Gündem

"Zaman doldu: Kadınlara ve kız çocuklara haklarını teslim edin"

Uluslararası Af Örgütü, 25 Kasım için yayınladığı belgeyle BM üyesi devletlere çağrı yaptı

25 Kasım 2019 14:49

Uluslararası Af Örgütü, 25 Kasım için yayınladığı özet belgeyle, Birleşmiş Milletler (BM) üyesi devletlere "Zaman doldu: Kadınlara ve kız çocuklara haklarını teslim edin" çağrısı yaptı.

Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı'nın (PDEP) 25. yıldönümünde insan haklarında elde edilen önemli kazanımlara rağmen kadınların halen haklara, fırsatlara ve kaynaklara erişiminde eşitsizlik ve ayrımcılık biçimlerine maruz kaldığını ifade eden belgede, "Kadınların eşitlik hakkı, devletler ve devlet dışı çeşitli aktörler tarafından zayıflatılıyor, ihmal ediliyor veya uluslararası platformda öne sürülen farklı kaygılar karşısında ikincil konuma itiliyor" dendi.

"Uluslararası Af Örgütü, Pekin+25 değerlendirmesini, hükümetlerin PDEP’in uygulanmasında ortaya çıkan önemli eksiklikleri ve zorlukları acilen kabul etmesi ile beraber gerekliliğinin yapılmasına dikkat çekmek için bir fırsat olarak görüyor" denilen açıklamada ele alınması gereken öncelikli başlıklar şu şekilde sıralandı:

Kadınların cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarından faydalanabilmesinin mümkün kılınması

Sivil toplum alanının savunulması ve İnsan Hakları Savunucusu Kadınların korunması

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için yeterli ölçüde mali destek verilmesi ve hesap verebilirliğin güvence altına alınması.

İklim krizinin yönetilmesi

Bu başlıkların PDEP'i ilgilendiren çok sayıda önemli alanda etkili uygulamaların gerçekleştirilmesi açısından birbiriyle ilişki içinde olduğu belirtildi. Aynı zamanda Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nde (SKH'ler) kayda değer bir ilerleme gösterilmesi ve "Kadınlar, Barış ve Güvenlik" başlıklı BM kararlarının eksiksiz şekilde uygulanması açısından da hayati önem arz ettiği ifade edildi

Bugüne kadar yapılmayıp yapılması gerekenler

Uluslararası Af Örgütü, devletlere, bugüne kadarki uygulamanın ve ayrılan kaynakların yetersiz kaldığı şu alanlardaki taahhütlerini güçlendirme çağrısını yaptı:

Kadınların cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarından faydalanabilmesinin mümkün kılınması:

Kadınların gebelik dönemi uygulamaları, rızaya dayalı cinsel ilişki, eşcinsel ilişki, seks işçiliği ve cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarıyla ilgili bilgilerin yaygınlaştırılması da dahil olmak üzere kişileri cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarını kullandıkları gerekçesiyle suçlu haline getiren veya cezalandıran yasalar, politikalar ve uygulamalar yürürlükten kaldırılmalıdır.

Kürtaj, koşullar ne olursa olsun, suç olmaktan çıkarılmalı; kürtaj sonrası kapsamlı bakım hizmetlerine güvenli, yasal ve etkili erişim sağlanmalıdır.

Devlet kurumlarında, topluluk ve aile içinde ayrımcı tutumlar ve uygulamalar gibi kişilerin cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarından etkili şekilde faydalanabilmesinin önündeki engeller kaldırılmalı; toplumsal cinsiyeti her ne olursa olsun herkes, devlet dışı aktörlerce cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarının ihlal edilmesine karşı korunma altına alınmalıdır.

İnsani acil durumlarda kadınlara ve kız çocuklara hak temelli ve nitelikli cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetleri, ürünleri ve bilgilerinin sağlanmasına yatırım yapılmalı; kadınların ve kız çocukların cinsel sağlık ve üreme sağlığı hakları da dahil olmak üzere tüm haklarının eksiksiz şekilde tüm kriz durumlarında korunması gerektiği kabul edilmelidir.

Ayrımcı kültürel normlar ortadan kaldırılmalı, evrensel insan hakları savunulmalı ve 'geleneksel değerler,' 'kültür,' veya 'ailenin korunması' gibi atıfların insan hakları ihlallerini ve ayrımcılığı haklı göstermek için kullanılmaması sağlanmalıdır.

Özellikle toplum dışına itilen gruplardan ayrımcılığa uğrayan, damgalanan veya suçlu haline getirilen kişiler olmak üzere herkesin cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarıyla ilgili kaynak dağılımı ve kararlara eşit ve kayda değer şekilde katılımı ve ilgili süreçleri etkileme imkanı, SKH madde 16 gereğince devletlerin uluslararası yükümlülükleri ve taahhütlerine uygun olarak güvence altına alınmalıdır.

Sivil toplum alanının savunulması ve İnsan Hakları Savunucusu Kadınların korunması:

Başta çeşitli ve kesişen ayrımcılık biçimlerine maruz kalanlar olmak üzere insan hakları savunucusu kadınlara yönelik tehdit, taciz, korkutma, hukuka aykırı gözetim, fiziksel saldırılar ve adil olmayan ceza yargılamaları soruşturulmalı, sorumlular adalet önüne çıkarılmalı ve mağdurlara toplumsal cinsiyete duyarlı onarım mekanizmaları da dahil olmak üzere etkili çözümler sunulmalıdır.

Toplumsal cinsiyete duyarlı, önleyici ve kolektif yaklaşımlar barındıran koruma mekanizmaları kurularak insan hakları savunucusu kadınlara ihtiyaç duydukları özel koruma sağlanmalı; bunun için, güvenliğin bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiği ve fiziksel güvenlik, dijital güvenlik, çevre güvenliği, ekonomik istikrar ve insan hakları savunucusu kadınlar ile onların yakınları ve topluluklarının ruhsal ve duygusal esenliğini de kapsadığı göz önünde bulundurulmalıdır.

(Seks işçisi insan hakları savunucuları gibi damgalanan, ayrımcılığa uğrayan ve suçlu haline getirilen insan hakları savunucusu kadınlar da dahil olmak üzere) tüm insan hakları savunucusu kadınları, hak savunucusu olarak tanıyan ve koruma altına alan yasal düzenlemeler yapılmalı ve uygulanmalıdır. 

LGBTİ+’ları, seks işçiliğini, kürtajı ve cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarını suç haline getiren yasalar gibi insan hakları savunucusu kadınların insan haklarını geliştirme ve savunma çalışmalarının önünde engel teşkil edebilecek yasalar yürürlükten kaldırılmalı veya bu yasalarda değişiklik yapılmalıdır.

Kadınların, kadın örgütlerinin ve insan hakları savunucusu kadınların barış ve güvenlik konuları da olmak üzere yerel, ulusal ve uluslararası karar alma ve politika yapma süreçlerine etkin katılımı sağlamalıdır.

Ülke içinde ve uluslararası ölçekte uygulanan terörle mücadele ve güvenlik politikalarının insan hakları savunucusu kadınları hedef almak ve sivil toplum alanını daraltmak için kullanılmaması temin edilmelidir.

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için yeterli ölçüde mali destek verilmesi ve hesap verebilirliğin güvence altına alınması:

Şeffaflığın ve hesap verebilirliğin güçlendirilmesi için toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarını izleme ve kamuoyuna açıklama mekanizmaları kurulmalıdır.

Vergi politikalarında toplumsal cinsiyete dayalı örtük yanlılığın giderilmesi için adil ve ilerici vergi sistemleri kurulmalıdır.

Kamu harcamalarının tüm kalemlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik ulusal politikalar, stratejiler ve planların maliyeti hesaplanmalı ve bu maliyetler yeterli ölçüde karşılanmalı; ayrıca söz konusu politikalar, stratejiler ve planlar sürdürülebilir kalkınmayı finanse etmek için tasarlanan ulusal stratejilerle bütünleştirilmeli veya bu stratejilerle yakından ilişkilendirilmelidir.

Kadınların ücretsiz bakım ve ev işlerini azaltacak ve yeniden bölüştürecek, bunun yanı sıra kadınların işgücüne eksiksiz katılımını mümkün kılacak erişilebilir, makul ve nitelikli sosyal altyapı ve temel hizmetlere yönelik yatırımlara öncelik verilmelidir.

Küresel ticaret, finans ve yatırım anlaşmalarının toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesine elverişli olması sağlanmalıdır.

PDEP, SKH’ler ve “Kadınlar, Barış ve Güvenlik” başlıklı kararların BM sisteminde ve ulusal düzeyde uygulanmasını destekleyen yapıların yeterli kapasiteye, uzmanlığa ve fonlara sahip olması güvence altına alınmalıdır.

İklim krizinin yönetilmesi:

Hem kendi içlerinde hem de uluslararası iş birlikleriyle en kısa süre zarfında sera gazı salınımını azaltmak için elle tutulur önlemler alınmalıdır. Bunun için en geç 2020 yılının başına kadar yeni Ulusal Katkı Beyanları açıklanmalıdır. Ulusal Katkı Beyanları, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin 1.5°C üstünde olmayacak şekilde mümkün olan en düşük seviyede tutma gereği doğrultusunda 2030 ve 2050 yıllarına yönelik emisyon azaltılması hedeflerine uygun olmalıdır. Refah seviyesi daha yüksek olan ülkeler, özellikle de geçmişteki ve günümüzdeki emisyonlarından dolayı iklim krizinden en fazla sorumlu olanlar, daha hızlı hareket etmeli ve 2030’dan önce emisyon oranlarını yarıya indirip 2050 öncesinde net sıfır emisyon hedefine ulaşmalıdır. 

Kadınlar ve kız çocukların yanı sıra iklim krizinden en çok etkilenen grupların spesifik ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması da dahil olmak üzere insanları iklim krizinin kaçınılmaz etkilerinden korumak için gerekli önlemler alınmalı, uyum ve insani yardım çabalarının toplumsal cinsiyet temelli ve kesişen ayrımcılık türlerine ilişkin analizler ışığında yürütülmesi sağlanmalıdır.

İklim krizi ile mücadele doğrultusunda alınan tedbirlerin kadınları ve kız çocuklarını olumsuz etkilememesi güvence altına alınmalı, hatta bu tedbirler toplumsal cinsiyet temelli ve kesişen eşitsizlik biçimlerini düzeltmek için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Bunu yaparken yerli, göçmen ve yerinden edilmiş kadınlar ve kız çocuklar ile engelli kadınlar gibi farklı grupların spesifik zorlukları, ihtiyaçları ve hakları göz önünde bulundurulmalıdır. 

Uluslararası arenada devletlerin kapasiteleri, yeterlilikleri ve iklim değişikliğindeki sorumluluk payları ile orantılı olarak insan haklarıyla uyumlu iklim girişimleri kolaylaştırılmalıdır. Örneğin iklim krizinin etkilerini azaltma ve krize uyum sağlama konusunda daha az kaynağı olan devletlere kapasite geliştirme, mali destek ve teknoloji aktarımı gibi desteklerde bulunulmalı; iklim krizinden kaynaklı zarar ve kayıplar nedeniyle hakları olumsuz etkilenen kişilere gerekli araçlar, destek ve hukuki çözüme erişim imkanı sağlanmalıdır.

Belgenin tamamını okumak için tıklayın