HaberTürk yazarı Serdar Turgut, ABD'nin İran'a yönelik ambargosunu deldiği iddiasıyla tutuklanan ve ardından tanık olmayı kabul ederek ifade veren iş adamı Reza Zarrab'ın "hapishaneden kurtulmak için devletle yaptığı yazılı anlaşmada Amerika’ya verdiği zararı karşılama taahhüdünde bulun"duğunu söyledi. Zarrab'ın mal varlığına el konulduğunu hatırlatan Turgut, taahhüd ettiği zararı karşılayamayacığını belirterek, "ABD, bu parayı Türkiye'den ister mi acaba?" diye sordu.
Serdar Turgut'un, "Ebru Gündeş de saklanacak mı?" başlığıyla (8 Aralık 2017) yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:
Zararı ödeme taahhüdü
- Zarrrab, imza attığı o anlaşmada ayrıca Amerika’ya verdiği zararı da karşılama taahhüdünde bulunuyor. İfadesinde yapmış olduğu tüm işlerden toplam 150 milyon dolara yakın para kazandığını söyleyen Zarra Zarrb’ın, Amerika’ya verdiği iddia edilen zararın bunun çok üstünde olması gerekiyor. Türkiye de onun mal varlığına el koymuş olduğundan onun bu taahhüdünü nasıl yerine getireceği de merak konusu. Diyorum ki, mal varlığına el koymuş olduğu için Amerika bu parayı Türkiye’den ister mi acaba?
Savunmanın hukuk oyunu
- Dava her gün düzenli olarak Amerika saatiyle 09.15’te başlıyor; 1 saat öğle arasından sonra da 17.00’ye kadar devam ediyor. Ama anlaşılıyor ki görünenin dışında bir de gözlerin görmediği dava süreci var. Bizler mahkeme girişinde el konulmuş olan cihazlarımıza ulaşıp haberleri yazmaya giriştiğimizde meğer dava, hukuk oyunlarıyla perde arkasında tüm hızıyla sürüyormuş.
Bunu dün davanın resmen başlamasını bir buçuk saat geciktiren bir tartışmayı izleyince anladık. Salona gelen Yargıç Berman, “Bugünkü dava başlamadan önce savunmanın verdiği bir dilekçeyi ve buna savcılığın vereceği cevabı tartışacağız” dedi.
Meğerse savunma bir gece önce hayli geç saatlerde yargıca bir dilekçe iletmiş. Hayli geç diyorum; çünkü yargıç dilekçeyi sabaha karşı bir buçukta incelediğini mahkemede açıkladı.
Hayli teknik argümanlar içeren dilekçede özetle şöyle deniyor: “İran’a ambargo nedeniyle getirilen yaptırımları delmenin cezası sadece yeni yaptırımlar getirmek olmalı. Hapis cezası istemiyle yargılamak olmamalı.” İlk bakışta bir ayrıntı gibi gelebilir ama hâkim eğer kabul etseydi bu davanın düşmesine bile neden olabilecek bir hukuk oyunuydu.
Burada Hazine Bakanlığı’na bağlı birim olarak çalışan ve kısaca OFAC (Office of Foreign Assets Control) denilen bir büro var. Bu yabancı varlıkları kontrol bürosunun, İran’a karşı ambargoyu delenlere karşı yaptırımlar getirme ve ceza kesme yetkisi var. Zaten OFAC yetkilileri, büyük ihtimalle bugünden itibaren ifade vermek için tanık olarak çağrılacaklar.
Savunma dilekçesinde, “OFAC, işlediği suçlar hakkında tanıklık yapmakta olan Reza Zarrab’ı kara listesine bile almadı. Hatta Süleyman Aslan’ın gitmesinden sonra gelen yeni müdür zamanında Halk Bankası, OFAC’a ‘Reza Zarrab’ın da listeye alınması gerektiğini’ söyledi. Buna rağmen bu gerçekleşmedi. Eğer yaptırımları delmenin cezası yeni yaptırımlar getirmek olacaksa burada Hakan Atilla’nın neden yargılandığı da belli değil. OFAC isterse bankaya ceza kessin, ama kişileri yargılayamaz” deniyordu.
Yargıç, “Bir saat aradan sonra kararımı vereceğim” dedi. Bir buçuk saat sonra geldiğinde ise şunları söyledi: “Burada Zarrab ve Hakan Atilla adil yargılanıyorlar. Zaten OFAC yetkilileri de yakında tanıklık yapacak ve sorulara cevap verecekler, bu yüzden davaya devam.”
Savunma sorgusuna devam ederek Hakan Atilla’nın kurulmuş suç ağında aktif rol almadığını belirtti ve suçsuz olduğunu ispat etmek için savcılığın sunmuş olduğu delillere yeni yorumlar getirerek sorularını sordu. Mahkemeye her gün aynı kıyafetle gelen Zarrab da bu sorulara hayli sakin bir şekilde cevap verdi.