İbrahim Öztürk
(Zaman - 12 Eylül 2012)
Dershaneleri kapatmak (I)
Başbakan Tayyip Erdoğan özel dershanelerin seneye kapatılacağını duyurdu. Yine mimarisi olmayan, 'bir gece ansızın gelebilirim' türünden bir açıklama. Yasal ve teknik altyapısı oluşturulmadan, varlık sebebi ortadan kaldırılmadan, zararı faydasından çok daha derin olacak bir hamle daha.
Devlet inatla, refleksle ve tepkisellik ile yönetilemez. Oysa bu duruş, son dönemde başlı başına bir yönetme iradesi olarak belirginleşiyor. Bu manasız çıkışın başarısız bir gündem saptırma olarak kalmasını dilerim. Türkiye'de bütün cephelerde etkin yönetim anlayışı gözle görülür bir şekilde rölantiye alınmışken, toplum terör ve Suriye meseleleri ile yatıp kalkarken doğal olarak böyle suni bir gündem rağbet görmedi.
Türkiye'de 5 bine yakın dershanede 50 bin kişiden fazla öğretmen, 20 binden fazla personel çalışıyor. Dolaylı istihdamı da sayarsak, toplamda 100 bin civarından kişi buradan ekmek yiyor. Şimdi siz bir yandan kamu parasıyla suni yollardan memur sayısını artırarak sözde istihdam oluşturacağım derken, öte yandan küresel krizin ortasında kalkıp 2 milyar dolarlık bir sektörü 'kapatıyorum' deyip 100 bin kişiyi 'başınızın çaresine bakın' diye kapının önüne koyacaksınız. Olacak şey mi?
'Özel okula dönsünler, biz de hizmet alalım' sözünün de yasal ve teknik zemini yoktur. Hem bunlar özel okula dönünce halen zaten bir okulu olan öğrenciler buralara gelmeyeceğine göre, atıl kapasite ile bunlar nasıl ayakta kalacak? 'Devlette sınıf mevcudu 25 kişiyi geçemez' diye de bir yasa çıkaracak mısınız?
Öte yandan 'kapatıyoruz' buyurgan lafı da nereden çıktı? Hani Türkiye'de bir serbest piyasa ekonomisi, girişimcilik özgürlüğü vardı! Birileri şartlarına uyarak 'isteyene bilgi satmak' istiyorsa, birileri de gelip bu hizmeti satın almak istiyorsa, buna engel olmaya kalkmak neyin nesi? Buna göre 'Halk Ekmek'e rakip oluyor diye fırınlar, TOKİ'ye rakip diye inşaat firmaları da kapatılsın. Öyle mi? Hâlbuki tam tersi olmalı, TOKİ de Halk Ekmek de rekabet etmeli. Haksız devlet destekleriyle özel sektörün üzerine binip ezmemeli.
Yoksa girişimcilik özgürlüğü sadece küresel sermayeye mi var? ABD'liler gelip Türkiye'de Bilgi Üniversitesi'ni ve diğerlerini, kolejleri satın alıyor. 'Sermayenin dini, rengi olmaz' diye izin veriliyor. 2011 yılında 15 milyar dolarlık satın alma ve birleşme oldu. Yabancılar başını azıcık kaldıran yerli markaları kapatıp gidiyor. Burada da serbest girişimden, piyasadan yanasınız. Hatta gurur duyuyorsunuz. Yabancıya serbest piyasa, yerliye merkezi planlama mı? Zaten bu 'kapatmak' işi mahkemeden döner. Avrupa'da bunun karşılığı yok.
Arkasında devletin hiçbir desteği ve teşviki olmadan ayakta kalan bu kurumlar aslında işini kötü yapan devletin eksiklerini giderdiğinden ödülü hak ediyor. Dershaneler, 'eğitim sektörünü kapatan' devlete, halkın ve piyasa dinamiklerinin verdiği gerçekçi, çözüm ve girişimci odaklı bir tepkidir.
Eğitim sistemi böyle adaletsiz ve kalitesiz olduğu sürece de piyasayı yok edemezsiniz. Karaborsa ve kayıt dışılık hortlar. Zaten bu memlekette kayıt dışılık; akıl dışı zorlamalarla, altın yumurtlayan tavuğu bir kerede kesip tüm yumurtaları almak için vergi üstüne vergi koyan devletin kendi oluşturduğu ahmakça bir olgudur. Buna göre sen sistemi düzelttiğinde dershanelerin pazarı kalmaz. Ancak talep karşılanmadan arzı baskılanırsa ancak o hizmetin tüketicisine haksızlık edilmiş olur. Bu da haksız ranta sebebiyet, hatta sosyal adaletsizlik anlamına gelir. Gerçekten de her sene 2 milyona yakın öğrenci sınava giriyor. Pıtrak gibi yerden biten gecekondu tipi kamu üniversitelerine, 'denize nazır diploman hazır' kıvamında özel soygun üniversite balonlarına, ikili öğretim kurnazlıklarına rağmen daha yarısını bile yerleştiremiyorsunuz.