BirGün yazarı Erk Acerer, Yaklaşık 20 aydır New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi'nde yargılanan İran asıllı Türk işadamı Reza Zarrap davası için, "milli ve yerli bir davaymış, ne münasebet" ifadesini kullandı. "Suç sizin" diyen Acerer, "Ülkeyi mahvettiniz. ‘Suç’ size aitti. Ancak kirli ortaklıklarınızın bedelini birlikte ödeyeceğiz" dedi.
Acerer'in "Sarraf davası milli ve yerliymiş... Ne münasebet!" başlığıyla (20 Kasım 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
27 Kasım öncesi Amerika’da görülecek ‘kirli ilişkiler, ortaklıklar rüşvet ve yolsuzluk davası’ öncesinde Rıza Sarraf’ın ortadan kaybolması onun itirafçı olduğuna yönelik soru işaretlerini neredeyse tamamen ortadan kaldırdı.
Türkiye- ABD kopuşu
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sarraf’ı kurtarmak için başından beri yoğun çaba harcadığı, Türkiye kamuoyu gibi Amerika’da da biliniyor. Ancak bu çabalar sonuç vermedi. Türkiye ve Amerika ilk kez ‘tuhaf bir durum ve Sarraf üzerinden’ böylesine derin bir kopuş yaşıyor. Daha büyük kırılmalar yaşanması ise sürpriz olmayacak!
Belgeler ‘montaj değil’ dedi
Savcılık; davaya delil olarak 17-25 Aralık tapelerini ekledi. Buna göre Türkiye kamuoyuna ‘montaj’ olarak sunulan belgelerin gerçekliğini de kabul etmiş oldu.
New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara’nın elinde ‘yolsuzluk ve rüşvet’ operasyonuna ilişkin çok fazla dosya olduğu sır değil.
Bharara’nın notu
Başsavcı tarafından dosyaya konulan not ise davanın çatısını oluşturuyor. Bu bilgi notu içeriğinde dosyaya giren Türkiye kaynaklı kanıtlardan yani tepelerden söz ediliyor. Yazılana göre; Sarraf ve beraberindekiler, ‘ABD yaptırımlarını delip İran yararına ticari ilişkiler yürütmek amacıyla, Türkiye hükümet yetkilileri ve üst düzey banka yöneticilerine onlarca milyon avro ve dolar ödediği dev bir yolsuzluk ağı kuruyor.’
e-postalarla teyit
Bharara; net olarak bu sonuca vardığını belirtmekle kalmıyor. Davanın; uzun zamandır Amerika tarafından da takip edildiğini aktarıyor. FBI tarafından yürütülen soruşturma kapsamımdaki e-postaların Türkiye ayağındaki delillerin bir sağlaması olduğuna dikkat çekiyor.
Mahkemede, cemaat ve AKP savaşı sosyolojik olarak da incelenecek. Türkolog bir bilirkişi tarafından, dosyanın ‘düşmanlık ya da kumpas’ iddialarını ne kadar yansıttığı ya da yansıtamadığı sorusunun cevabı aranacak.
Durum ciddi
Yüzlerce dosya, pek çok açıdan ele alınan, karşılaştırılan deliller, davaya sürekli olarak eklenen belgeler, çarpıcı iddialar ve yaşananların Türkiye-Amerikan ilişkilerine olumsuz etkileri, artan gerginlik... 27 Kasım can sıkıcı bir başlangıcın miladı olabilecek kadar ciddi.
Dışarıda ve içeride Sarraf davası: Yansımaları ne olacak?
Davanın Türkiye’de sarsıcı yansımalarına da şahit olacağız. İki merkezi olacak. Biri elbette Amerika. İlişkiler ağının, kirli ortaklıkların ortaya çıkması ile birlikte ABD, Türkiye’ye vurmaya başlayacak ve dozu her geçen gün arttıracak. Ekonomik ambargo da dahil her türden sancılı bir dönemin sinyali.
‘Sarraf’ın önemli yansımasının diğer oyun alanı elbette Türkiye. Amerikan etkisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP adımlarıyla artıp, derinleşecek. ‘Uzlaşma yoksa çatışma var seçeneği’ ülkede yeni bir kaosun da başlangıcı. Doğrusu rejimin bundan başka alternatifi de yok.
İktidar daha da sertleşecek
27 Kasım ile birlikte Amerika’dan sıçramasını engellemenin mümkün olamayacağı çamurun üzerini örtmek için iki yol denenecek.
‘Gizleme’ ve ‘Topunuz gelin’ edebiyatıyla hamaset. Konu ile ilgili en küçük haberin bile gizliliğinin esas alınması mümkün.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının Bharara ve diğer ABD’li savcıları hakkında soruşturma başlatması, iktidar medyasının ‘FBI ajanları’ ile röportajlar yapması gibi trajikomik hadiseler yaşanacaklarla ilgili ipuçları veriyor.
Engellenen haberlere, ‘kaldırılmasına karar verilen bilgilere’, kapatılan sitelere, ceza kesilen gazetelere, haklarında soruşturma açılan gazetecilere tanık olacağız.
Çamuru kapatabilmenin diğer yöntemi ise sözüm ona ‘antiemperyalist bir cephe’ kurmak. Bu, neredeyse oluştu bile. AKP’nin kendi kitlesinin ve milliyetçilerin yanı sıra ulusalcılar da buna hazır. Siyasi iktidar konsolide edeceği bir kitle üzerinden milliyetçilik dalgası yayacak. Fakat bağıra bağıra gelen ve daha çok ekonomiyi tetikleyecek olan bu kriz, iktidara yakın ya da uzak her kesimde büyük eleştirilere, tepkilere neden olacak. AKP’nin ve Erdoğan’ın bu nedenle toplumu daha çok baskı altına almak isteyeceği açık. İktidar kaynaklı şiddet süreci yeni bir noktaya evrilecek gibi.
Ellerindeki kir ülkeye bulaştı, bedeli hep birlikte ödeyeceğiz
Şüphesiz oyun büyük! Şüphesiz Türkiye kritik bir dönemeçte.
Ancak bu oyunun, bir neden-sonuç ilişkisi ile kurulduğunu unutmamak gerekiyor. Bu açıdan kurana değil kurulmasına çanak tutana bakmak şart.
Rıza Sarraf dosyası, her şeyden önce siyasal İslam ve İslamcının çöken ahlakını gösteren bir korku dalgası.
Sarraf davası emperyalizmin kendiliğinden bir operasyonu değil. Yozlaşan rejim eliyle ülkenin mahkûm edildiği, içine çekildiği vahim bir durum demek daha doğru.
Ellerini kirletenlerin, o kiri ülkeye de bulaştırmaları ve bir de bunun üzerinden toplumu bölmeleri her zamanki gibi akılla açıklanacak gibi değil.
Rıza Sarraf davası milli ve yerli bir davaymış! Ne münasebet. Tek bir açıklaması var. Ne yazık ki sonuç bu açıklama üzerinden yürüyor.
Ülkeyi mahvettiniz. ‘Suç’ size aitti. Ancak kirli ortaklıklarınızın bedelini birlikte ödeyeceğiz!