09 Mayıs 2021 14:01
Aşı patent haklarının geçici bir süre askıya alınması konusunda AB, yeşil ışık yakıyormuş gibi yaptı ama tabiri caizse çark etti. Pek çok AB üye ülkesi Amerikan Başkanı Joe Biden’ın önerisine şüpheyle yaklaşıyor. Birliğin lokomotif ülkelerinden Almanya Başbakanı Angela Merkel, bir kez daha buna karşı olduğunu açıkladı. Merkel, yüzyılın buluşu listesine giren mRNA aşısı ile ilgili bilgilerin Çin’e ulaşmasından endişe ettiğini gizlemedi. Çünkü az gelişmiş ülkelerden çok Çin’in bu tür aşı üretecek kapasiteye sahip olduğu biliniyor. Birlik, Amerika’yı adres göstererek daha fazla aşı ihraç edilmesini istedi. Malum Amerika hem aşı hem de üretim için gerekli hammadde ve materyal ihracatına, savaş koşullarındaymış gibi sınır koyuyor. AB ise, ürettiği aşının neredeyse yarısını başka ülkelere satıyor. Patent haklarının geçici olarak askıya alınması tartışmaları, varlıklı ülkelerin Koronavirüs salgınını nasıl bir küresel mücadele için siyasi malzeme olarak kullandığını çok açık bir biçimde gösteriyor. Pek çok uzmana göre, Biden’ın önerisinin ardında yatan sebep, Çin ve Rusya’nın yoksul ülke pazarlarını ele geçirmesinden duyduğu endişe.
Bütün bunlar bana Avrupa ile Amerika’nın eskiyen Ortadoğu politikalarını hatırlatıyor. Sorunlu bir Ortadoğu ülkesine Amerika askeri müdahalede bulunuyor, dağıtıyor, çekiliyor, Avrupa çeki düzen veriyor, yeniden yapılandırıyordu. Amerika savaşçı bir ülke gibi davranırken, Avrupa barışçı ve toparlayıcı bir izlenim yaratıyordu ama sonunda ganimet bölüşülüyordu. Sanki demir perde kalkmamış gibi, Rusya ve Çin’i engellemek için Amerika şimdi açık bir ticari savaş ilan ediyor, AB bunu kurallara uygun bir mücadelede bırakarak Çin’i engellemek istiyor. Bütün bunlar yapılırken yoksul ülkelerdeki insanlar ölüyor, ilaç firmaları, aslında vatandaşın vergilerinden oluşan devlet teşvikleri ile de ürettikleri aşıdan milyarlarca dolar kar elde ediyor. Sınır tanımayan doktorlar ve diğer sivil toplum örgütlerinin yazdığı açık mektuba göre, sadece iki Alman firması BioNTech 500, CureVac 600 Milyon Euro teşvik almıştı. BioNTech ile iş birliği yapan Amerikan Pfizer, bu yılın ilk üç ayında 3,5 milyar dolar kazandı, bu yıl için hesap ettiği ciro miktarı ise 26 milyar doları buluyor. Ekonomistler BioNTech/Pfizer’ın aşının bulunması için yaptığı masrafları çoktan karşıladıklarına dikkat çekiyorlar.
Aşı patent haklarının askıya alınması önerisi yeni değil, salgının başından beri yapılıyor ve Dünya Sağlık Örgütü de bunu destekliyor. En son aralarında Nobel ödüllü bilim insanları ve eski liderlerin de bulunduğu 175 kişi, Beyaz Saray'a, aşıların fikri mülkiyet haklarının askıya alınması için devreye girme çağrısı yapmıştı. Bunun üzerine Amerika da aynı talepte bulunan 80’den fazla ülkeye katıldı. Bu ülkelerin başını Hindistan ve Güney Afrika çekiyor ki, ikisi de Koronavirüs aşısı üretiyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne üye olan Mısır, Fas, Endonezya ve Pakistan da patent sağlanması halinde aşı üretebileceklerini duyurdu. İlaç şirketlerinin patent haklarından feragat etmesi de yeni değil. AIDS salgını sırasında benzer bir patent krizi yaşanmış ve 1995 yılında kısa adı TRIPS olan bir anlaşma imzalanmıştı. Anlaşma, kitlesel halk sağlığı tehdidi durumunda devletlere patentleri askıya alma hakkı tanıyor. Üstelik bu anlaşma ile üretim kapasitesi olan ülkeler de "zorunlu lisans" maddesini kullanarak aşıların veya ilaçların jenerik versiyonlarını üretme hakkına sahip. Ama diplomatik kriz çıkarmamak için kimse bunu ülkesel, yani tek başına yapmak istemiyor.
Başta BioNTech olmak üzere ilaç firmaları, araştırma için harcadıkları onlarca yılı ve üretim kalitesini gerekçe göstererek patent haklarından feragat etmek istemiyorlar. Haklı olabilirler, aşının ardında yoğun bir emek, masraf ve azim var. Patent hakkı olmasaydı belki aşı bu kadar kolay bulunamazdı. Ayrıca aşıların aynı kalitede üretilmesi önemli ve bunun garantisi de yok. Ancak varlıklı ülkelerde her dört kişiden biri aşıya erişirken, yoksul ülkelerde bu oran her beş yüz kişide bir. Üstelik Hindistan ve Güney Afrika’da olduğu gibi salgın korkusuzca yayılırken mutasyonlar da artıyor ve tehlike büyüyor. Eminim aşıyı bulanların motivasyonu bunu varlıklı elitlere değil, yoksul kitlelere de sunmaktı. Çünkü aşı bir lüks tüketim malzemesi değil, hayat kurtaran bir ihtiyaç. Konuya önümüzdeki günlerde de devam edeceğiz.
© Tüm hakları saklıdır.