Almanya'ya akın eden mültecilerin arasına ne kadar IŞİD fanatiğinin karışmış olabileceği muhakkak herkesin aklından geçmiştir. Paris'in İslamcı katilleri ile büyük bölümünün Suriyelilerden oluştuğu mülteci ordusu arasında bağlantı kurmadan olmuyor. Canlı bombalardan birinin yakınında, sahibinin 3 Ekim'de Yunanistan'da kayıt altına alındıktan sonra Balkan Rotası üzerinde daha bir çok kez kayıtlara geçtiği bir Suriye pasaportu bulunmamış mıydı? Yine de Paris'teki saldırılarla Almanya yönündeki mülteci akını arasında bağlantı kurmaya çalışmak budalalıktır.
Mülteci mi, terörist mi?
Ancak bunun son saldırı olmayacağını da unutmamak gerekir. Paris'teki katliam Almanya'nın mülteci sorununu dipnot seviyesine indirdi. Mültecilerin barındırılıp masraflarının karşılanması gibi konular, aramızda gözü dönmüş meçhul teröristlerin bulunabileceği endişesi karşısında önemini kaybetti. 13 Kasım katliamı Alman iç politikasını hareketlendirdi. Başbakan Angela Merkel iltica politikasını değiştirmeli mi?, sorusu zihinleri meşgul ediyor. Hayır, Merkel politikasını değiştirmemeli.! En azından temel unsurlarını.
Çünkü Almanya'da mülteci statüsü alan bir yabancının geri gönderilmesi mümkün değildir. Ama bundan böyle iltica talebiyle gelen herkesin Almanya'da kalması da şart değildir. İltica politikasının Avrupai bir konu olduğu ve sadece Almanya'ya yük oluşturamayacağı kabul edilmelidir. Nasıl Fransa terörizm ile mücadelede dostlarının yardımından emin olabiliyorsa, dayanışma gösterilmesi de Almanya'nın hakkıdır. Çünkü Suriye, Irak ve Afganistan'dan gelen mülteciler de, Cuma günün canından ya da sağlığından olanlar gibi IŞİD terörünün kurbanıdırlar.
Hesaplanamayacak risk payı olduğunu da kabullenelim. Gelenler arasında kamufle edilmiş cihatçıların olmadığını kim bilebilir? Ama teröristin Avrupa'ya sızmak için mülteci kervanlarına ihtiyacı yoktur. Onlar her zaman ve her yerde peyda olabilirler. Almanya'da 420, bütün Avrupa'da 3 500'den fazla tehlikeli şahıs yetkili makamlar tarafından izleniyor. Bu fanatiklerden tam korunmak hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.
Dönenlerden kork!
En büyük tehlike dönüş yapanlardan kaynaklanıyor. IŞİD saflarına katılıp örgüt tarafından eğitilmiş genç Almanlar ve Almanya'da yaşayan Müslümanlar çoktan öldürme emriyle Avrupa'ya, dolayısıyla Almanya'ya dönmüş bulunuyor. Önemli olan bunların bulunup zararsız hale getirilmesidir. Hem de eylem yapmaları beklenmeden. Suriye ve Irak'taki katliamlara katılmış olmaları bile onların burada suçlu olarak aranmaları için yeterli bir nedendir.
Federal emniyet teşkilatının kadrosu 3 bin artıyor. Dış istihbarata 225, iç istihbarata ise 250 yeni eleman alınıyor. Bu isabetli bir adımdır. Herkesin özgürlüğünü kısıtlayacak olan önlemler derhal yürürlüğe giriyor. Ama bu güvenliğin bedeli olarak görülmelidir. Almanya'nın daha az değil, daha çok istihbaratçıya ihtiyacı var. Liberal toplum buna tahammül edebilmelidir.
Avrupa yeniden keşfedilmeli
Paris katliamı ve mülteci akını Avrupa Birliği'ni harekete geçmeye zorluyor. Fransa'ya gösterilen dayanışma iyi ama, IŞİD terörü ile Ortadoğu'dan gelen mülteci akını etki-tepki prensibi olarak kabul edilmediği sürece bu dayanışma anlamsız bir jeste dönüşür. Egoist milli devlet politikalarının revaçta olduğu Avrupa kriz geçiriyor. Bu durum IŞİD'in ekmeğine yağ sürüyor. Almanya'ya gelen yabancıların yaklaşık tamamı IŞİD tarafından öldürülmekten kurtuldu. Onları korumak sadece Almanya'ya değil, bütün Avrupa'ya düşen bir görevdir. Avrupalılar bunu idrak edemedikleri sürece Fransa'ya gösterdiğimiz dayanışma içi boş bayram mesajı olmaktan öteye değer taşımaz.