AB kurumlarında yaz tatilinin sona ermesiyle birlikte Almanya’nın AB tarafından Türkiye’ye sağlanan “Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA)” kapsamındaki fonların kesilmesi yönündeki talebi, Brüksel’de farklı seviyelerde tartışılmaya başlandı. Almanya, bu konuyu sadece hükümetler seviyesinde değil, farklı AB kurumları nezdinde de oldukça aktif şekilde gündeme taşımaya başlıyor. Bu girişimler sonrası fonların tamamıyla kesilmesi pek olası görülmüyor, ancak fonların dağıtımı konusunda önemli değişiklikler bekleniyor.
Aslında Almanya’nın mektubu bir ilk değil. Aynı konu, şu ana kadar pek çok Avrupalı siyasetçi tarafından gündeme getirildi. Avrupa Parlamentosu’nun son raporu da bu fonların kesilip sivil topluma yönlendirilmesini tavsiye ediyor.
Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü düşünüldüğünde, 2014-2020 dönemi için ayrılmış olan 4 milyar 500 milyon Euroluk fon çok büyük görünmese de fonların gerçek etkisinin bu miktarın çok üzerinde olduğu açık. Bu fonlar bir yandan projelere prestij kazandırırken bir yandan da yeni uluslararası işbirliklerinin ve yeni fonların önünü açıyor. Bu fonun şu ana kadar 200 milyon Euro gibi çok küçük bir kısmı kullanıldı. Esas büyük kısım 2020’ye kadar kullanılmayı bekliyor. İşte Almanya’nın girişimi ve AB içerisindeki lobi çalışmaları bu anlamda önemli.
Fonlarının tamamen kesilmesi beklenmiyor
Türkiye ile AB arasındaki kriz ortamı ve Almanya’nın farklı seviyelerdeki girişimleri, IPA fonlarının ötesinde sorunlara da yol açıyor. Türkiye için Avrupa Yatırım Bankası (AYP) kredileri de oldukça önemli. AYP bugüne kadar Türkiye’ye 30 milyar Euro’ya yakın kredi verirken son dönemde Türkiye’deki siyasal problemler nedeniyle yıllık kredi miktarı büyük oranda düşüşe uğradı. Türkiye, 2015 yılında 2 milyar 300 milyon Euroluk kredi kullanırken bu rakam 2016’da 1 milyar 900 milyona düştü. Rakamın 2017’de yıl sonu itibarıyla 500 ila 600 milyon gibi çok düşük bir seviyeye inebileceği belirtiliyor. Bu düşüşte, başta Almanya olmak üzere AB’nin baskısı büyük rol oynadı. Türkiye’nin AB değerlerinden uzaklaşması ise temel sebep olarak karşımıza çıkıyor.
Brüksel'de farklı seçenekler masada olsa da IPA fonlarının tamamıyla kesilmesi beklenmiyor. Zaten bunun için müzakerelerin de resmi olarak durdurulması gerekir ki, Almanya dahil AB ülkeleri hem Türkiye’yi Rusya’ya daha fazla yakınlaştırmamak hem de Türkiye’deki demokratları yarı yolda bırakmamak için bu opsiyonu kullanmak istemiyor. Ancak idam cezasının geri getirilmesi gibi geri dönüşü olmayan bir gelişme yaşanırsa, bu opsiyon gerçekleşebilir. AB ülkeleri arasındaki görüşmeler ve diğer AB kurumlarının yaptığı çalışmalar dikkate alındığında, AB koridorlarında en çok ön plana çıkan olasılık, IPA fonlarının belirli kurumlara ve konulara odaklanması.
Yeni sistem nasıl olacak?
Uygulanması düşünülen yeni sistemin temel dinamiklerini 7 başlık altında özetlemek mümkün:
1- Fonlarda öncelik demokrasi ve sivil toplumun güçlendirilmesi, hukukun üstünlüğü ve bireysel hak ve özgürlükler konularındaki projelere verilecek,
2- İfade ve basın özgürlüğü ile ilgili inisiyatifler özel olarak desteklenecek,
3- Demokrasiye ve demokratik değerlere sahip çıkan sivil toplum kuruluşlarına özel önem verilecek,
4- Proje başvurusu yapan kurum ve kuruluşların diğer çalışmaları ve bunların demokratik değerler ile uyumluluğu, daha detaylı bir şekilde mercek altına alınacak,
5- Kamu kurum ve kuruluşlarının fon kullanımı tamamen kısıtlanacak veya minimum seviyeye indirilecek,
6- Hükümete yakın dernek ve vakıfların fon kullanımı minimum seviyeye indirilecek,
7- AKP'li belediyeler ve hükümete yakın diğer belediyelerin fon kullanımı tamamen kısıtlanacak veya minimum seviyeye indirilecek.
Almanya kararlı
En azından belirli bir oranda bu dinamiklerin önümüzdeki dönemde hayata geçmesi bekleniyor. Ama bunun AB içerisinde nasıl bir düzenleme ile mümkün olacağı şu an için çok net değil. Avrupa Birliği Konseyi bu konuda net bir karar alabileceği gibi, resmi bir karar olmaksızın bu dinamikler bazından bir uygulamaya gidilmesi de söz konusu olabilir. Elbette bunu yaparken AB’nin hükümet ile diyalog kanallarını kapatmamaya özen göstermesi bekleniyor.
Pratikte donmuş durumda olan müzakereler nedeniyle her ne kadar AB’nin Türkiye’deki gelişmeleri etkileme gücü pek fazla yoksa da en azından Almanya, finansal konular ve ekonomi ile ilgili kartları açmakta kararlı görünüyor. Ancak hala AB ülkelerinin büyük bir çoğunluğu, Almanya’ya göre daha dengeli bir politika izlenmesi ve başta Gümrük Birliği meselesi olmak üzere ekonomik konuları bir baskı aracı olarak kullanırken daha dikkatli olunması gerektiğini savunuyor. Bu anlamda Almanya’nın tüm finansal ve ekonomik kartları açmak konusunda ne kadar ısrarcı olup olmayacağını anlamak için sanırım Almanya’daki seçimlerin sonucunu beklememiz gerekecek.
Demir Murat Seyrek / Brüksel
© Deutsche Welle Türkçe
Dr. Demir Murat Seyrek, Avrupa Demokrasi Vakfı Kıdemli Danışmanı olarak görev yapmaktadır.