Gündem

Zaman'daki köşeden Kürt meselesine dair: Hatalarımız var, biz af dilemesini de biliriz

Zaman yazarı Kerim Balcı, 'Kürt meselesi'nde 'cemaatin özeleştiri yapması gerektiğini' söyledi

20 Şubat 2015 14:22

Zaman yazarı Kerim Balcı, Fethullah Gülen cemaatinin "Kürt meselesi"ne ve çözüm süresine bakış açısını ve cemaate yöneltilen eleştirileri irdeledi. Cemaatin "Anadilde eğitim hakkını verilmesi gerektiğini desteklediğini" söyleyen Balcı, "Yüzde 10 seçim barajının kaldırılması ve barış sürecinin devam etmesi" gibi konular da da cemaatin pozitif bir tutum içerisinde olduğunu dile getirdi. "Cemaatin bu süreçte hatalar yapmış olabileceğini" belirten Balcı, şöyle devam etti:

"Hizmetin davası kalplerin bir olması davasıdır. Biz muhabbet fedaileriyiz. Sevgi, bütün nefretlerin üstesinden gelir. Arada, kendi cahiliyemizden kalma adetlerimizle yaptığımız hatalar varsa –ki var– biz af dilemesini de biliriz, gönül almasını da... Kürtler de, cümle alem şahittir, afüv bir millettir..."

Balcı'nın Zaman'da "Kürt meselesinde duruş" başlığıyla yayımlanan (20 Şubat 2015) yazısı şöyle: 

 

Kürt meselesinde duruş

 

Seçimler yaklaşıyor. Egemenler yine paralele bağladı. Anamuhalefet partisine yönelik yeniden ulusalcılaştırma operasyonu da paralel üzerinden yürütülüyor; Kandil’in İmralı karşısında itibarsızlaştırılması operasyonu da... Malum kuruma diktikleri kezzap fidanının meyveleri bunlar... Artık yalanın kemmiyeti de keyfiyeti de halkı aptal yerine koymak seviyesine ulaştı...

Bu kadar çok ve bu kadar boş yalan arasında kafası karışanlar elbette olacaktır. Olmuş... Muvafakat-ı kalp ve lisanı en büyük erdem bilen Kürtler içinde tetkik ehli olmayanlar, devlet büyüklerinin kalp ve lisanı da birbirine muvafıktır zannetmişler... Heyhat! Kalpleri tefessüh etmiş adamların lisanlarından öyle yalanlar dökülüyor ki Şeytan vazifesini tatil etmiş, daha bana ihtiyaç kalmadı diye raks ediyor...

Kürt meselesi gibi münazaalı bir konuda herkes bir düşünemez. Hizmet’te de millette olduğu kadar farklı görüşleri olanlar vardır. Mesele imani bir mesele değil ki vahdet-i rey olsun. Ama sanırım şu meselelerde yaranımla hemfikiriz:

1.  Anadilde eğitim, can güvenliği içinde yaşama, seyahat hakkı ve habitat hakkı (yani atalarının mesken edindiği yerlerden zorla çıkarılmama) gibi temel insan hakları siyasi pazarlıklara konu edilemez. PKK’nın silah bırakma veya bırakmamasından bağımsız olarak bu haklar tanınmalı ve tanınmadığı dönemlerde oluşmuş olan kayıplar telafi edilmelidir.

2.  Yüzde on seçim barajı yüzde yirminin hiç temsil edilmemesine, bir o kadarının da ancak ikinci tercihince temsil edilmesine sebep olan zalim bir barajdır. Bundan en ziyade Kürtler zarar görmüşler, görüyorlar. Muhalefetteyken barajı eleştirip, iktidardayken baraja sarılanlar siyaseten münafıktırlar. Barajın indirilmesi de siyasi pazarlıklara konu edilemez. İvedilikle makul bir seviyeye, belki yüzde üç seviyesine çekilmelidir.

3.  Barış esastır. Barış Süreci’nin adı desteklenmesi için yeter. Zaten sırf adını biliyoruz. Hem artık geri dönülmez bir noktaya gelmiştir. Hem biz, iktidarın, Pinokyo olsalardı burunlarını Kaf Dağı kadar yapacak yalan ve iftiralarını affetmek için bir sebep arıyoruz. İnşallah bu süreci daha fazla sürüncemede bırakmazlar da biz de onları alkışlarız.

4.  Yerinden zulme dönüşmemek şartıyla yerinden yönetim; otokrasiye dönüşmemek kaydıyla otonomi; genel iffetsizliğe kapı açmayacak şekilde genel af (yani yüz kızartıcı suçlar hariç) ve bunların lazımı olan bütün tedbirler tartışılabilirler. İtirazımız bunların tartışılmasına değil, tartışılmadan dayatılmasınadır... Korkumuz neticede bu noktaya varılması değil, hiçbir neticeye varılamamasıdır... Her durumda milletin kararı Hizmet’in kararıdır...

5.  PKK’yla biz konuşmayız. Devlet tarafından konuşulmasına da karşı çıkmayız. Siyaseten hesap sorulamayanların, siyasi sorumluluk üstlenmesi kabul edilemez. Cemaat de olmaz, asker de olmaz, MİT hiç olmaz. Süreç sivil siyasetin alanında, yaptığı her şeyin hesabını vermek zorunda olduğunu bilen aktörlerce yürütülmelidir.

6.  Halkın kahir ekseriyeti dindar olsa din birliği siyaseti işe yarardı. Yaramıyor. Ortak bir geçmişten hep birlikte gurur duysaydık tarih birliği siyaseti işe yarardı. Yaramıyor. Irk birliği yok. Sınıf birliği yok... Tek çare seküler çerçevede anlaşabileceğimiz ortak bir gelecek tasavvurunda buluşmaktır. Bir defa tahakkuk ederse, bu tasavvur, azınlıklarımızla da Alevi çoğunluğumuzla da kalıcı barışı tesis edebilir...

7.  Hizmetin davası kalplerin bir olması davasıdır. Biz muhabbet fedaileriyiz. Sevgi, bütün nefretlerin üstesinden gelir. Arada, kendi cahiliyemizden kalma adetlerimizle yaptığımız hatalar varsa –ki var– biz af dilemesini de biliriz, gönül almasını da... Kürtler de, cümle alem şahittir, afüv bir millettir...

8.  Milletin ortak kararı ne olursa olsun; adı Büyük Kürdistan olsun, Kuzey Kürdistan olsun; şekli federal yapı olsun, başkanlık çatısında güçlendirilmiş yerel yönetim olsun veya Allah muhafaza süreç sonuçsuz kalsın, düz ovaya inenler siyaset yapmaya değil terör yapmaya inmiş olsun... Ne olursa olsun; biz burada olduğumuz kadar oradayız... Burada kaldığımız gibi orada da kalacağız... Mütekebbir siyaset bizi Türk milletine hizmetten; mütecebbir şiddet bizi Kürt milletine hizmetten alıkoyamaz...

Yaranımdan farklı düşünenler, yine hiç değilse düşünüyorlar... Hizmet’i bir taraftan Kürt düşmanı, diğer taraftan PKK yardakçısı göstermeye çalışan düşüncesizler yaksın ağıt kınasını...