Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, bugünkü yazısında Türkiye'deki ekonomik durumu Almanya ile karşılaştırdı. Kılıçarslan, Almanya'da ekonomik tedbirlerin gündeme gelmesinin Türkiye'ye göre daha olağan karşılandığını savundu. Sözlerinin Türkiye'deki krizi savunmak olarak anlaşılmamasını isteyen Kılıçarslan, "İstanbul’dan İzmir’e 1.000 lira yakıt parası ödedim. Ev sahibim kiramı 7.000 TL yaptı. Üsküdar’da simit 4 lira yahu, daha ötesi var mı?" dedi.
Kılıçarslan, bugünkü yazısının "Bir tespit" başlıklı kısmında şu ifadeleri kullandı:
"Almanya Ekonomi Bakanı Habeck, yaptığı tasarruf çağrısında: “Gideceğiniz yere trenle ya da bisikletle gidin. Arabayla gitmediğiniz her kilometre Rusya’nın fosil yakıtlarına, sıcak suyla almadığınız her duş Rusya’nın doğalgazına dur demek manasına geliyor.”
Bunun dahası, dün haberlere düştü. Almanya’nın pek saygın bulunan gazetesi Bild, 6 Alman’dan birinin gün içerisinde bir öğününü atlatarak yaşamayı seçtiğini, ekonomik krizle mücadele etmenin yolunu burada bulduğunu yazdı.
Şimdi ben bunları böylece yazınca “Almanya’daki krizi gösterip Türkiye’deki krizi savunacak” diyebilecek süt danalarının hevesini kursağında bırakayım: Meselem o değil.
Meselem, güçlü ekonomik yapısı ile küresel ekonomik krizi doğal olarak Türkiye’den daha hafif atlatan Almanya’nın tasarruf tedbirlerini konuşmasındaki rahatlık ile bu tedbirleri hayata geçiriyor olmasındaki kararlılık.
Bilmem, belki de Almanların iki dünya savaşında da yenilmesi ve değişen şartlara uyum sağlamalarındaki esneklik etkilidir bu rahatlıkta ve kararlılıkta.
Bırakın “gerekirse haftada bir yıkanın” demeyi Türk milletine, “mevsiminden önce meyve-sebze almayın” denilse “hükümet istifa” denilir. Yarı şaka yarı ciddi Yeniçeri Ocağı’nda çıkan isyanların başat nedeninin “kabak yemeği” olduğu bilgisi toplumsal hafızamızda vardır ve canlıdır.
Zannederim tasarruf etmek, bizim millete göre bir şey değil. Belki çok da zorlamamak lazım.
Meselenin bam teli bence şurasıdır. Millet olmak, zoru, geldiğinde başarılacak bir gerçekliktir esasen. Ancak bizimki gibi ülkelerin “millet olması ve millet kalması” genellikle istenmediği için “kabak yemeği” hep problem olagelmiştir. Birileri tarafından problem olarak tanımlanmıştır.
Yahu durun. Vallahi olanı biteni savunmuyorum. Olanın bitenin çok da savunulacak bir tarafı kalmadı zaten. İstanbul’dan İzmir’e 1.000 lira yakıt parası ödedim. Ev sahibim 3.500 lira olan kiramı 7.000 lira yaptı. Üstelik “Ocakta yine konuşacağız” dedi. 94 liraya satılan 350 sayfalık, normal kapaklı kitap gördüm. Üsküdar’da simit 4 lira yahu, daha ötesi var mı?
Sadece şunu bir soru olarak soruyorum: Zaten hep ayağını yorganına göre uzatmak zorunda olan dar gelirliler hariç, ekonomik krizle mücadele etme azminde olan herhangi insan topluluklarını niçin görmüyoruz güzel yurdumuzda?"
Yazının tamamını okumak için tıklayın