Kanal 7 kurucusu Zekeriya Karaman, Almanya'da açılan ilk Deniz Feneri davasının kararında “dolandırıcılık yapan bir kuruluşun elebaşı” olarak gösterildiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) Alman devletine karşı açtığı “adil yargılanma” davasını kaybetti.
Karaman’ı Almanya’ya karşı AİHM önünde davacı olmaya iten süreç, Deniz Feneri e.V. adlı derneğe karşı açılan dava ve bu dava kapsamında derneğin Almanya’daki yöneticilerinin çeşitli hapis cezalarına mahkum edilmesiyle başlamıştı. Frankfurt Eyalet Savcılığı Almanya’da 1999 yılında kurulan dernek hakkında 2006 yılında Zekeriya Karaman ve dernek yöneticilerine karşı, “toplanan bağışların insani yardım yerine ticari ve şahsi amaçlar için kullanıldığı” şüphesiyle dolandırıcılık soruşturması başlatmıştı. Savcılık 2008 yılında Zekeriya Karaman’ın dosyasını diğerlerininkinden ayırmış ve diğer zanlılar hakkında dava açılmıştı.
'Almanya'nın en büyük bağış skandalı'
Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi, aynı yıl 17 Eylül’de dernek yöneticileri Mehmet Gürhan, Mehmet Taşkan ve Firdevs Ermiş’i nitelikli dolandırıcılıktan suçlu bulmuş ve 1 yıl ile 5 yıl arasında değişen hapis cezalarına mahkum etmişti. Mahkemenin 32 sayfalık gerekçeli kararında, toplanan bağışların insani yardım dışındaki işlerde kullanımında “suç örgütünün” Türkiye’deki yöneticilerinin oynadığı role birçok kez atıfta bulunulmuş, bu çerçevede Zekeriya Karaman’ın adı defalarca dile getirilmişti.
Davanın hâkimi Johann Müller, gerekçeli kararında bu davanın Almanya'nın en büyük bağış skandalı davası olduğunu belirterek daha önce çok ses getiren UNICEF Almanya davasını dahi geçtiğini söylemişti. Müller, Deniz Feneri’nin Almanya’da 5 yılda 41 milyon euro bağış topladığını hatırlatıp, bu miktarın 17 milyonluk bölümünün Türkiye'ye gönderildiğini, Türkiye’ye gönderilen paranın da sadece 8 milyonluk bölümünün Türkiye Deniz Feneri’ne aktarıldığını ifade etmişti. Müller, “amaç dışı” kullanılan paranın sadece 4 milyonunun Almanya’da kaldığının tespit edildiğini de sözlerine eklemişti. Alman basınında o günlerde çıkan haberlerde savcıların Zekeriya Karaman için “tüm örgütün kurucu ve lideri” tanımlaması yaptıklarına dair haberler çıkmıştı.
'Masumiyet karinesi çiğnendi'
Karar, Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin internet sitesinde yayımlanmış ancak isimler değil sadece ad ve soyadların baş harfleri kullanılmıştı. Zekeriya Karaman, “dolandırıcılığa katıldığının” ima edildiğini söylediği kararın “masumiyet karinesi” ilkesini çiğnediğini ileri sürerek Aralık 2008’de Alman Federal Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Ancak Federal Mahkeme’den olumlu yanıt alamadı. Ağustos 2009’da Frankfurt-am-Main Savcılığı Karaman hakkında yeni bir soruşturma başlattı. Alman hükümetinin AİHM’ye ilettiği belgelere göre bu yeni dava süreci devam ediyor.
Alman Anayasa Mahkemesi'nden de olumsuz yanıt alan Zekeriya Karaman 22 Mart 2010 tarihinde Almanya’dan davacı olmak üzere AİHM’ye başvurdu. Anayasa Mahkemesi önünde olduğu gibi, Frankurt Eyalet Yüksek Mahkemesi kararında adının geçmesinin “masumiyet karinesi” ilkesine aykırı olduğunu savundu. Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi'nin gerekçeli kararında “dolandırıcılık yapmış bir suç örgütünün elebaşı” olarak gösterilmiş olmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanmayla ilgili 6’ncı maddesinin 2’nci bendine aykırı olduğu görüşünü ileri sürdü.
Alman hükümeti ise AİHM önünde yaptığı savunmada, “Deniz Feneri davasında yargılanan kişiler ile Zekeriya Karaman arasında olaylarla ilgili gerçek bir bağ bulunduğu için adına kararda atıfta bulunulmasının kaçınılmaz olduğunu” belirtti. Hükümet, Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin Karaman için “hakkında ayrı soruşturma açılmış kişi” terimini kullandığını ve “kendisinin suçlu olduğuna dair izlenim yaratmadığını” ifade etti.
Davayı esastan inceleyen AİHM, Alman hükümetinin tezlerini AİHS ile uyumlu buldu. Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin kararında Zekeriya Karaman’ın adının kullanılmasını “Deniz Feneri davasının Türkiye bağlantılarını göstermek açısından kaçınılmaz” olarak değerlendirdi. Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin kararının internet versiyonunda bilinçli olarak Karaman ve yargılanan kişilerin isimlerinin sadece baş harflerinin kullanılmış olmasını hatırlatan AİHM, Karaman’ın “suçlu olarak gösterilmediği” sonucuna vardı.
Bu bulgulardan yola çıkan Strasbourg yargıçları Almanya’daki yargı sürecinin AİHS’nin adil yargılanmayla ilgili maddesiyle uyumlu yapıldığına hükmetti. Karar 2’ye karşı 5 oyla alındı. Zekeriya Karaman’ın karara olası itiraz için üç ay süresi bulunuyor.