Türkî Amerikan Birliği’nin, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na Türkiye’nin yurtdışına şikâyet edildiğini söylediği mektupları yayınlaması çağrısı sonrası dün Star ve Yeni Şafak haberi manşetlerinden duyurdu. Zaman gazetesi, Fethullah Gülen’in ‘Onursal Başkanı’ olduğu ABD’de bulunan Barış Adaları Enstitüsü tarafından kaleme alınan söz konusu mektupların 17 Aralık sonrasında yaşananları özetlediği bir mektub olduğunu belirtti. Dün Star ve Yeni Şafak'ın manşetinden verdiği o mektuplar, "Türkiye'ye ihanet" olarak yorumlanmıştı.
Zaman'da yer alan haber şöyle:
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun gündeme getirdiği yurtdışındaki Türk okullarının kapatılmasına gerekçe olarak gösterilmeye çalışılan mektup, iktidara yakın yayın organlarında yayımlandı. Havuz medyası tarafından ‘ihanet belgesi’ olarak lanse edilen mektupta, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra Türkiye’de yaşananlar özetleniyor ve Türk demokrasisinin yara aldığı belirtiliyor. ABD’deki Peace Islands Institute’nin (Barış Adaları Enstitüsü) yabancı elçiliklere gönderdiği ileri sürülen bilgilendirme mektubunda, kamuoyuna yansıtıldığı şekliyle ‘ihanet’ denilebilecek hiçbir ifade yer almıyor. Mektubu manşetlerine taşıyan ve ‘utanç mektubu’, ‘ihanet mektubu’ gibi başlıklar kullanarak insanları yönlendirmeye çalışan söz konusu gazetelerin kendi çevirilerinde bile ‘ihanet’ yaftasının içini dolduracak tek bir kelime geçmiyor. Dünyanın her tarafındaki Türk büyükelçiliklerine Hizmet Hareketi’ni karalama talimatı veren AKP hükümetinin Hizmet mensuplarının kendilerini savunmalarını ‘ihanet’ olarak değerlendirmesi ise mektupta geçen Türk demokrasisinin yara aldığına yönelik ifadeleri bir kez daha teyit ediyor.
Geçtiğimiz günlerde New York’ta düzenlediği basın toplantısında Türk okullarının kapatılması yönündeki talimatı savunan Davutoğlu, bu talimata gerekçe olarak okullarla ilgili birtakım kişilerin yabancı muhataplarına yazdıkları ‘ihanet’ mektuplarını göstermişti.
Yabancı elçilikleri Türkiye’deki gelişmelerden haberdar etmek amacıyla yazıldığı anlaşılan mektupta, “Türkiye’de ne oldu?” ve “Hükümet yaşananlar karşısında ne yaptı?” şeklinde iki maddelik durum tespiti yapılıyor. 17 Aralık’ta başlayan operasyonda İran asıllı işadamı Reza Zarrab ve Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın üç bakanın oğluyla birlikte gözaltına alındığı anlatılan mektupta, zanlıların evlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen ve kamuya mal olan deliller aktarılıyor. Operasyon sırasında Süleyman Aslan’ın evinde polisin bir ayakkabı kutusu içinde 4,5 milyon dolar ile bir kitap rafında 10 milyon TL (5 milyon dolar) nakit para bulduğu belirtiliyor. İçişleri Bakanı’nın oğlunun evinde ise yedi adet elektronik kasada yüklü miktarda nakit bulunduğu anlatılıyor. Polisin soruşturma dosyasında ise zanlılara yönelik teknik takipte elde edilen fotoğraf kareleri, videolar, telefon konuşması tapeleri, ödeme kayıtları gibi deliller bulunduğu ifade ediliyor.
“Hükümet yaşananlar karşısında ne yaptı?” başlıklı ikinci bölümde ise hükümetin yolsuzluk operasyonunu ‘dış mihraklara’ mal ederek binlerce polis ve yargı mensubunun yerinden edildiği cadı avı anlatılıyor. Hükümetin, yargı ve emniyet teşkilatında Hizmet Hareketi’ne yakın bir ‘paralel yapının’ hükümeti devirmeyi planladığı yönündeki iddiaları ve bu ‘çetenin’ kökünü devletten kazıma tehditleri aktarılıyor. Türkiye’deki gelişmelerin tüm dünyada büyük ilgi uyandırdığı ve dünyanın en itibarlı medya organlarının gelişmelere geniş yer verdiği hatırlatılıyor.
İşte okulları kapatmaya gerekçe gösterilen mektup
Türkiye’de gündemdeki konularla ilgili sık sorulan sorular
1- Ne oldu?
17 Aralık tarihinde İstanbul Başsavcısı’nın talimatıyla Türk polisi İçişleri Bakanı’nın, Ekonomi Bakanı’nın ve Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın oğullarını, İran-Azeri asıllı işadamı Reza Zerrab’ı ve Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ı gözaltına aldı.
Operasyon sırasında Süleyman Aslan’ın evinde polis, bir ayakkabı kutusu içinde 4,5 milyon dolar ile bir kitap rafında 10 milyon TL (5 milyon dolar) nakit para buldu. Benzer şekilde polis, İçişleri Bakanı’nın oğlunun dairesinde ise yüklü miktarda nakit ve yedi adet elektronik kasa buldu. Polis, soruşturma sırasında İçişleri Bakanı, Ekonomi Bakanı ve AB Bakanı’nın işadamı Zerrab’dan rüşvet aldığına ilişkin fotoğraf kareleri, videolar, telefon konuşması tapeleri, ödeme kayıtları gibi deliller elde etti.
2- Hükümetin reaksiyonu ne oldu?
Sayın Erdoğan ve çoğu AK Partili siyasetçilerin ilk tepkisi, “Operasyonun Türkiye’nin parlak geleceğini tehdit eden ve dış mihraklar tarafından organize edilen kirli bir operasyon” olduğu; polis ve yargı içinde bulunan ‘paralel yapı’ (kasten inşa edilen ‘Gülenci’ yapılanma iddialarına açık referansla) tarafından dizayn edilen, hükümete karşı bir darbe olduğu, ‘çete’ olarak niteledikleri bu yapının bütün devlet kurumlarından kökünün kazınacağında kararlı olunduğu” şeklindeydi. Başbakan Erdoğan, savcı ve polis müdürlerinin İçişleri Bakanı’nı operasyon konusunda bilgilendirmesi gerektiğini de iddia etti. Hükümet, soruşturma ekibinin parçası olan yüzlerce polis müdürü ile polisi görevden aldı ve hiçbir ikna edici delil sunmaksızın savcılara dosyadan el çektirdi. Her ne kadar yüksek mahkeme tarafından bozulsa da, hükümet polislerin herhangi bir operasyon yapacağında, operasyon yürütme mensuplarıyla ilgili bile olsa, yürütmeyi bilgilendirmesini zorunlu kılan bir kararname çıkardı. Medyanın polise ulaşımı şiddetle kısıtlandı. Siyasi irade tarafından yapılan bu icraatlar, halk nezdinde büyük tepkiye sebep oldu.
Muhtemelen bildiğiniz üzere, Türkiye’deki büyük yolsuzluk soruşturması dünya genelinde gündemin üst sıralarında yer buldu ve The New York Times, The Wall Street Journal, The Washington Post ve diğer pek çok ABD gazetesinde de yer aldı. Skandal şimdiye kadar üç bakanın hükümetten ve 5 milletvekilinin AK Parti’den istifasına neden oldu. Birçok bürokrat ve daha birçok kişi, AK Parti’nin soruşturmaya müdahale etme ve yargıyı, savcıları, polisi, medyayı sindirme girişimlerini eleştirdi.
Türkiye, Ortadoğu’da her zaman anayasal demokrasi modeli olarak görüldü. Ancak 90 yaşındaki demokratik Türkiye, büyük bir krizle karşı karşıya. Başbakan’ın kendisinin ve üç bakan oğlunun müdahil olduğu dört ayrı yolsuzluk soruşturması, Türkiye’nin demokratik kurumlarını önemli ölçüde zayıflatan, hukukun üstünlüğünün, insan haklarının, basın özgürlüğünün ve ifade özgürlüğünün çöküşüne neden olan, muazzam bir hükümet tepkisini harekete geçirdi.
AK Parti üyeleri ve yönetimi, dikkatleri skandallardan çevirebilmek için, Barış Adaları Enstitüsü’nün onursal başkanı Sayın Fethullah Gülen’i karalamayı denedi. Böyleyken, son gelişmelerle ilgili kısa bir özetle, ortaya çıkması muhtemel kimi kaygılarınızı gidermeyi ve sorularınızı cevaplamayı umuyoruz.
Zamanınızın çok değerli ve kısıtlı olduğunu da göz önünde bulundurarak, son gelişmeleri özetleyebildiğimiz ofisinize yönelik böyle bir özetin, kaygılarınızı gidermede ve sorularınızın bazılarını cevaplamakta bir hayli faydalı olduğuna inanıyoruz.
Nezaketiniz için şimdiden teşekkür ediyor ve görüşmek için müsait bir zamanınızı bildirmenizi umuyoruz.
Saygılarımla,
Mehmet Kılıç, Küresel Meseleler Direktörü