Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, baro başkanlarının 'çoklu baro' ve 'nispi temsil' karşı başlattığı yürüyüşüne, "Doğru bir yöntem" değil yorumunu yapan ve son zamanlardaki açıklamalarıyla eleştirilen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu için, "Ama bu kez galiba değişen kişi Metin Feyzioğlu değil.Aslında Metin Feyzioğlu da dedesi gibi her durumda devletin yanında duruyor." değerlendirmesinde bulundu.
Oğur, "Dün verdiği röportajda baro başkanlarının yürüyüşü için “Doğru bir yöntem değil” demesine rağmen 10 yıl önce Ankara Barosu başkanlığı sırasında toplantı ve yürüyüş hakkının da güçlü bir savunucusuydu. 2011 seçim kampanyası sırasında Hopa’da Erdoğan’ı protesto gösterisinde çıkan olaylarda atılan gaz bombalarının etkisiyle kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden Metin Lokumcu’yu anmak için Ankara’da düzenlenen izinsiz gösteride tutuklanıp, dört saat boyunca polis otobüsünde dövülen iki solcu üniversite öğrencisini, otobüse girip kurtaran Ankara Barosu başkanı oydu. Yine 2012 yılında yine Ankara’da Cumhuriyet Bayramı’nda partiler ve sivil toplum örgütlerinin düzenlediği Birinci Meclis’ten Anıtkabir’e Seferberlik Yürüyüşü’ne izin vermeyip, 'Mustafa Kemal’in askerleriyiz' diye bağıran büyük kalabalığa gazla ve tazyikli suyla müdahale eden Ankara polisi hakkında suç duyurusunda bulunan da oydu. Aralarında Öcalan’ın avukatlarının da olduğu KCK davasında tutuklanan 50 avukata destek için Paris ve Berlin Barosu’ndan gelenlerle birlikte Çağlayan Adliyesi önünde 'Savunmaya Özgürlük' pankartını tutanlardan biri de oydu. ODTÜ olayları sırasında gözaltına alınan gençlerin, Gezi olayları sırasında protestocuların yanındaydı" ifadesini kullandı.
Oğur, "Tabii ki herkes zamanın şartlarına, şahsi beklentilerine göre değişebilir, tecrübelerden öğrenebilir. Ama bu kez galiba değişen kişi Metin Feyzioğlu değil. Feyzioğlu, Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu’nun torunu. Doğum sırasında annesini kaybedip, babası da evi terk ettiği için dedesi tarafından yetiştirilmiş. Sadece dedesinin soyadını taşımıyor, onun siyasi mirasını da güçlü biçimde temsil ediyor.Güçlü bir Atatürkçü olan Turhan Feyzioğlu’nun siyaseten tek bir pozisyonu vardı; Her zaman devletin yanında olmak. " düşüncesini dile getirdi.
Oğur, "27 Mayıs darbesinin ardından bakan olurken, ortanın soluna kayan CHP’yi komünistlikle suçlayıp ayrılarak Cumhuriyetçi Güven Partisi’ni kurarken, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı için el kaldırırken, “anarşik olaylara” karşı Erbakan’la yan yana gelme pahasına Milliyetçi Cephe hükümetlerine katılırken de hep devletin yanındaydı. O yüzden 12 Eylül’de darbe yapan Kenan Evren’in aklındaki ilk Başbakan adayı oydu. Aslında Metin Feyzioğlu da dedesi gibi her durumda devletin yanında duruyor." görüşünü savundu.
Oğur yazısında şunları kaydetti:
10 yıl önce Ergenekon operasyonlarına karşı askeri ve sivil statükonun yani devletin yanındaydı, bugün de bekasının tehlikede olduğunu söyleyen yeni statükonun yani yine devletin yanında.
Bu pozisyona da bir günde gelmedi. 17/25 Aralık’tan sonra Başbakan Erdoğan’ı ziyaret etmiş, Ergenekon ve benzeri davalardaki tutuklu asker ve sivillerin tahliye edilmesine etkili bir rol oynamıştı. Hendek olayları ve 15 Temmuz darbesinden sonra iktidara daha fazla yaklaşmış, bir yıl önce o katılamasın diye kanunu değiştirilen Adli Yıl’ın Beştepe’deki açılışına katılmıştı.
10 yıl önce askeri ve sivil bürokrasi yani devlet tehlikede olduğu için sesini yükselmiş, ifade hürriyetini, muhalifleri, sokaklarda gösteri hakkını, hukuk devletini, tutuksuz yargılanmayı savunmuştu.
10 yıl sonra yine devletin tehdit altında olduğunu düşünerek bu kez sokaklarda yürüyüş yapan kendi barolarının karşısında ve iktidarın yanında duruyor.
Artık onu hukukun temel ilkelerini hatırlatırken değil, savaşta sivilleri öldürmenin meşru gerekçelerini açıklarken, fikirleri yüzünden içeride olan insanların ne kadar suçlu olduklarını anlatırken, sokaklarda gösteri yaparak değil, külliyede Cumhurbaşkanı hararetle alkışlarken görüyoruz.
Aslında değişen Feyzioğlu değil, değişen devletin sahipleri.
Değişen 10 yıl önceki devleti değiştirmeye, demokratikleştirmeye çalışırken çözüm süreci, Alevi, Kıbrıs, Ermenistan açılımları yaparken bugün statükoyu, devleti temsil eden AK Parti iktidarı.
Fevzioğlu yalnız da değil, bir zamanların sıkı muhalif ulusalcı paşaları, Kemalist siyasetçileri, gazetecileri de ya tamamen ya da çeşitli meselelerde iktidarın yanında duruyor. 10 yıl önce savundukları hukukun temel ilkelerini, tutuksuz yargılanma hakkını unutmuşa benziyorlar.
İki yıl önce oybirliğiyle başkan seçtikleri Fevzioğlu’yla bugün karşı karşıya gelen baroların ve muhaliflerin kaçırdığı nokta tam da burası. Onlar hala tartışmanın Kemalist resmi ideolojiyle, İslami iktidar arasında olduğunu zannediyor, hala bu iktidara karşı Anıtkabir’den mesaj verebileceklerini düşünüyorlar.
Halbuki Türkiye’deki en büyük ideoloji devlettir. İktidarın yanında durmak milli bir spordur. Kemalist, solcu, İslamcı, milliyetçi olup her kriz anında devletin yanında saf tutmak mümkündür. Bugün her ideolojinin devletperestleri bir araya geliyor. Kayahan’ın meşhur sözündeki gibi.
Yolu devletten geçen herkes bir gün bir yerde buluşur.
Esas soru sizin nerede duracağınıza karar vermenizdir...
Yazının devamı için tıklayın