Kamu harcamalarının denetimini kısıtlayarak yolsuzluğa kapı aralayan ve Avrupa Birliği sürecini sekteye uğratabilecek Kamu İhale Kanunu değişiklikleri için son durak Cumhurbaşkanı’nın imzası. Meclis’ten geçen değişiklik kamu alımlarında ihale dışı istisnaları genişletiyor, büyük projelerin 50 biner YTL’lik dilimlerle ihalesiz verilmesine kapı aralıyor, şikayet hakkınıysa daraltıyor. TÜSİAD’ın “Keyfi uygulamaya ve suiistimale yol açar” diye karşı çıktığı değişiklikler mevcut ihale rejimi ile Avrupa Birliği müktesebatı arasındaki uyumsuzluğu da arttıracak. Cumhurbaşkanı Gül’ün değişikliği veto etmemesi halinde, Avrupa Birliği ile 2009’da açılması beklenen “Kamu Alımları ve Rekabet” faslının ertelenmesi gündeme gelecek.
Başbakan Bülent Ecevit’in döneminde çıkan ve yürürlüğe girmeden önce 12 Haziran 2002’de ilk değişikliği yapılan 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu (KİK) yürürlüğe girdiği 2003 yılından bu yana 16 kez değiştirildi. AKP iktidarı döneminde 14 değişikliğin yapıldığı kanunda 17. değişiklik 20 kasım tarihinde TBMM’den geçti ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayını bekliyor. Avrupa Birliği’nin (AB) bütün ilerleme raporlarında kanun eleştirildi ve hükümet uyarıldı. İlerleme raporlarında Birlik, yerli şirketlere ayrıcalık taşıyan maddeler ve kamu ihaleleri ile ilgili düzeni eleştirdi. Birlik 2008 İlerleme Raporu’nda ise, kamu ihalelerinin verilmesinde az ilerleme olduğunu belirterek, “Türk kamu alımı mevzuatı ceşitli açılardan müktesebattan farklı olmaya devam etmektedir. Kamu hizmet kurumları klasik kamu alımı prosedürlerine bağlı olmayı sürdürmektedir” görüşü dile getirildi.
Meclis’te gerginlik yaşanmıştı
Meclis’te Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören tasarının görüşmeleri sırasında sert tartışmalar yaşanmıştı. Hükümetin, yasada sık sık yaptığı değişikliklerle giderek daha fazla kuruluşun ihalelerini denetim dışına çıkardığı öne sürülerek, CHP Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın AKP’lileri “ihale takipçiliği” ile suçlaması gerginliğe yol açmıştı.
Son değişiklikle neler oldu
20 kasım tarihinde TBMM’den geçen tasarıyla birlikte yasada şu değişikliklere gidildi:
• Kurul üyeleri, görevden ayrılmaları durumunda kazanılmış haklarına uygun bir kadroya atanıncaya kadar maaş almaya devam edecek. Bu kapsamdaki ödemeler, üç ayı geçemeyecek.
• Kurum gerekli gördüğü takdirde, bu kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık bulunduğuna ilişkin iddiaları da inceler ve sonuçlandırır” şeklindeki düzenleme yasadan çıkarıldı. Böylece KİK’in resen inceleme yetkisi elinden alınmış oldu.
• Kurul kararları, yerindelik denetimine tabi tutulamayacak. CHP’liler görüşmeler sırasında bu değişiklik nedeniyle kurum kararlarının idare mahkemesine taşınamayacağını öne sürdü.
• Kurul üyeleri telif ücreti karşılığı bilimsel yayın yapabilecek, ücret karşılığı ders verebilecekler.
• Sağlık hizmeti veren tüm idareler, birbirlerinden mal ve hizmet alabilecekler.
• Devlet Malzeme Ofisi, Et-Balık ve Makine Kimya’nın alımları kapsam dışı olacak.
• Savunma, güvenlik, insani yardım gibi durumlarda ortaya çıkabilecek acil ihtiyaçlar için önceden güvenceler alınmasına olanak sağlayan anlaşmalar veya sözleşmeler yapılarak, mal ve hizmet alımı yapılabilecek.
• İdarenin 50 bin YTL’ye kadar olan alımlarıyla, afet, salgın hastalık, can kaybına yol açacak olaylar veya savunma ve güvenlikle ilgili özel durumların ortaya çıkması halinde yapılan alımlar için ilan yapılmayacak. En az üç istekli davet edilerek yeterlik belgelerini ve fiyat tekliflerini birlikte vermeleri istenecek.
17’inci değişiklik yolda
KİK çıkarıldığı 2002 yılından bu yana toplam 16 kez değiştirildi. 17’inci değişiklikte Cumhurbaşkanı Gül’ün onayını bekliyor. KİK yürürlüğe girmeden bir kez, 2003’te iki, 2004’te üç, 2005’te iki, 2007’de beş ve 2008’de üç kez olmak üzere toplam 16 kez değiştirildi.
TÜSİAD: Şeffaflığa gölge
TÜSİAD’ın Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanununa ilişkin daha önce yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayını bekleyen yasa değişikliğinin içerdiği bazı hükümler nedeniyle rekabete dayalı piyasa ekonomisini ve Türkiye’nin AB’nin ilgili müktesebatına uyumunu olumsuz etkileyeceği ifade edildi. Tasarı’nın, ihaleye çıkan kamu kurumlarına verilmesini öngördüğü ‘ihaleyi iptal yetkisi’ ve bu tasarrufa karşı şikâyet yolunu kapatan maddesinin keyfi uygulamalara yol açacağı ve ihalelerde suiistimallere neden olacağı görüşünü savunan TÜSİAD şu görüşleri savunmuştu: “Tasarı ile Kamu İhale Kurumu’nun itirazen şikâyet başvurularındaki inceleme yetkisinin kısıtlanması, hak arama özgürlüğünü ihlal ettiği gibi, ihalelerde yaşanan usulsüzlüklerin Kurum tarafından düzeltilmesi imkânını ortadan kaldıracaktır. Tasarı’da Kamu İhale Kurulu üyeleri için “şirket ortaklığı ve yöneticiliği” yasağına yer verilmemesi Kurul’un tarafsızlık ve şeffaflığına gölge düşürecektir. Böylelikle, Kurul üyelerinin bir şirkete ortak olmasının önünde herhangi bir engel bulunmayacaktır. İstisna tutulan alım türlerini de genişleten , bu haliyle ilgili faslın açılış kriterlerini karşılamamaktadır.”
AB hep eleştirdi
Kamu İhale Kanunu’ndaki sık değişiklikler ve genişleyen muafiyetler AB’nin de dikkatini çekti. AB Komisyonu’nun son yıllardaki tüm ilerleme raporlarında bu konuya değinildi. Raporlarda yerli şirketlere ayrıcalık taşıyan maddeler ve kamu ihaleleri ile ilgili düzen sürekli eleştiri konusu oldu. 2004 İlerleme Raporu’yla başlayan eleştiri AB’nin yayınladığı 2005, 2006, 2007 ve 2008 yılı raporunda da devam etti. Birliğin 2008 raporunda şu görüşlere yer verildi: “Birlik 2008 İlerleme Raporu’nda ise, kamu ihalelerinin verilmesinde az ilerleme olduğunu belirterek, “Türk kamu alımı mevzuatı ceşitli açılardan müktesebattan farklı olmaya devam etmektedir. Kamu hizmet kurumları klasik kamu alımı prosedürlerine bağlı olmayı sürdürmektedir”görüşü dile getirildi ve şöyle denildi: “Bu fasılda bir miktar sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Türkiye kamu alımları alanındaki önceliklerini ele almaya başlamıştır ve bunu yapacak kapasitesi mevcuttur. Kamu alımlarında genel politika koordinatörü olarak Maliye Bakanlığı’nın görevlendirilmesi olumlu bir gelişmedir. Bakanlık, kamu alımları alanında uyumlu bir politika geliştirmeyi sağlamalı ve bunun uygulanmasını idare etmelidir. Türkiye’nin müktesebata uyum sağlaması için, bunun, yasal uyum açısından gerekli reformlar ve kurumsal kapasite inşasına ilişkin kapsamlı bir strateji ile desteklenmesi gerekmektedir.”
Fasıl için tehlike
Öte yandan AB uzmanı, Türkiye’nin mevzuatını AB’ye uyumlu hale getirebilmek için gerekli programlamayı planlarken, temel mevzuatların bir kısmında hala eksiklikler bulunduğunu belirtti. Türkiye’nin AB’nin istediği uyumu gerçekleştirmemesi halinde 2009 yılında bu faslın açılmasının riske girebileceği kaydeden AB uzmanı, mevzuatın AB’Ye uyumlu hale getirilmesinin de “ciddi iyi niyet beyanı” olarak nitelendirileceğini ifade etti.
KİK eski başkanı da pis kokulardan şikâyetçi
Kamu İhale Kanunu’nda, yapılan son tartışmalı değişikliklere, Kamu İhale Kurumu’nun (KİK) eski başkanı Sener Akkaynak da tepki gösterdi. Şemsiye niteliği taşıyan kanunun defalarca yapılan değişikliklerle delik deşik edildiğini, AB normları neyi gerektiriyorsa onun tersinin yapıldığını anlatan Akkaynak “İhalelerde yumuşak karın istisnalardı, onları genişlettiler, şikayet yolunu daralttılar” dedi. Bu değişikliklerin ‘benim müteahhidim iyidir’ mantığıyla yapıldığını, yeni Ali Dibolara kapılar aralandığını savunan Akkaynak, yasanın veto edilmesi konusunda Cumhurbaşkanı Gül’den yana da çok umutlu olmadığını söyledi.
Avrupa Birliği, Türkiye’deki meslek örgütleri, TÜSİAD ve muhalefetin tepkilerine karşın geçen hafta TBMM’den geçirilen Kamu İhale Kanunu değişikliklerini, KİK’nin eski başkanlarından Akkaynak şöyle değerlendirdi:
Benim müteahhidim iyidir: “Daha derli toplu iddialı şeyler için kanunun yayınını beklemek, bütün içinde değerlendirmek gerekir. Ancak, yine de söylenecek şeyler var: Kanunda başından beri, 2002’den beri benim görevde olduğum sürede bazı değişiklikler gerekiyordu, bazı eksikler vardı. Baştan yapılan 3-4 değişiklik kanun işleyişi için zorunluydu, kabul ama ya zorunlu olmayan bunca değişiklik, sayısını ben bile tam bilmiyorum. Olay hep hükümetlerin ‘benim müteahhidim iyidir, ben kamunun harcamalarını istediğime, bana hizmet edenlere yönlendiririm’ mantığı yatmaktadır.
Çok kavga ettim: Dönemimde en çok kavga ettiğimiz konun başında bu mantık vardı, onun silinmesi, yeterliliği olan herkesin ihaleleri duyup onlara katılabilmesine imkan sağlamak. Bu çok hoşa gitmedi.
Kap-Kaç Belediye: Kanun 2003 başında yürürlüğe girdi, 2002’nin sonunda belediye hizmetleri kanun kapsamı dışına kaçırıldı. Sincan metrosu alelecele yapıldı halen bitmedi, bu sadece bir örnek.
Bu kadar istisna mı olur: Kanunda en önemli tartışmalı değişiklikler istisna kesiminin genişletilmesidir. Kapsamda bazı istisnalar normaldi, (TSK’nın alacağı savaş araç gereçleri, MİT’in bazı ihtiyaçları) ama o istisnalar o kadar artırıldı ki.
Gökçek’in çabası: Ancak, son değişiklikler istisna maddelerinde yapıldı en önemlisi de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in önemli çabaları sonrası belediyeler bu kapsam dışına çıkarıldı.
Ali Dibolara kapı: Ve en büyük ihale suistimalleri de oralarda, Ali Dibo olayları yani.
Bu şemsiye su tutmaz: Şemsiye delinmeye başlayınca koruma özelliği kalmadı, ihale kanunu da bu hale sokuldu.
Şikayete sınır: Son değişikliklerde iki şeye özellikle dikkat çekmek isterim, öncelikle KİK’e gelecek şikayetler önüne iki baraj kuruldu, kimlerin başvurabileceğine ilişkin kısıtlama. Teklif vermiş kişiler ihaleye katılmamış ise şikayet hakkı da kalmıyor.
Paran yoksa sus: 2. baraj ise, başvuruya getirilen parasal sınırlamalar. Teminat istenecek, Yani ‘parası olan şikayet etsin olmayan etmesin’ deniyor.
AB Mersin’e biz tersine: Değişikliklere AB normları açısından baktığımızda da umut kırıcı. Ben müzakere açılış sürecinde Brüksel’e iki kez gittim. Temel iki konu vardı eşik değer, belli miktar büyüklüğündeki ihalelerin yurtiçinden yurtdışı ihalelere dönüştürülmesi. Bu sınır yüksek bulunuyor ve düşürülmesi isteniyordu. Bunlar henüz daha değişmedi.
Kısa sürede iş bağlama: AB raporlarında özellikle ihale (ilan dahil) sürecindeki sürelerin kısalığından da şikayetçiydi. Son değişiklikler ile bu süreler daha kısaltıldı, yani istenenin tersine gidildi. Kanunun amacı 40 gün düşünüp 4 günde ihale yapmak, şimdi gece rüyasında görüp ihale yapıyoruz, o iş de 40 yıl sürüyor.
Çözüm elektronik ihale: Evet, kurumun iş yükü çok fazla, tabii önüne gelen şikayet etmemeli, bana yar olmadı ona da olmasın, diye. Ama tüm başvuruların önünün kesilmesi de yanlış. KİK’nun iş yükünü hafifletmek için en ideali elektronik ihaleye geçilmesi. Şikayetler gerçek anlamda o zaman bitecek. Ancak bu alanda da 2 yıldır çok gelişme görmüyorum.
AB’den eser yok: Kanunda yapılan değişiklikler ne AB normlarına uygundur ne de şeffaflık açıklık hedefleyen bu KİK’nun oluşturulma amacına.
Sponsor müteahhitlere geri ödeme: Müteahhitler genelde siyasi partilerin bir nevi sponsorudurlar o sponsorluğun karşılığını da o parti iktidara geldiğinde geri almak ister. Kimse saadet zinciri kesilsin diye istemezler. Bu kanunun yumuşak karnı istisna maddesidir .
Boksör ringde kalamaz, kanun biter: Bu yumuşak karın çok darbe alınca o kanun biter, düşer. Aynı ringdeki boksörler gibi. Son değişikliklerin amacı belki de bu.
Gül’den de umudum yok: Kanunun bu sakıncalı halleriyle Cumhurbaşkanlığı’nca geri iade edileceğinden yana da çok umutlu değilim.
AB’yi istiyorsak: Yine de inşallah aklı selim olur. AB’ye hakikaten üye olmak istiyorsak bu değişiklikler herkesi rahatsız etmeli, özellikle bu kanun önemli.