Gündem

Zaman'daki yazıda 'cemaat AKP'ye oy verir mi?' sorusu

Demokrasiler, dünyanın her yerinde hatta en girift coğrafyalarda bile basit bir düzenekle çalışır. Bu basit düzeneğe göre, devleti yönetmeye talip olanlar vardır, bir de normal vatandaşlar

23 Ekim 2013 18:45

Gülen cemaati bünyesindeki yayın organlarından Zaman gazetesi yazarı Mehmet Kamış, bugünkü köşesinde, önümüzdeki 2 yıl yapılacak 3 seçimle ilgili değerlendirmelerde bulunarak, Gülen cemaati mensuplarının AKP’ye oy verip vermeyeceğini sorguladı.

Kamış, CHP’nin kalesi olarak bilinen İzmir üzerinden örnek vererek, “Diyelim CHP iktidara geldi ve İzmirlilere düşmanıymış gibi davranıyor. O şehirden olan hiç kimseyi devletin herhangi bir yerine almıyor. Hatta hafiye teşkilatları daha önceden devletin çeşitli yerlerinde görev yapan İzmirlileri tek tek fişleyip görevden uzaklaştırıyor. İzmir halkının çok sevdiği, diyelim Konak Meydanı’nı ve Kültürpark’ı -bütün şehrin tepkisine rağmen- konut alanlarına dönüştürüyor.Efendim bize her türlü sıkıntıyı çıkartsanız da, en önem verdiğimiz yerleri kapatsanız da, bizim kente gelen yollarımızı harabeye dönüştürseniz de, İzmir’in CHP’ye desteği sürecek” görüşünü dile getirdi.

Kamış’ın Zaman gazetesinin bugünkü (24 Ekim) sayısında “Önümüzdeki seçimler ya da demokrasinin dili” başlığıyla yayımlanan köşesi şöyle:

Demokrasilerde böyle denmez. Hiçbir ideolojik kılıf bu yapılanları örtmeye yetmez. Demokrasilerde kimden oy almak istiyorsanız onların evrensel hukuka uygun taleplerini yerine getirmek zorundasınız.
Demokrasiler, dünyanın her yerinde hatta en girift coğrafyalarda bile basit bir düzenekle çalışır. Bu basit düzeneğe göre, devleti yönetmeye talip olanlar vardır, bir de normal vatandaşlar...

Vatandaşlar, yönetime talip olanlar arasında tercih yapar ve birilerini yetkilendirir. Yani demokrasilerde patron olan; birilerini vekil yapıp yetki vererek ülkeyi yönetmesini sağlayan milletin kendisidir. Yönetmek isteyenler, projeleriyle, dünya görüşleriyle, yönetme biçimleriyle devletin asıl sahibi olan milletten yetki talep ederler. Vatandaşlar da kendi anlayışına uygun olanlara, kendini en çok memnun edenlere ve taleplerini karşılayanlara yetki verir. Demokrasinin işte böyle basit çalışan bir tarafı vardır.

Ayrıca; hukuk devletlerindeki demokrasilerde seçimle gelen hiç kimse devletin sahibi olmaz. Yani seçmenin yetki verdiği süre boyunca yönetimde kalır sonra da yerini diğer yetkilendirilene bırakır. Olayın bu kadar basit bir yönü vardır. Bu nedenle yönetenler hep kanunun kendilerine tanıdığı yetkileri kullanır. Kanunun kendisine vermediği yetkileri kullananlar bilirler ki, bir sonraki yönetimlerin eski defterleri karıştırma ihtimali çok yüksektir. Aradan yıllar geçse de birilerinin gelip kanun dışı iş yapanlardan hesap sorma ihtimali yüksektir. Nitekim 28 Şubat’ın kudret simsarı generallerinin yaptığı kanun dışı işlerden hukuk bugün hesap soruyor.

Her neyse konumuz bu değil. Basit bir düzenekle işleyen demokrasinin temelinde, yetki verenlerin yani milletin memnuniyeti yatar. Eskiden katı laikçiler sürekli şöyle derlerdi: “Oy uğruna laiklikten taviz veriliyor.” Yani, onlara göre, ‘toplumda bir talep ve beklenti var ama ne pahasına olursa olsun o talebi karşılamamak lazım.’ Bu jakobenist yaklaşım, tarihin kara çöplüklerindeki yerine gönderildi. Artık toplumsal taleplerin yönetimler nezdinde çok önemli karşılıkları olmak zorunda.

Seçmenin tercihini etkileyen birinci etken, partilerin onlara karşı tutum ve davranışlarıdır. Mesela bir parti, diyelim CHP iktidara geldi ve İzmirlilere düşmanıymış gibi davranıyor. O şehirden olan hiç kimseyi devletin herhangi bir yerine almıyor. Hatta hafiye teşkilatları daha önceden devletin çeşitli yerlerinde görev yapan İzmirlileri tek tek fişleyip görevden uzaklaştırıyor. İzmir halkının çok sevdiği, diyelim Konak Meydanı’nı ve Kültürpark’ı -bütün şehrin tepkisine rağmen- konut alanlarına dönüştürüyor. İzmir’e giden yolları köstebek yuvasına çeviriyor, bütün yatırımları kasten askıya alıyor, yapılanları bozuyor. Üstelik CHP yönetimine yakınlığıyla bilinen yazarlar, gazeteler İzmirliler hakkında akla hayale gelmedik tezviratlar yapıyor, yalan yanlış sözlerle iftiralar atıyor. Kavgada söylenmeyecek sözleri kolaylıkla İzmirlilere söylüyorlar. İzmirlilerin CHP’ye karşı nasıl bir tutum içinde olmalarını beklersiniz? Aynı adamların bir de kalkıp yoksa siz CHP’ye oy vermeyecek misiniz, diye aba altından tehditler savurmasını sineye mi çekersiniz? Sahi İzmirlilerin bu durum karşısında nasıl bir tavır içinde olmasını beklersiniz? “Efendim bize her türlü sıkıntıyı çıkartsanız da, en önem verdiğimiz yerleri kapatsanız da, bizim kente gelen yollarımızı harabeye dönüştürseniz de, İzmir’in CHP’ye desteği sürecek.” demesini mi beklersiniz?

Demokrasilerde böyle denmez. Hiçbir ideolojik kılıf bu yapılanları örtmeye yetmez. Demokrasilerde kimden oy almak istiyorsanız onların evrensel hukuka uygun taleplerini yerine getirmek zorundasınız.