa’daki siyasetçilerin Türkiye’ye yaklaşımı çok daha ılımlı. Hükümeti çok sevdikleri için değil, ‘Bunlar kendilerini batırırsa bize de zararı olacak’ diyorlar. 20 dairelik bir apartmanda yaşıyorsun; komşunun birisi durmadan bomba üretiyor, deneyler yapıyor. ‘Kardeşim, sadece senin dairen zarar görmeyecek. Bütün apartmanı çökerteceksin’. Onun için arada bir gidip, ‘Ne yapıyorsun? Ne ediyorsun? İstersen şuna fazla dokunma, şununla fazla oynama. Şu bidona hiç dokunma, ben onu elinden alayım’ falan… Avrupa, Türkiye’ye böyle yaklaşıyor.”
Babacan, TOGG marka yerli otomobil üretimini ise şu sözlerle değerlendirdi:
“İç tasarımını başka, dış tasarımını başka, pil teknolojisini başka, motor teknolojisini başka ülkede yaptırıyorsanız o zaman millî ve yerli otomobil olmuyor. ‘Yerli markamız olsun, dağıtım ağını biz yönetelim’ diyebilirsiniz. ‘Bir ülke hangi teknolojide ucuzsa o parçasını alalım, ama şu parçasını kendimiz üretelim’ derseniz olur. Şu andaki proje bir propaganda projesi. Özel sektör kendiliğinden yapmadı. Hükûmet gitti, dört beş kişiye biraz da zorla ‘Yapın bu işi, üzerine şu kadar para vereyim’ dedi.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “düşük faiz, yüksek kur” iddiasıyla duyurduğu yeni ekonomik modeli de değerlendiren Babacan, şunları söyledi:
“Yeni Ekonomik Model (YEM) diye bir şey kalmadı. O, bir-iki aylık oyalamaydı. ‘Çin modeli’ dediler. Kuru kontrol edemeyince ‘Rekabetçi kur olmalı, daha çok ihracat yapmalıyız’ dediler, kurun yüksek olmasını savundular. Kur 18’i bulunca da Merkez Bankası’nın arka kapısından cayır cayır döviz sattılar. Kur düşünce de davul, zurna, halaylar… ‘Erdoğan konuştu, kur düştü’ falan… Hangisi? İki ay önce söylediğiniz YEM mi, yoksa siz kurun düşmesini mi istiyordunuz? Tutarlılık aramayın. Şu anda bir ekonomik model yok. Millet de yemedi.”
Babacan, ekonomi yönetiminin başında olduğu dönemde dünyada para bolluğu yaşandığına yönelik iddiaları şu sözlerle yanıtladı:
“Rakamlar ortada. Ekonomi Bakanı olarak göreve başladığım gün, Avrupa Merkez Bankası’nın toplam bilanço büyüklüğü 700 milyar euro. Şu anda 8,5 trilyon euro. Amerikan Merkez Bankası’nın bilanço büyüklüğü 700 milyar dolar. Şu anda 8,5 trilyon dolar. Bugün, o güne göre tam 12 misli. O gün Amerikan Merkez Bankası’nın faizi yüzde 4, bugün yüzde sıfır. Dolayısıyla o gün dünyada para çok az ve çok pahalı. Oysa bugün dünyada para çok bol ve çok ucuz. Ama böyle hurafeler var. Geçmişe doğru baktığımız zaman, 20 sene öncesi olunca insanlar uydurulmuş bir gerçeklikle de yola çıkabiliyorlar. Bir şeyler de söylüyorlar, hiç önemli değil. O günkü zor şartlarda biz bunu başardık.”
“Türkiye aslında o parlak döneminde de borçla büyüdü’ diyorlar. Türkiye ekonomisi o dönemde çok hızlı büyüdü, borç da arttı ama ekonomi borçtan daha çok büyüdü. O nasıl ölçülür? Bir ülkenin kamu borcunun millî gelire oranına bakarsınız. Biz devraldığımızda bu oran yüzde 74’tü. Ekonomik büyüklüğümüzün yüzde 74’ü kadar kamu borcu vardı. Ben bırakırken bu yüzde 27’ye inmişti. Şu anda yüzde 40’ın üzerinde. Zaten bizim ekonomik başarımızın en önemli sebebi, kamu borcunu ciddi oranda aşağıya düşürebilmemiz. Onu yapmasaydık Türkiye stabilize olmazdı.”
© Tüm hakları saklıdır.