Gündem

'Zahid Akman'ın arkasında Başbakan var'

CHP Grup Başkan Vekili Kılıçdaroğlu, "Öyle anlaşılıyor ki Arınç'ın istemesine karşın Başbakan, RTÜK Başkanının arkasında" dedi.

22 Mayıs 2009 03:00

CHP Grup Başkan Vekili ve İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, "Öyle anlaşılıyor ki Arınç'ın istemesine karşın Başbakan, RTÜK Başkanının arkasında" dedi.

Türkiye Kent Kooperatifleri Merkez Birliği'nin (TÜRKENT) "21. İlkbahar Seminerleri Toplantısı" için Antalya'ya gelen Kılıçdaroğlu, toplantı öncesi gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, RTÜK Başkanı Zahid Akman'ı istifaya çağırmasına ilişkin açıklamaları konusunda yöneltilen soruyu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Bülent Arınç'ın yaptığı açıklamalar bana göre doğru değil. Çünkü, Akman'ın RTÜK Başkanlığından istifasını istedi ise bunun gereğini yerine getirmek zorunda. RTÜK Başkanı şu anda görevinin başında değil mi? Görevinin başında ve diyor ki (Görev sürem doluncaya kadar bu süreyi tamamlayacağım. Demek ki ortada böyle bir şey yok. İstifa isteniyorsa, bir bakan istifa istiyorsa, RTÜK Başkanı'nın gidip RTÜK'ten istifa etmesi lazım. (Görev sürem dolarsa bir daha RTÜK Başkanı olmayacağım) diyor. Zaten kendisine böyle garanti veren yok ki. Daha önce Köksal Toptan da görevden ayrılması gerektiğini söylemişti. Gayet kibar bir dille söylemişti. Ama RTÜK Başkanı onu dinlemedi. Çünkü, (Benim arkamda Başbakan var) diyor. Öyle anlaşılıyor ki Arınç'ın istemesine karşın Başbakan RTÜK Başkanının arkasında ve RTÜK Başkanı da görevini sürdürmeye devam ediyor."

TRT'nin yanlı yayın yaptığı gerekçesiyle para cezasına çarptırıldığına ilişkin soruları da cevaplandıran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Biz TRT Genel Müdürü'nün atama sürecinden başlayarak pek çok uygulamalarına karşı çıktık. Özellikle İsmet İnönü'ye karşı yapılan yayınlar bizim TRT'ye karşı olmamıza yol açtı. Biz TRT'nin organize ettiği panellere, toplantılara katılmıyoruz. Bunu da kararlılıkla sürdürüyoruz. Ta ki TRT bizim anladığımız ilkeli yayın anlayışına dönünceye kadar."

’Kamuoyu baskısı olmasa dava açılmayacak’

Gazetecilere açıklamalarının ardından seminere geçen Kemal Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada, Deniz Feneri'ne ilişkin dosyaların geldiğini, tercümesinin yeni yapıldığını hatırlattı.

Kendisinin, soruşturmayı yürütecek savcıların, dosyanın incelenmesi, Alman yargı temsilcileri ve polis yetkilileriyle görüşmek için Almanya'ya gitmesi gerektiğini söylediğini belirten Kılıçdaroğlu, bunun gerçekleşmediğini ifade etti.

Türkiye'de yargının bağımsız olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Sayın Başbakan, biz bir takım yolsuzluk dosyalarını ortaya çıkardığımızda (Verin savcılara soruştursun) diyor. İyi de savcılara vermediğimiz dosya kalmadı. Hangi savcı soruşturacak? Kamuoyu baskısı olmasa, İslami holdinglerle ilgili davalar açılmayacaktı. Bunlardan bazıları yurt dışında yargılandı, mahkum oldu. Türkiye'de bir şey olmadı. Bakanlar bunların açılışlarına katıldılar. Şimdi işin acı tarafı, Deniz Feneri davasında yargılanması düşünülen temel kişi, asal kişi Başbakanla akraba. Bunu yargılamak cesaret ister. Türkiye'de yargı bağımsızlığı yok ki... Peki bağımsız olmayan bir yargı, yolsuzluk dosyalarını ortaya çıkarabilir mi? Hayır. Türkiye'nin yolsuzluklarla ilgili sicili bu konuda temiz değildir."

Yolsuzlukların üzerine gidilmesi için mutlaka yargı bağımsızlığının sağlanması gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, bunun sağlanması içinde yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:

"Yargı bağımsızlığının sağlanmasının birden fazla yolu var. Birincisi şu; HSYK'nda Adalet Bakanı ve müsteşarı olmayacak. HSYK kendisi karar verecek. HSYK'nun ayrı bütçesi olacak. Bütçesi ayrı olacak ki bakana (benim param bitti) diye yalvarmayacak. HSYK'na Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu bağlanacak. Yani Bakana değil. Yani hakimler ve savcılar kendi kendini yargılayacak. Yargı bağımsızlığı sağlanabilirse, Deniz Feneri davasından İslami holding sürecine kadar olan yolsuzluklar sağlıklı bir şekilde projektörler altında aydınlatılabilinsin ve kamu vicdanı tatmin olabilsin. Bu konuda Türkiye'deki delillerin yüzde 99,9'u karartılmış, yok olmuştur. Hiç bir yere baskın yapılmış mıdır? Yok. Bütün belgeler yok olmuştur."

‘Cumhurbaşkanı yargılanabilir’

Cumhurbaşkanın yargılanması konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Son günlerde Türkiye'de Cumhurbaşkanının yargılanamayacağı yönünde görüşler var. Hayır, Cumhurbaşkanlığı görev süresine bağlı olmaksızın, başka bir görevden dolayı suç işlemişse yargılanabileceğini söylüyorum. Ayrıca yargılanmak ayıp bir şey değil ki. Yargılanma aklanmayı da getirir. Gelip de beni başkası aklamıyor ki... Nerede aklanırım ben, yargıda... Ben yargıda aklanmaktan niye utanayım ki. Mecliste aklanmanın yolunu kesiyorlar. (Aklanmayın) diyorlar. Biz bundan şikayetçiyiz. Dokunulmazlık dosyalarının kaldırılması için dilekçe verdik. (Dokunulmazlıkları kaldırın) dedik. Ama (Hayır. Sen aklanma. Sen de bizim gibi kalacaksın) diyorlar. Konya Milletvekilimiz Atilla Kart, AİHM'ne başvurdu. (Ben yargılanmak istiyorum. Parlamento dokunulmazlığımı kaldırmıyor) diye. İlk davayı kazandı. Şimdi üst mahkemeye gidilecek. Orada da kazanırsa bütün milletvekilleri tek tek AİHM'e gideceğiz. Başka çaremiz yok."