Cumhuriyet gazetesi yazarı Çiğdem Toker, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kesin sonuçlarını açıklamasına rağmen, Resmi Gazete’nin sonuçları yayımlamadığını yazdı. Toker, “Cumhurbaşkanlığı 15 Ağustos’ta kesinleşen Erdoğan’ın, mazbatası TBMM’ye teslim edildikten sonra, ilgili YSK kararının Resmi Gazete’de yayımlanması gerekiyordu. Bu karar ise üç gündür 'itina' ile yayımlanmıyor... Hoş, 'Niye yayımlansın' da denebilir tabii. Resmi Gazete bu; zaten ezelden beri Başbakanlık’a bağlı” dedi.
Çiğdem Toker’in Cumhuriyet’te “Dünkü Resmi Gazete’yi Saklayın” başlığıyla yayımlanan (18 Ağustos 2014) yazısı şöyle:
Dünkü Resmi Gazete’yi Saklayın
Memleketin 100’ü aşkın hukuk fakültesinde ders veren değerli öğretim üyeleri, sevgili öğrenciler...
Lütfen 17 Ağustos 2014 (dünkü) Resmi Gazete’yi; ya bulup saklayın..
Ya da ilgili sayfayı internetten indirip “favorilerim”e ekleyin. Çünkü buna değer.
“Hukukun üstünlüğü” ilkesinin bu ülkede çoktan bittiğini bilsek de orada yayımlanan iki adet “üçlü atama kararnamesi”, akademik deneyim açısından sizlere benzersiz (!) bir fırsat sunuyor.
***
Hemen belirtelim; birinci derecede önemli olan; kimin nereye atandığı değil. (Biri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na, diğeri (beş kişi) Askeri Yargıtay ile Genelkurmay Başkanlığı’na.)
İmzalar ile tarih...
İki kararnamenin altında da “Başbakan” olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası yer alıyor. Her iki kararname de 16 Ağustos 2014 tarihini taşıyor.
Bu tarih; Yüksek Seçim Kurulu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimine dair kesin sonuçları ilan ettiği; bu sebeple, milletvekilliği ve dolayısıyla Erdoğan’ın başbakanlığının düştüğü 15 Ağustos’tan bir gün sonrası demek.
Cumhurbaşkanı seçilmiş, mazbatası TBMM’ye teslim edilmiş Erdoğan’ın, “Başbakan” imzasını kullandığı; Erdoğan’ın, Başbakan sıfatının düşmesi nedeniyle de “gereğini ve görevini yapması gereken” mevcut Cumhurbaşkanı Gül’ün hiçbir sakınca yokmuş gibi imzaladığı iki kararname...
“Üçlü kararname”ye konu sivil ve asker bürokratların konumu ise bu “hukuki mesele”yi daha çetrefilli kılarken, komedi sosu da katıyor.
Zira onların bu pozisyonlara “üçlü kararname” ile atanması bir şekil şartı, anayasal zorunlulukken; bu anayasal zorunluluk, aynı anayasa ihlal edilerek ve üstelik Resmi Gazete marifetiyle yerine getiriliyor.
***
Dahası bu kararnameler, sadece Erdoğan’ın, Gül’ün tasarruflarının “geçerliliği”ni değil, hukuka aykırı tasarrufla atanan kişilerin, uzun vadede meslek ve kariyer yaşamını da yakından ilgilendiriyor.
Ayrıntı gibi gözükse de işin bu kısmı özel bir ilgiyi hak ediyor.
Zira Erdoğan, başbakanlık sıfatının düştüğünü bile bile, 16 Ağustos tarihli bu atamalarla “İşte kendi başkanlık sistemimi böyle zorlaya zorlaya dayatırım” mesajını vermek istiyorsa, tamam. Bu kadarını anladık.
Peki ya böyle değilse?
Bu atamaların “gri bir zaman dilimi”nde, dün yayımlanmasını zorunlu kılan aciliyet nedir, insan gerçekten merak ediyor...
***
17 Ağustos tarihli Resmi Gazete, sadece yukarıda aktardığım iki kararname dolayısıyla değil, yayımlanmak zorunda olduğu halde yayımlanmamış YSK kararı nedeniyle de “arşiv” değeri taşıyor.
Cumhurbaşkanlığı 15 Ağustos’ta kesinleşen Erdoğan’ın, mazbatası TBMM’ye teslim edildikten sonra, ilgili YSK kararının Resmi Gazete’de yayımlanması gerekiyordu.
Bu karar ise üç gündür “itina” ile yayımlanmıyor...
Hoş, “Niye yayımlansın” da denebilir tabii.
Resmi Gazete bu; zaten ezelden beri Başbakanlık’a bağlı.
Ne Başbakan’a bağlamak için “havuz oluşturma”, ne de milyar dolarlık altyapı proje karşılığı müteahhide “satın aldırma” gibi zahmetli işlere lüzum var. 2007’den bu yana, hemen her seçim öncesi ve sonrası, önüne işten çıkarılacak yazar ve muhabir listesi giden “yarı resmi” gazetelerden mi aşağı kalacak.
Başbakanlığının düşmesi hatırlatıldığında “İşinize bakın” diyen Erdoğan, YSK kararı için Resmi Gazete’ye “Bekletin” mi diyemeyecek.
Resmi Gazete de ikiletmeyecek ve bekletecek elbet.
Fakat anayasayı bu kadar açık ihlal nereye kadar bekler; bu sorunun cevabını yaşayıp göreceğiz.
Siz hele 17 Ağustos 2014 tarihli Resmi Gazete’yi bir “favori” yapın.