Gündem

Zulm ile Abad Olunmaz

Şırnak Uludere’de geçtiğimiz Perşembe günü öldürülen 35 kişiyi umutlarıyla birlikte vurdu bu devlet.

02 Ocak 2012 02:00


Barbaros Sayılgan / T24


Şırnak Uludere’de geçtiğimiz Perşembe günü öldürülen 35 kişiyi umutlarıyla birlikte vurdu bu devlet. Zaman Uludere’de durdu. Devlet ezberlediği yoldan giderek bombaların hedefi yaptı 35 yurttaşımızı.



Olaydan sonra bir süre sessiz kalan medya, olayın sosyal medyada ve yabancı basında duyulmasıyla yavaş yavaş hareketlendi. Önde gelen gazetelerimiz olay ayyuka çıktıktan sonra bile “ölenler köylüler miydi?” diye sorgularken, tek sorumlu örnek, olayın ciddiyetini belli eden Radikal’di.

Onun dışında Türk medyası katliamı hala “Irak sınırındaki olay” diye anmaya devam ediyor. Birileri durumun vahametini hala anlayamamışsa bundandır. Duyan da Türkiye toprakları dışında, bir sınırda, neredeyse ülke bile olmayan hatta aslında var olmayan bir yerde sanacak yaşananları.

Hayır, Türkiye F16’ları Türkiye topraklarında kendi çocuklarını bombaladı. Bunun mazur görülecek, “ama” denecek tarafı yok. Şüpheniz varsa, bombalamanın “Irak sınırı” diye anılan doğuda değil, Ankara’da, İstanbul’da, haydi Sivas’ta veya Kastamonu’da gerçekleştiği hayal edin.

Bu aymazlık karşısında dudağınız uçuklar. Bütün devlet büyükleri soluğu olay yerinde alır. Bırakın medyanın görmezden gelmeye çalışmasını, bu ülkede yer yerinden oynar. Şimdi biraz anlıyor musunuz Kürt halkının bu topraklara neden yabancılaştığını?

Hükümetten ve ordudan görünüşte “sorumlu” açıklamalar geldi. Olayın inceleneceği, araştırılacağı söylendi. Sanki bu ülkede iktidarın, gücü elinde bulunduranın peşine bir kez olsun düşülmüş, bir kez olsun sorumlular, sorumluluklar doğru saptanmış, gereken yapılmış gibi.

Sanki 30 senedir kendi insanıyla savaşmaktan vazgeçmeyen, yolundan dönmeyen devlet için ve ordu için 35 sivilin ölümü (dedim ya, üstelik de ülkenin doğusunda bu siviller) bir şey ifade edermiş gibi.

Aslında hükümetin konuya yaklaşımını en iyi, bu sıralar dili çözülen, çözüldükçe de hükümetin kafasını ele veren Egemen Bağış ifade etti: “Bu olay kaçak sigara olayını masaya yatırmak için fırsat” derken, neredeyse sevinecekti yani Bağış.  Hükümette böyle vahim bir olaya bu laubalilikte yaklaşan bakanlar olduktan, böylesine büyük potlardan sonra yerli yerlerinde kalmaya devam ettikten sonra hangi sorumluluktan, hangi incelemeden söz ediyoruz. Zaten “hata varsa gereken yapılır” açıklamaları yapıyor hükümet. Ortada bir hata da olmayabilir yani bu “Irak sınırındaki” olayda. Biz yürekleri serin tutalım yeter ki. Belki de bu musibetten, kaçak sigara gibi bu ülkenin kanayan yarasını dindirmek için bir fırsat çıkar elimize!!!

Belki de kasıtlıydı-kasıtsızdı, emir şuradan geldi buradan geldi, hata istihbarattaydı ya da değildi diye hedef şaşırtmaya da gerek yok. Teşhisi doğru koymak lazım. Bu olayın sorumlusu, terör sorununun çözümünü yıllardır ordunun eline bırakmış olan devlet, ama en öncelikli olarak da yıllardan sonra bir anda politikalarını sertleştirip, artık kullanmanın nefret suçu sayılması gereken bir söylemi benimseyen ve bu ülkeyi adım adım 90’ların karanlık günlerine götüren hükümettir.

Sorunun temelinde bu yönetimin yeni bir söz söylemek yerine F16’larını kendi halkını vurmak için uçurması yatıyor yani. Birkaç ay önce, bir zamanlar dostu olan komşu diktatöre “zulüm ile abad olunmaz” diye ders veren Başbakanın haklı çıkmasını dilemekten başka şey gelmiyor elimizden.