Yeni Şafak gazetesi yazarı Mehmet Acet, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la telefonda konuşan Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın “Akın Öztürk darbenin Cemal Gürsel'i olacaktı” dediğini belirtti.
Acet, darbe girişiminde bulunan askerlerin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağını bulabilmek için gece görüş gözlüklerini kullandığını da ifade etti.
Mehmet Acet’in bugün (5 Ekim 2016) yayımlanan “Erdoğan’ın uçağını bulmak için bunu da yapmışlar" başlıklı yazısı şöyle:
Hava Kuvvetleri Komutanlığı binası misafir ağırlama odasının duvarlarını, 1911 yılından itibaren komutan olarak görev yapanların fotoğrafları süslüyor.
1911…
Yani havacılığın bizdeki başlangıç tarihi.
İlk fotoğraf, dönemin Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa'ya ait.
En sonda, son emekli Hava Kuvvetleri Komutanı sıfatı taşıdığı için Akın Öztürk'ün fotoğrafı var imiş.
Var imiş diyoruz, çünkü darbe kalkışması sonrası kalkışmanın bir numaralı şüphelilerinden biri olduğu için ona ait fotoğraf oradan kaldırılmış.
Havacılık müzelerindeki heykelleri gibi.
Bir yıl öncesine kadar en tepesinde yer aldığı kurum, 15 Temmuz'dan sonra Akın Öztürk'e ait ne varsa silip atmış.
“Akın Öztürk darbenin Cemal Gürsel’i olacaktı”
Hava Kuvvetleri Komutanlığını 2015 yılından itibaren Org. Abidin Ünal yürütüyor.
Ünal'ın ataması, Ağustos şurasında emekli edilen Akın Öztürk'ün yerine yapılmıştı.
Halef ve selef iki Hava Kuvvetleri Komutanı…
Biri, 15 Temmuz'un Cemal Gürsel'i olmaya talip oluyor, diğeri “bu bir Divan-ı Harp suçudur” diyerek darbeye karşı kahramanca karşı duruyor.
“Cemal Gürsel de nereden çıktı?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
O halde anlatalım.
Darbe girişimi savuşturulduktan sonra, 16 Temmuz'da, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Geçmiş olsun” dileklerini iletmek için Hava Kuvvetleri Komutanı'nı arıyor.
Abidin Ünal, o telefon görüşmesinde selefi Akın Öztürk'ün darbedeki rolü ile ilgili kendi görüşünü Cumhurbaşkanı'na şöyle iletiyor:
“Darbe başarılı olsaydı eğer, Akın Öztürk darbenin Cemal Gürsel'i olacaktı.”
27 Mayıs'ı hatırlayalım.
Darbeciler “Bize bir baş lazım” dedikten sonra, İzmir'de izin yapıp emekliliğini bekleyen Cemal Gürsel'i alıp başlarına getirmişlerdi.
Tabi, Cemal Gürsel'in “Baş'lığı” sembolik düzeyde kalmış, asıl kararlar alt rütbedeki cuntacı subaylar tarafından alınıp uygulanmıştı.
27 Mayıs'tan epeyce esintiler taşıyan 15 Temmuz girişimi başarılı olsaydı eğer, Akın Öztürk'ün üstleneceği rol de hemen hemen böyle bir şey olacaktı.
En azından Cumhurbaşkanı'na telefonda söylemesinden anlıyoruz ki, selefi, şimdiki Hava Kuvvetler Komutanı, Öztürk'ün rolüyle ilgili böyle düşünüyor
.
“Uçakların kalkmasını engelle(ye)meyen generale:Allah belanı versin
Abidin Paşa'nın 15 Temmuz'un savuşturulmasındaki rolünden bahsederken o gece zamanla yarışarak aldığı inisiyatiften, darbeye karşı takındığı kararlı ve net tutumdan söz ediyoruz.
Hava Kuvvetleri Komutanı, bir darbe girişimi olduğu kendisine rapor edildiği anda, 24 havacı generali İstanbul'da düğün salonunun bir odasında topluyor.
“Darbecilik bir Divan-ı Harp suçudur” dedikten sonra emrindeki generallere havadaki uçakların derhal indirilmesi, yerdeki uçakların da havalanmasının engellenmesi emrini veriyor.
Bir taraftan da bu 24 havacı generalin hangilerinin darbecilerle işbirliği içinde olduğunu, tavırlarını, gözleriyle süzerek anlamaya çalışıyor.
Paşaların çoğu komutanlarından alıp aşağıya ilettikleri emirlerden olumlu sonuç alıyor.
Havadaki uçakların çoğu indiriliyor, yerdekilerin kalkışı engelleniyor.
Ancak nice sonra, Diyarbakır'daki Üs'ten sorumlu Generalden, “Komutanım uğraştım ama uçakların kalkışını engelleyemedim” cevabı geliyor.
Abidin Ünal, zaten şüphe duymakta olduğu Diyarbakır Üs Komutanı'ndan böyle bir cevap alınca, o Generalin gözlerinin içine bakarak “Allah belanı versin!” diye bağırıyor.
Hava Kuvvetleri Komutanı'nın darbeyi durdurmak için yaptığı o toplantıya katılan 24 Havacı Generalin 9'u daha sonra darbedeki rollerinden dolayı tutuklandı.
Darbenin savuşturulmasına ciddi katkılar sağlayan o 1,5 saatlik toplantının sonunda darbeciler, salonu basıp Abidin Paşa dahil bütün generalleri derdest ettiler.
Ancak işbirliği içinde olanların kelepçeleri kısa süre sonra çözüldü.
Abidin Ünal, darbenin asıl merkez üssü Ankara Akıncılar'a (Mürted) doğru yola çıkarılırken, Fenerbahçe Ordu Evi'nde bırakılan eşi Leyla Ünal'ın yanına gelen işbirlikçi paşalar, FETÖ'nün alamet-i farikasına uygun düşecek şekilde sahte üzüntü beyanında bulunuyorlardı.
Erdoğan’ın uçağını gece gözlüğü ile bulma çabası
15 Temmuz'un bir numaralı hedefi Cumhurbaşkanı Erdoğan idi.
Erdoğan'ın tehlikelerle dolu o uçak yolculuğu ile ilgili bugüne kadar bir sürü anekdot anlatıldı.
Erdoğan ve ailesi her anı ölümcül riskler taşıyan o yolculuktan Allah'ın lütfu ile kurtulmuştu.
Şunu biliyoruz:
Darbeciler o uçağı bulmak için o gece ellerinden gelen her şeyi yaptılar.
Hareket Merkezi'nde kabloların kesilmesi sayesinde Erdoğan'ın uçağının kimlik bilgilerinin darbecilerce tanımlanmasının önü kesilmişti.
Ama onlar buna rağmen pes etmemişler.
Öğrendik ki, o geceye dair hava iletişim sistemine şöyle bir bilgi girişi olmuş.
Havada Cumhurbaşkanı'nın içinde bulunduğu uçağı bulabilmek için her yolu deneyen F-16 pilotları, elektronik tanımlama sistemi devre dışı kalınca bu defa gece görüş gözlüğünü başlarına geçirmişler.
Ve gördükleri uçakların peşine takılıp yanlarına yaklaşarak uçak kuyruğundaki yazıları okumaya başlamışlar.
Uçakların kuyruğundaki yazılar, o uçağın kimliğini gösteriyor.
Ama Allah'tan, bu yöntemle de Cumhurbaşkanı'na ulaşamamışlar.