Gündem

Yılmaz, 'İstihdam iyi fakat işsizlik oranı yüksek seyredecek'

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ''Türkiye'de istihdam koşullarındaki iyileşme devam etmekle beraber işsizlik oranlarının bir müddet daha kriz öncesine kıyasla y&u

18 Aralık 2010 02:00

T24 - Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ''Son dönemde aldığımız ilave önlemler, önümüzdeki dönemde tüm dünyayı etkisi altına alacağını düşündüğümüz yeni konjonktüre karşı bir hazırlık olarak değerlendirilmelidir'' dedi.


Yılmaz, Konya Sanayi Odası (KSO) tarafından Dünya Gazetesi'nin katkılarıyla Dedeman Otel'de düzenlenen ''Para Politikaları'' konulu panele katıldı. Yılmaz, burada yaptığı konuşmada, gelişmiş ülkelerin ekonomilerinde toparlanma hızına ilişkin aşağı yönlü risklerin devam etmekte olduğunu, kırılganlıkların sürdüğünü, buna karşın gelişmekte olan ülkelerin büyüme performansının göreli olarak daha olumlu bir seyir izlediğini söyledi.


Kamu borçlarının seyrine bakıldığında, İrlanda, İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi çevre ülkelerde bütçe açıklarının yüksek seyretmesinin borçların sürdürülebilirliğine dair endişe yarattığını belirten Yılmaz, Türkiye'de kamu borç stokunun düşük seviyesine değindi.
 

Yılmaz, istihdam piyasalarına bakıldığında, gelişmiş ülkelerin emek piyasalarındaki olumsuz görünümün sürdüğünü ifade ederek, ''Türkiye'de ise istihdam koşullarındaki iyileşme devam etmekle beraber işsizlik oranlarının bir müddet daha kriz öncesine kıyasla yüksek seviyelerde seyredeceği tahmin edilmektedir'' dedi. Küresel kredi piyasalarında ise durağan seyrin devam etmekte olduğunu vurgulayan Yılmaz, gelişmiş ülke ekonomilerine kıyasla Türkiye'de kredi hacminde yüksek artışlar yaşandığını söyledi.
Yılmaz, Merkez Bankasının temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:


''Finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almak bankanın temel görevleri arasındadır. Merkez Bankası, kuruluş kanunu gereği Türkiye'de finansal istikrardan sorumlu kurumlardan biridir. Türkiye, 2002 yılından beri izlediği basiretli para ve maliye politikaları ile bankacılık sistemine ilişkin düzenleyici ve denetleyici uygulamalar neticesinde, yurt içinde finansal risklerin ortaya çıkmasını engellemiş ve küresel krizden en hızlı çıkan ekonomiler arasında yer almıştır.


Ekonomi politikalarının, küresel kriz sırasında olduğu gibi krizden çıkış sürecinde de yeni dönemin özelliklerine uygun olarak şekillenmesi gerekmektedir. Son dönemde aldığımız ilave önlemler, önümüzdeki dönemde tüm dünyayı etkisi altına alacağını düşündüğümüz yeni konjonktüre karşı bir hazırlık olarak değerlendirilmelidir. Bu yeni konjonktürün temel özellikleri, güvenilir ve dinamik yükselen piyasa ekonomilerine yoğun sermaye akışı sonucunda, bu ekonomilerde aşırı ısınma, aşırı borçlanma ve varlık balonları oluşması riskinin belirmesi ve cari açığın finansal istikrarı tehdit edecek düzeylere ulaşma ihtimalidir.''



''İyi anlaşılmalı'

2003-2007 arası dönem ile kriz sonrası yeni konjonktür arasındaki farkların iyi anlaşılması gerektiğini dile getiren Yılmaz, ''Gelişmiş ülkelerin yaşadığı problemler nedeniyle dış talep zayıf seyretmektedir ve bir süre daha zayıf kalması beklenmektedir. Gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasında büyüme farkı çok yüksek seviyelere çıkmıştır ve bu durum orta vadede devam edecektir. Küresel ekonomide belirsizlik ve zayıflık, doğrudan yatırım iştahını azaltmaktadır. Sermaye akışı, doğrudan yatırım yerine portföy ağırlıklı gerçekleşmektedir. Mali baskınlığın sona ermesi ve finansal sistemin güçlü yapısı, Merkez Bankasının hareket alanını genişletmektedir'' dedi.



Finansal riskler

Yılmaz, yeni konjonktürün yarattığı bazı riskler olduğuna da işaret ederek, ekonomide fiyat istikrarı için gerekli olan faiz seviyesi ile finansal istikrar için gerekli olan faiz seviyesinin her zaman birbirleri ile uyumlu olmadığını söyledi.

Ekonominin aşırı genişleme gösterdiği bir durumda enflasyonu kontrol altına alan bir faiz politikasının, finansal risklerin ortaya çıkmasını engellemekte yetersiz kalabileceğini vurgulayan Yılmaz, öte yandan şiddetli bir resesyon durumunda, finansal istikrarın tesisi için çok daha düşük bir faiz seviyesine ihtiyaç duyulabildiğini söyledi.