Gündem

Yıldıray Oğur: Vehbi Koç, "En güzel yerlerde yaşarlardı, biz de hayran hayran bakardık" dediği Katolik zenginlerinden birinin evinde 20'li yaşlardan itibaren yaşamaya başlamıştı

Vehbi Koç'un “Türkler askere giderdi ölmeye, hasta olmaya. Katolikler, Ermeniler ve Museviler bedel öder, askerlik yapmazlardı. Türkler Büyük paralar kazanır, en güzel yerlerde yaşarlardı. Biz de onlara hayran hayran bakardık.” sözleri yeniden gündem oldu

15 Ocak 2024 07:19

Karar yazarı Yıldıray Oğur, Koç Holding'in kurucusu Vehbi Koç’un yeniden gündem olan, "Türkler askere giderdi ölmeye, hasta olmaya. Katolikler, Ermeniler ve Museviler bedel öder, askerlik yapmazlardı.” sözlerini değerlendirdi. Oğur, Koç'un sözlerine neden olan yıllarda Ermenilerin sürüldüğünü hatırlatarak, Ankara Keçiören'deki şimdilerde "Ankara Araştırmaları Merkezi" olan bağ evinin "Ohannes Kasapyan" isimli bir Ermeni'ye ait olduğunu yazdı. 

Oğur, "Ankara’da bir evin hikayesi" başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı: 

"Katolik Ermeniler, Vehbi Koç’un yaşadığı devirde Ermeni olarak anılmamak ya da Ermeni cemaatiyle aralarına mesafe koymak için kendilerine sadede Katolik diyorlardı.

Ankara’da hali hazırda zaten Ermeni Katolikleri yaşamaktadır.

Ankara’da geniş bir Ermeni Katolik cemaati ortaya çıkar.

Dünyayla, Avrupa ile güçlü ilişkileri olan, iyi eğitimli Ermeni Katolikler, dünyadaki tiftik üretimin merkezi olan Ankara’daki tiftik üretiminde söz sahibi olurlar, Avrupa’ya Angora ihraç ederler, zenginleşirler.

Tabii güzel evler yaparlar, bağlar kurarlar.

Ankara’da daha çok Etlik ve Keçiören civarlarında yaşamaktadırlar.

Vehbi Koç’un Ankara Keçiören’de bir bağ evi vardı. Ömrünün büyük bir kısmını o evde geçirdi. Bütün çocukları da o evde doğdu.

Vakfın sitesine göre “19. yüzyıl sonlarında yapılmış olan ve 1923 yılında Mareşal Fevzi Çakmak’tan satın alınan bağ evini, Koç Ailesi uzun yıllar yazlık konut olarak kullandı. Vehbi Koç’un Ankara'daki hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği ve bütün çocuklarının dünyaya geldiği ev, türünün ayakta kalan son örneklerinden biri”

Sitede bu kadarı yazıyor.

Yani özetle 1923 yılında Mareşal Fevzi Çakmak’tan aldık, gerisini karıştırmayın, varsa sorunuz Mareşal’e sorun diyor.

Peki, hani bunun ilk sahibi?

Bu sorunun cevabını Ottova’nın ünlü mimarlarından biri olan Edward J. Çuhacı’nın 2007’de Çankaya Köşkü’nün hikayesiyle ilgili Hürriyet Gazetesi’nde çıkan bir yazıya gönderdiği mektuptan okuyacağız.

Ama önce kim Edvard Çuhacı?

Yine mektuptan okuyalım:

“Annemin kızlık ismi: ROZ KASAPYAN. Doğum yeri: Ankara 1896-2001. Babasının (yani dedemin) ismi OHANNES KASAPYAN Doğum yeri: Ankara 1857-1944. Dedemin ailesi, kardeşleriyle birlikte Ankara keçisinin tiftiğini (Angora Wool) İngiltere’ye ihraç edermiş. Ve kardeşlerden bir tanesi İngiltere’de Bradford şehrinde yerleşmiş ve Ankara keçisinin tiftiğini İngiltere’de pazarlarmış. Ben İTÜ’nün mimarlık fakültesinden 1954 senesinde mezun oldum. Yedek subaylık görevimi bitirmemi müteakip evlendim ve 1957 Şubat ayında eşimle Kanada’ya muhacir olarak geldim. Hamdolsun, Ottawa’nın belli başlı mimarlarından biriyim.

Büyük paralar kazanır, en güzel yerlerde yaşarlardı. Biz de onlara hayran hayran bakardık” dediği Katolik zenginlerinden birinin evinde 20’li yaşlardan itibaren yaşamaya başlamıştı, yani hayran hayran bakışları çok da uzun sürmemişti.

O ideoloji, şimdi “Ankara Araştırmaları Merkezi” olan o evin ilk sahibinin adını bir yere yazamayacak kadar da hala güçlü…"

Yazının tamamını okumak için tıklayın