Spor

Yüz yıllık yalnızlık

Maçın başlamasından önceki en güzel görüntü, her iki kulüp başkanının tribünde yan yana yerlerini almalarıydı.

13 Nisan 2009 03:00



Oktay Ertan / Tempo24

Maçın başlamasından önceki en güzel görüntü, her iki kulüp başkanının tribünde yan yana yerlerini almalarıydı. Böylece verilen dostluk mesajları daha samimi ve gerçekçi bir hal alıyordu.
Beşiktaş, Sivasspor ve Trabzonspor’un galip gelmeleriyle “derbilerin derbisi”, kaybedecek olan için çok daha ağır bir yara, kazanan için ise ikramiyenin devretmesi anlamına geliyordu. Kaybedenin lige havlu atacağı bu mücadele öncesindeki tahminler, maçın berabere bitmeyeceği yönündeydi.

Fenerbahçe’nin son birkaç sezondur rakibine kurduğu üstünlük psikolojik bir avantaj olarak değerlendiriliyordu. Öte yandan Galatasaray’ın son şansını en iyi şekilde değerlendirmek isteyeceği aşikârdı.

Galatasaray’da ilk 11’de oynayıp oynamayacağı tartışılan Lincoln yedek kulübesinde beklerken Edu ve Alex’in yokluğunda Fenerbahçe ideal addedilebilecek onbiriyle sahadaki yerini alıyordu. 

İlk Yarıda Cim-Bom

Oyunun ilk bölümlerinde Galatasaray’ın bariz üstünlüğü göze çarpıyordu. Oyunu rakip yarı sahaya yıkan Sarı-Kırmızılılar kanatları etkili kullanarak Fenerbahçe kalesinde tehlikeler yaratıyorlardı. Maçın bu dengesiz görüntüsündeki ana neden Sarı-Lacivertlilerin basit pas hataları yapması ve kendi hücumlarını daha başlamadan sona erdirmesiydi.

İlk yarım saat geride kalırken oyunun temposu düşmüş, karşılıklı sarı kartların ve tartışmalı pozisyonların ardından tansiyon yükselirken kalite azalmıştı.

Konuk ekipte Gökhan Gönül taç atışı sırasında geçirdiği sakatlık nedeniyle yerini Yasin Çakmak’a bırakırken sarı kart gören Selçuk Şahin’in yerine Deniz Barış oyuna giriyordu. Gördüğü sarı kartın hemen ardından Ümit Karan’a çok sert bir faul yapan Selçuk, hakem Fırat Aydınus’un tartışmalı sayılabilecek kararıyla oyunda kalıyordu. Luis Aragones oyuncusunun kırmızı kart görme ihtimalini bizler gibi yüksek görmüş olacak ki kendisini oyundan çıkarmak için devre arasını bile beklemedi. Fenerbahçe böylece iki değişiklik hakkını çok erken sayılabilecek bir dakikada kullanmış oluyordu.

İkinci Yarıda Denge

İkinci yarıda oyunun genel görüntüsünde bir değişiklik göze çarpmazken Galatasaray tempolu hücum futbolunu başarıyla sahaya yansıtıyor, Fenerbahçe ise çift forvetli sistemde oyun kuramamanın ve top saklayamamanın sıkıntılarını fazlasıyla yaşıyordu.

İlk şokun ardından Fenerbahçe orta sahada topa daha fazla sahip olmayı başarırken oyunda dengeyi kuruyor, maçın o ana kadarki en net gol pozisyonunu yakalıyordu. Değişen dengeler Galatasaray Teknik Direktörü Bülent Korkmaz’ın hamle yapmasına yol açarken etkili olamayan Ümit Karan yerini Cassio Lincoln’e bırakıyordu.

Galatasaraylı Sabri Sarıoğlu’nun gerek ilk yarıda, gerekse ikinci yarıda Emre Belözolğlu’na yaptığı hareketler bence kırmızı kartı fazlasıyla hak ediyordu. Sabri’nin sadece bu maça özgü olmayan külhanbeyi davranışları, gelişim çizgisinin neden yukarı bakmadığı konusundaki en büyük ipucudur.

Son on dakikaya girilirken müsabaka tam bir tenis maçına dönüyor, top bir o kalede, bir bu kalede tehlikeli bir şekilde gidip geliyordu. Kalabalık gelen Galatasaray’a karşı boş alan bulan ve kontra ataklar geliştiren Fenerbahçe, gerek Güiza’nın top kontrol becerisi eksikliğinden, gerekse Kazım’ın orta yapma yetersizliğinden dolayı golle sonuçlanabilecek pozisyonları skora çeviremediler.

Utanç Anları

Maçın uzatma dakikaları tamamlanmak üzereyken ve bitiş düdüğü beklenirken sahada istenmeyen olaylar yaşandı. Çıkan arbede golsüz geçen maça damgasını vururken Galtasaray’dan Arda Turan ve Emre Aşık, Fenerbahçe’den ise Diego Lugano ve Semih Şentürk kırmızı kartla oyun dışında kalıyorlardı. Tansiyonu yükselten ve olayın perde arkasındaki aktörleri olan Galatasaraylı Sabri ve Fenerbahçeli Emre ise müsebbibi oldukları bu olaydan hiçbir zarar görmeden sıyrılıyorlardı. 



Savunmacılar Damga Vurdu

Maçın yıldızı hiç kuşku yok ki Diego Lugano’ydu. Son dakikada kırmızı kart görene dek sahada üstüne düşenden çok daha fazlasını en iyi şekilde yerine getiren Uruguaylı yıldız maç boyunca adeta savunma dersi verdi. Öte yandan Galatasaray cephesinde Mehmet Topal’ın başarılı oyunu göze çarparken esas mevkii defansif orta saha olan oyuncu değme stoperlere taş çıkaracak başarılı bir performans ortaya koydu.

Golsüz sonuç şekil itibarıyla yanıltıcı olabilir; sahada olağanüstü bir mücadele yaşandığını düşünüyorum. Psikolojik yükün ağırlığı oyuncuların yaratıcı yönlerini törpülese de mücadeleci yönlerini kamçıladığı bir gerçek.

Kaybettiler, kazanan yok

Bu sonuçla her iki takım da şampiyonluk yarışına havlu atarken gelecek sezonun planlarını yapmaya şimdiden başlıyorlardı. Son dakikadaki olaylar elbette unutulmayacaktır, ama bence bu mücadeleyi diğerlerinden ayıran esas özelliği, 100 yıllık ezeli rekabetin tarihinde ilk kez her iki takımın da sahadan boynu bükük ayrılması oldu.