Gündem

Zaman yazarı: Türkiye'de demokrasi için oyum HDP'ye

Ali Yurttagül: Akdoğan'da birazcık haya olsa Leyla Zana'nın Kürtçe bir cümlesi için 10 yıl hapis yattığını göz ardı etmezdi

17 Mayıs 2015 19:11

Uzun yıllar AP Yeşiller Grubu’nda siyasi çalışmalar yaptıktan sonra Zaman gazetesinde yazmaya başlayan Ali Yurttagül, “Demokratik bir Türkiye için bu riski göze almamız gerektiğine inandığım için oyum HDP’ye” dedi.

Yurttagül, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın HDP’nin barajın altında kalmasıyla ilgili "süper olur" sözlerini eleştirerek, “Başbakan Yardımcısı Akdoğan HDP baraj altında kalırsa ‘süper olur’ diyor ve ekliyor: ‘Bunlar 2005 yoktu, ne oldu, hiç. Şimdi baraja takılırlarsa ne olur, hiçbir şey olmaz.’ Tekrarlayalım ‘süper olur’. Bu politikacıda birazcık haya ve utanç duygusu olsa, Meclis sıralarını paylaştığı Leyla Zana’nın Kürtçe bir cümlesi için Meclis’ten atıldığını, 10 yıl hapiste kaldığını göz ardı etmezdi” ifadelerini kullandı.

Yurttagül’ün Zaman’ın bugünkü nüshasında (17 Mayıs 2015) yayımlanan “Türkiye’de demokrasi için oyum HDP’ye” başlıklı yazısı şöyle:

Yanlış anlaşılmasın diye hemen söyleyeyim. HDP gönlümde yatan siyasi parti değil. İçerisinde iflah olmaz “Turan” benzeri Hint Okyanusu’ndan, Akdeniz’e uzanan “Büyük Kürdistan” rüyası gören Kürt milliyetçileri, PKK ve silah hayranları yanında, slogan bilincini aşmamış Türk ve Kürt solunun temsilcileri önemli yer tuttuğu için, evimde hissettiğim bir siyasi yapılanma değil. Ama HDP bunlardan ibaret değil.

HDP Selahattin Demirtaş, Leyla Zana, Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak, Osman Baydemir -listeyi uzatabilirim- gibi Türkiye’nin saygın kadrolarını barındıran bir siyasi parti. Bu insanlar Türkiye’nin kadın meselesi yanında, en önemli sorunu olan Kürt meselesini dillendiren, Türkiye siyasetinin merkezine oturtan, barış mücadelesi veren insanlar. Bu politikacıların iç barış için mücadele verdiğini bildiğim, B planları olmadığına, AKP’nin despotizm hayallerine alet olmayacaklarına inandığım için oyum HDP’ye.

Başbakan Yardımcısı Akdoğan HDP baraj altında kalırsa “süper olur” diyor ve ekliyor: “Bunlar 2005 yoktu, ne oldu, hiç. Şimdi baraja takılırlarsa ne olur, hiçbir şey olmaz.” Tekrarlayalım “süper olur”. Bu politikacıda birazcık haya ve utanç duygusu olsa, Meclis sıralarını paylaştığı Leyla Zana’nın Kürtçe bir cümlesi için Meclis’ten atıldığını, 10 yıl hapiste kaldığını göz ardı etmezdi. HDP çizgisi 2005’te de vardı, % 10 barajına takılmıştı. Aslında “süper olur” cümlesi daha vahim. Akdoğan’ın Dolmabahçe Sarayı’nda müzakere ettiği, yani “çözüm sürecinde” aktör olarak karşısında oturanların yok olmasını temenni etmesi, AKP’nin “çözüm projesi” olmadığının ifadesidir. Hem de, parti ve hükümetin en yetkili ağzından. AKP artık 12 Eylül darbesini, bu darbenin Kürtleri sistem dışına itmek için getirdiği % 10 barajını savunduğu için oyum HDP’ye.

Haklısınız bu cümleden AKP karşıtlığı akıyor, ama değil. Bu cümle Türkiye’de demokrasi mücadelesinin, on yıllardır değişmeyen cephesine bakışı yansıtıyor. AKP artık cephenin öbür tarafında ve darbecilerle saf tutuyor. En büyük mağdur ise HDP ve temsil ettiği Kürtler. Siyasi dünyalarını paylaştığım için değil, mağdur oldukları, dayanışma için oyum HDP’ye.

HDP mağdur. Askeri darbe ürünü1982 Anayasası ile getirilen %10 seçim barajı Kürtleri tümden sistem dışına itme amaçlı idi ve uzun zaman başarılı oldu. Serbest adaylar ile HDP bu engeli zorlayarak Meclis’e pencereden girmeyi başardı ise de, barajın kurumsal etkilerinden kurtulamıyor. Örneğin devlet yardımı alamıyor, seçimlere “ilk” defa girdiği için, sandık kurullarına üye veremiyor. Bölgede siyasi tabandan yoksun CHP ve MHP’nin sandık kurullarının tümünde temsil edilmesi şüpheli olduğu için, bölgede seçimlere şaibe tehlikesi hafife alınır gibi değil. Bu küçük bir örnek. En önemli mağduriyet tabii son seçimlerde gördüğümüz gibi, Diyarbakır’da AKP oransal olarak daha az oy almasına rağmen vekillerin çoğuna sahip olması. Antidemokratik, haksız, adaletten uzak, savunulur bir durum değil. Bu haksızlığa dur demek için oyum HDP’ye.

Kürtler mağdur. Gerçi eskisi gibi “yok” sayılmıyorlar artık. Ama Türkiye’de aileler, arzu ederlerse, çocuklarını İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca vs. eğitim veren okullara gönderebiliyorlar. Kürtçe okullar hâlâ yasak. Niçin yasak? 12 Eylül ruhu hâlâ etkin ve devlet politikası olduğu için yasak. AKP’nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı anadilde eğitime karşı olduklarını gizlemiyorlar. Bu konuda CHP’nin tutumu da ne yazık ki savunulur gibi değil. Bu yüzden oyum HDP’ye.

Üçüncü ve en önemli gerekçem ise Türkiye ile ilgili. Bu seçimler artık sadece HDP’nin Meclis’te temsili ile hukuk devletini askıya alma sürecine, 12 Eylül rejimine dur demek mümkün. Türkiye’yi geren, otoriter, yolsuzlukların zirve yaptığı, AB sürecinde inandırıcılığını yitiren, dış ilişkilerde itibarsızlaşan, “AK Saraylar” ile israfın sembolü olan AKP’ye dur demek için oyum HDP’ye.

Biliyorum HDP % 10 barajını aşamazsa, oyumuzu verdiğim adaylar değil, karşı olduğum adaylar Meclis’e girecek, bizi ‘temsil’ edecek. Ve AKP bu haksızlığın meyvesini yerken, sorun yaşamayacak, “çılgınca” mutluluk duyacak, “süper oldu” diyecek. Demokratik bir Türkiye için bu riski göze almamız gerektiğine inandığım için oyum HDP’ye.