Ekonomi

"Yüksek büyüme sağlanırken bütçe nakit dengesi yüzde 94 oranında bozuldu"

Hakan Özyıldız: Mali disiplinin ve dış dengelerin, eskisine oranla önemli oranda bozulduğu, enflasyonun ve faizlerin arttığı bir ortamda yüksek büyüme ne kadar sürdürülebilir?

13 Aralık 2017 02:00

Hakan Özyıldız*

Büyüme verileri piyasalarda nedense beklendiği kadar etki yaratmadı. Üçüncü çeyrekte 11,06 büyüme yakalayan bir ekonomide para ve sermaye piyasalarının daha olumlu tepki vermesi beklenirdi.

Önemli olan büyümek, Çin’i, Hindistan’ı bile geride bırakmaksa hedefe ulaşılmıştır. İlla bardağın dolu tarafına bakalım diyenler için bu yeterli olabilir.

Ancak herkes aynı görüşte değil. Anlayabildiğim kadarıyla, uzmanlar bu büyümenin baz etkisi, vergi indirimi, Hazine garantili KGF desteği, bol kepçe dağıtılan KÖİ garantileri, hızlı borçlanma ve sıcak para destekli olduğunu görüyorlar. Ve istihdam yaratmayan, inşaat, ithalat ve tüketim ağırlıklı bu durumun ne kadar daha sürdürülebilir olduğu konusunda kafaları karışık.

Konunun aydınlanmasına katkı koymak adına aşağıdaki tabloyu hazırladım. Geçen yıl ile bu yılın verilerini bir araya getirdim ve değişimlerini hesapladım. Tamam, çok farklı iki dönemi karşılaştırmak çok sağlıklı olmayabilir. Ama büyümenin nasıl bir ekonomik ortamda olduğunu, etkilerini biraz daha yakından görmek istedim.

Karşılaştırma yaparak konuya bakalım.

Yüksek büyüme sağlanırken bütçe nakit dengesi yüzde 94 kadar bozulmuş. Milli gelire oran olarak da önemli bir bozulma var. Vergi toplamamanın, özelikle faiz dışı harcamalara yüklenmenin etkisi çok net ortaya çıkıyor. Nakit açığının milli gelire (her iki yılın üç dönemlik rakamları toplanarak bulunan) oranına bakarsak, doğal olarak, orada da yüzde 73’e yakın bir negatif değişim var.

Aynı etkiyi program tanımlı faiz dışı dengedeki bozulmada da görüyoruz. Buradaki bozulma sıra dışı bir büyüklükte, yüzde 550’lik bir artış söz konusu.

Bütçedeki bozulmanın borçlanma miktarını değiştirmemesi düşünülemez. Sonuç bu alanda da iç açıcı değil. Geçen yıl ilk dokuz ayda 30 milyar lira borçlanan Hazine bu yıl aynı dönemde 67 milyar liradan fazla borçlanmış. Artış oranı yüzde 124. Dokuz ayda milli gelirin %3 kadar yeni borçlanma yapılmış.

Buraya kadar özetlenen rakamlardan, büyüme sağlanırken mali disiplinden uzaklaşıldığını söylersek yanlış olmaz. Bu tespiti bir kenara koyalım.

Yanı sıra özel kesimin borçlanması da çok yavaşlamamış. Reel sektör ve hanehalkı da borçlanmada yavaşlamamış. Tüketimlerinin çoğunluğunu gelirle değil borçla yapmışlar.

Bir de dış denge göstergelerine bakalım.

On aylık cari açık verilerini karşılaştırınca, yüzde 34’lük artış görülüyor. Ancak artış oranından çok, milli gelire oranına bakmak lazım. Geçen yılın aynı döneminde yüzde 4,2 olan cari açık/milli gelir oranı bu yıl yüzde 5,2’ye çıkmış.

Cari açığa bakıp sıcak para girişine bakmamak olmaz. Hisse senedi + Tahvil + Mevduattan oluşan sıcak para girişi, geçen yıl 14 milyar dolarmış. Bu yıl, yüzde 86’ya yakın artarak, 26 milyar dolara yaklaşmış. Ekonomiye, milli gelirin yüzde 4,2’si kadar yeni sıcak para girmiş. Bu tutar geçen yıla oranla bir kat artmış.

Bu büyüklükler cari açığın ve sıcak paraya bağımlılığın büyümekte olduğunu gösteriyor. Bu tespiti de unutmayalım.

Gelelim son tespitimize.

Önce enflasyona bakalım. Geçen yılın kasımında yüzde 7 olan yıllık TÜFE, bu yıl yüzde 13’e çok yaklaştı. Tüketime ve ithalata dayalı büyümenin etkisiyle enflasyondaki artış hızlandı.

Bunun sonucu olarak faizlerin yönü de yukarı. Merkez Bankası’nın Ağırlıklı Ortalama Faizi (TCMB AOF) yüzde 12’nin üstünde. Bu rakamın önümüzdeki Perşembe günü değişeceği konusunda, piyasalarda güçlü bir beklenti var. Kimileri 50, kimleri 100, hatta bazıları 150 baz puanlık artışlardan söz ediyorlar. Eğer çoğunluğun beklentisi gerçekleşirse TCMB AOF yüzde 13’leri geçecek. Geçen yılla karşılaştırınca önemli bir artış olacak.

O zaman, mali disiplinin ve dış dengelerin, eskisine oranla önemli oranda bozulduğu, enflasyonun ve faizlerin arttığı bir ortamda yüksek büyüme ne kadar sürdürülebilir?

Benim cevabım net. Çok uzun olamaz. Eğer böylesi bir büyüme modelinde ısrarcı olunursa, ekonomi sıkı bir yüksek faiz sarmalına girer.

Sıkı sarmala girmenin etkilerini en iyi yağlı güreşçiler bilir! 


*Bu yazı hakanozyildiz.com'dan alınmıştır.