Büyük Britanya'nın Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılması yetmiyormuş
gibi kıtanın güneyinden de Brüksel açısından iyi haberler gelmiyor.
İspanyol sol popülistlerinin yükselişi iyiye alamet sayılamaz.
İspanyol solunun AB Komisyonu tarafından yapılan mali ve ekonomik
politikalarla ilgili tavsiyeleri ret etmesi Euro Bölgesi'nin
yönetilmesini zorlaştırıyor. Podemos lideri Pablo İglesias
İspanya'nın ‘uğursuz tasarruf emri' yüzünden inlediğini
söylüyor.
Bu doğru değil. Çünkü İspanya Yunanistan ve Portekiz'in
aksine
Avrupa İstikrar Fonu tarafından iflastan kurtarılmayıp, ıskarta
değerindeki bankalarını kurtarmak için kredi çekti. AB Komisyonu,
Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Merkez Bankası'ndan oluşan
troyka
hiçbir zaman İspanya'ya gitmediği için bu ülkeye
herhangi bir
önlemin dikte edildiği iddia edilemez.
Laf var, çözüm yok
İspanya'nın mali politikaları Avrupa ortak para bölgesi Euro
bünyesinde İspanya hükümeti tarafından belirleniyor. Tasarruf ve
reform kararları alındıysa bunu yapan, yolsuzluk suçlamalarıyla
yıpratılan muhafazakâr Mariano Rajoy hükümetiydi. Podemos'un AB'ye
düşman imajını yakıştırmasının gerçekle ilgisi olamaz. İspanya
tasarruf etmiyor, aksine Euro Bölgesi istikrar paktına göre
yapmaması gereken oranda borçlanmaya devam ediyor. AB Komisyonu ve
Euro Bölgesi'nin diğer üyeleri bunu sineye çekip İspanya'ya
istisnai haklar tanıdılar. İspanya'nın tasarrufa zorlandığı iddia
edilemez.
Siyaseten yarı felç durumdaki İspanya devletin zayıflamasından
da
etkileniyor. Katalon ayrılıkçılığı durumu
daha da zorlaştırıyor.
Tıpkı İskoçya'daki bağımsızlık hareketinin
Britanya'nın temellerini
sarsması gibi.
İspanyol solu iktidara gelip devlet giderlerini ve vergileri
arttırdığı takdirde borç kriterlerini uzun yıllar yerine
getiremeyeceğinden Euro Bölgesi'ndeki ortakları harekete geçmek
zorunda kalır. Podemos'un eleştirdiği ‘tasarruf politikası'
sayesinde İspanyol ekonomisi büyümeye, işsizlik de yavaşta olsa
gerilemeye başladı. Siyasi belirsizlik ise İspanya'nın
ekonomik
dinamizmini frenliyor. Sol popülistlerin güçlenmesi tıpkı
Yunanistan'da olduğu gibi yatırımların durmasına
ve en kötü
ihtimalle de resesyona yol açabilir.
AB'nin güneyi karışıyor
Portekiz'in sol hükümeti de borçlanmayı arttırarak istikrar paktı
kriterlerini ihlal etti. Yunanistan'ın ekonomik bakımdan
kurtarılması imkânsız görünüyor. Ekonomik daralmanın sorumlusu
Atina'daki sol/sağ koalisyonudur. Koalisyon hükümeti
mülteci
krizinin tam ortasında Yunanistan'ın birlikten ayrılmasını siyasi
açıdan doğru bulmayan ortaklarının para yardımlarıyla ayakta
durabiliyor. İtalya'daki sol popülist Beş Yıldız'ın taraftarı da
artıyor. Sosyal Demokrat Başbakan Matteo Renzi şimdilik iyi
yönetiyor. Renzi reformlara hız verirken devlet harcamalarını da
arttırmak istiyor.
AB'nin güneydeki üyelerinde kriz sürdükçe sol popülistler oylarını
arttırıyor. Britanya'daki sol akımdan onları ayıran tek özellik
AB'den ayrılma eğilimi göstermemeleridir. Podemos, ‘Almanya'nın
egemenliğine' son verildiği takdirde AB'de kalmaktan
yana
olduklarını söylüyor. Liderleri son zamanlarda vatanperverlik
göstermeye de çalışıyor. Tıpkı Büyük Britanya'daki Nigel Farrage
gibi anlaşılması zor sloganlar kullanıyor. İtalya'nın Beş
Yıldızları AB'de kalmaktan yana ama ortak para bölgesinden
ayrılmayı amaçlıyor. Radikal Yunan solu para birliğinden çıkışın
felakete sürükleyeceğini idrak etmiş olmalı ki Euro'yu bırakmak
istemiyor.
AB'nin kritik geleceği
Birleşik Krallığın dizginleyici etkisi ortadan
kalkınca daha fazla
borçlanmak isteyen ülkeler artacaktır. Fransa'yı da bu gruba dâhil
etmek gerekir. Almanya, Finlandiya, İrlanda ve Hollanda'nın
tutumluluk ilkesine bağlı kalması zorlaşacak. Avrupa Merkez Bankası
sıfır faiz politikasıyla güneydeki kriz ülkelerinin re finansman
maliyetini düşük tutmaya çalışıyor. Ancak ‘zaman kazanma'
arayışının daha ne kadar dayanacağı belli değil. İspanya sola
kaydığı takdirde finans piyasasının güneydeki ülkelere karşı
spekülasyon yapmasını Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi de
önleyemez.
Sıfır faiz politikasının mağdur ettiği ülkeler de
ucuz para
politikasına baş kaldırabilir. Hollandalı sağ popülist
Geert
Wilders tutumluluk zorlamasından memnun olmadığı için değil,
güneydeki üyelere yardım edilmesine karşı olduğundan, AB üyeliğinin
halkın oyuna sunulmasına çalışıyor. Almanya'nın sağ popülist
partisi AfD de aynı nedenle Euro Bölgesi'nden çıkılmasını talep
ediyor. AB içindeki merkezkaç kuvvetler sadece güneyde değil,
kuzeyde de ivme kazanıyor.