1.Donald Trump, Hillary Clinton değil
Kulağa tuhaf gelebilir. Ancak eski Dışişleri Bakanı ve First Lady yalnızca Cumhuriyetçiler tarafından değil birçok bağımsız ve Demokrat Partili tarafından da itici bulunuyor. Siyasi seçkinlerin bir hanedan olarak varlığını simgeliyor. Onun gibi uzun süre resmi makamlarda bulunanların yaptığı gibi birçok hatası oldu. Şimdi bunlar aleyhine kullanılıyor. Özellikle e-posta skandalında en büyük sorunu belli oldu. Kendisine ayrıcalıklar sağlayan gücün kibiri. Skandalın ilk günlerinde ve açık bir şekilde özür dileseydi konu çoktan gündemden düşerdi. New York Senatörü olarak başarılı olan Clinton'ın reddinde önemli oranda cinsiyetçilik de rol oynuyor.
2.Donald Trump insanların anladığı dilden konuşuyor
Laflarının birçoğu anlamsız, bazen bir cümlede birden fazla ikileme düşse de İngilizce'ye hakim olan herkesin kendisini anlayabileceği bir dilden konuşuyor. Kimse sözlük açıp bakmak zorunda kalmıyor ya da karmaşık cümlelerden ötürü konuşmadan kopmuyor. İnsanlar onu anladığından Trump'ın da kendilerini anladığını, ciddiye alındıklarını düşünüyorlar.
3. İnsanlar ona inanıyor
Belki ilk anda anlamsız gelecek. Ancak Donald Trump'ın sık sık ikileme düşmesi ve belli bir konuda farklı tez ve iddialar dile getirmesi insanlarda onun samimi olduğu duygusunu uyandırıyor. Farklı seçmen gruplarına harfiyen hitap eden farklı mesajların düzenlendiği bir seçim kampanyasında birçok kişi için özgünlük inceden inceye düşünülmüş, ama kişisellikten uzak ve ezbere dayalı konseptlerden daha önemli bulunuyor.
4. Ekonomik başarıları ortada
Gün geçmesin ki New Yorklu milyoner Trump'ın işlerinin aslında hiç de göstermeye çalıştığı gibi iyi gitmediğine ilişkin yeni ayrıntılar gün ışığına çıkmasın. Ancak bu haberler şimdiye kadar başarılı işadamı imajına henüz gölge düşüremedi. Bu, büyük kısmı miras kalan servetinin golf sahası, kumarhane ve eğlence merkezleri ve Trump Tower gökdeleni gibi gayrımenkullerle "görünür" olmasıyla da ilgili.
5. Düşman kazanmaktan korkmuyor
Birçok kişi hakaret ve çıkışlarını Donald Trump'ın düşman edinmekten korkmadığının bir kanıtı olarak görüyor. Bu da gücün somut bir kanıtı olarak değerlendiriliyor. Hele ki mesele ABD'nin çıkarlarını en öncelikli kılmak söz konusuysa. Birçok destekçisi kendisi küfredip kadınlara hakaret etmese de bunlar aradıkları bir liderde gücün kanıtı olarak addediliyor. Birçok kültür ve dinin bir arada yaşamak zorunda olduğu, davranış ve toplumsal kurallarla örülü bir ülkede sonunda birisinin bu ağdan çıkışı olarak yorumlanıyor.
6.Donald Trump tavır ve duygu demek
Donald Trump'tan kimse iyi düşünülmüş, kalıcı ve yaratıcı planlar beklemiyor. Bunun karşılığında destekçilerinin korku ve güvensizliklerine etkileyici jest ve vizyonla hitap ediyor. Özellikle "öteki" ile arasına sınırlar çekerek kendini tanımlayan duygusal bir vatan öneriyor. Yani tam da birçok kişinin arzusunu yerine getiriyor. Ne soru, ne talep ne de tartışma isteniyor. İstedikleri yalın cevaplar.
7. Her şey hiçbir zaman olmadığı gibi kalsın
Donald Trump'ın Amerika'yı geçmişte olduğu gibi yüceltme hayali şuna dayanıyor: Tamamen küreselleşmiş bir dünyada yaşadığımız gerçeği görmezden geliniyor. Böylece Donald Trump bu seçim kampanyasında değişiklik korkusuna karşı ilaç vaat eden tek aday konumunda. Trump, biraz geride kalan herkesin ardında toplanabileceği "Amerika'yı yeniden büyük yapalım" gibi basit bir slogan buldu. Bunlar, refah seviyesinin uzun vadede belli bir seviyede tutulamayacağından korku duyanlar. Donald Trump şahsında küreselleşmenin reddini simgeliyor. Meksiko sınırına çekili dikenli tel bunun tuhaf sembolü oldu.
8.Donald Trump, Cumhuriyetçi Parti'deki gelişmeye verilen karşılık
1970'li yılların sonundan bu yana Cumhuriyetçi Parti belli bir yönde gelişti. Bu, geleneksel seçmenlerin tepkisine neden oldu. Trump fenomeni bu gelişmeye verilen karşılıktır. Aslında Trump'ı yaratan, hükümet karşıtı politikalar izleyen ve ekonomik elitlere odaklanan partinin bizzat kendisi oldu. Geleneksel seçmenleri oluşturan beyaz orta sınıf küreselleşme politikaları ve göçmenlerin ucuz ücret rekabetinin kurbanı oldu. Lincoln'ün partisinin ezeli muhafazakâr temel değerleri parti içi aşırılıklarla zayıflayınca Trump'ın önü açıldı.
9. Beyaz adamın son fırsatı
Demokratlar açısından beyaz orta sınıf daha şimdiden önemli bir rol oynamıyor. Cumhuriyetçiler ise kazanabilmek için en azından bu seçimlerde bu kesimin oylarını elde etmeli. Toplumsal değişimle – en geç 2050'de Amerikalıların çoğunluğu beyaz olmayacak- birlikte bu güç de sona erecek. Buna uygun olarak bu seçim beyaz orta sınıfın etki sahibi olduğu son seçimlerden biri olacak. Donald Trump'ın dışında hiçbir aday bu kesimin arzu, korku ve umutlarından bu kadar iyi yararlanmadı.
10.Donald Trump Hillary Clinton değil
Washington'da şu aralar bir laf dolaşıyor: Donald Trump'ın kazanma ihtimali çok zayıf. Bence Hillary Clinton'ın kaybetme ihtimali çok yüksek.