Eski Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdürü ve Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Kimsenin racon kesmesine de, ayar vermesine de ihtiyacım yoktur. Eğer racon kesilecekse bu raconu bizzat kendim keserim" açıklamasıyla ilgili olarak "Reis ikinci keredir uyarıyor bu tayfayı. Demek ki üçüncüde, ‘Ya Allah’ deyip Osmanlı tokadını nakşedecek yüzlerine" dedi.
"Şimdi Kaçkarların zirvesine tırmanmış biri olarak konuya çok adapte olamadım henüz. Malum yüksek rakım farkı ve 40 km yürüyüş nedeniyle, insan zihnen ve bedenen ciddi olarak hırpalanıyor" diyen Öztürk, sözlerine şöyle devam etti:
"Ben hele tam kendime geleyim, ‘racon kesme, aleme nizamat verme, Reise yamuk yapma’ neymiş onlara gösteririm! Siz merak etmeyin. Alem buysa kral benim artık."
Kemal Öztürk'ün "Racon kesenler aranıyor" başlığıyla yayımlanan (23 Ağustos 2017) yazısı şöyle:
Ben hafta sonu Kaçkar dağlarının zirvesine (3932 m) tırmanırken oldu her şey. Cumhurbaşkanımız kendi adına racon kesenlere vermiş ayarı. Ortalık toz duman olmuş. Lakin ben o esnada çok zor şartlarda, hayatta kalmaya çalışıyordum. Şok şükür zirveye çıkıp, Türk bayrağını öpüp, deftere adımı yazıp selametle indim aşağı. Daha sonra yazacağım bu konuyu. Şimdi başka işimiz var.
Racon kesenleri arıyoruz
Baktım racon meselesi kayıtsız kalınacak gibi değil. Zira Cumhurbaşkanı eğer bizim de tahmin ettiğimiz kişileri, yani ekrandan parmak sallayıp herkesi tehdit eden, köşesinden insanları hedef gösteren, sosyal medyada insanların hayatlarını karartmak için uğraşan lejyoner, tetikçi ve menfaatçi takımı kast ediyorsa, buna sessiz kalamayız. Zira o lehyoner ekibin hedefine koyduğu, iftira ve tehdit ettiği kişilerden biri benim.
Bu durumda topa girmemiz gerekti.
Birinci sorunumuz, önce Reis’in, sonra da AK Parti sözcüsü Mahir Ünal’ın ‘ayar verdiği’ bu kişiler kimdir? Bunu bulamıyoruz. İsim vermiyorlar çünkü. Böyle olunca racon kesen haytalar da üzerine alınmıyor. Dün İsmail Kılıçarslan kardeşim, “benim o racon kesen ülenn” diye yazıp fedakarlık yapmış. Eyvallah. Lakin herkes biliyor ki, o da benim gibi paralı lejyoner askerlerin hedefinde olan kader kurbanı biriydi.
Şimdi dikkat ettiyseniz üslubum biraz değişti. Daha Kasımpaşa, Kadırga, Tophane ve Selamsız alemlerinin diline de kayabilirim. Bu alemin raconunu biliriz yani! Ama gerek yok şimdi. Neticede bir köşe yazarıyız icabında.
Racon kesmeye devam edecekler mi?
Üç gündür ‘kim bu racon kesenler?’ sorusunu sormaya devam ediyor insanlar. O da ne? AK Partili bir vekil çıkıp, ‘baş şüpheli tetikçiyi kast etmedi, kıymayın ona’ diye ortaya atıyor naçiz bedenini.
Peki kimi kast etti Reis?
Gören de Tapınak Şovalyeleri gibi gizli bir örgütten bahsediyoruz da adamlar bulunamıyor sanacak. Değil.
Başbakan Binali Yıldırım’dan tutun, genel başkan yardımcılarına, bakanlardan tutun, milletvekillerine, oradan tutun Diyanet İşleri eski Başkanı'na, sonra da bizim gibi gazetecilere kadar, AK Parti’ye gönül vermiş, devlete, millete hizmet etmiş insanlara saldıranlar kabak gibi ortada aslında.
Hadi bu racon kesenler araziye uydu, başını kuma soktu, görünmez olduğunu zannediyor, üstüne alınmıyor.
Tamam da bu insanlara televizyonlarında program yaptıran, gazetelerinde yazdıran, gizli haber siteleri açtırıp orada istihdam eden, para veren, besleyenler neden Reis’in sözünü dinlemiyor peki?
‘Benim adıma racon kesemezsin, konuşamazsın, AK Parti adına söz söyleyemezsin’ denen insanlar nasıl oluyor da hala mevzilerini koruyorlar?
Bu konuda iki görüş var.
Birincisi şudur:
‘Bir teki dahi etkilenmeyecek Reis’in bu çıkışından. Göreceksiniz bir süre sonra yine o ekranlardan, o köşelerden, o sosyal medya hesaplarından racon kesmeye devam edecek. İnsanları tehdit edecekler, Ankara’daki siyasileri, bürokratları korkutacaklar, iş takip edecekler, ganimet toplayacaklar. Çünkü bu alemde herkes bilir ki, bu racon kesenlerin hesabı böyle görülmez.’
İkinci görüş de budur:
‘Parti yöneticileri ve tabanından, AK Parti’ye destek veren insanlardan o kadar çok şikayet geldi ki, Reis artık buna kayıtsız kalamadı. Bu insanların partiye ve ülkeye verdiği zararı gördü. Şimdi onları tasfiye edecek.’
Benim de ‘resmi’ görüşüm şudur:
‘Reis ikinci keredir uyarıyor bu tayfayı. Demek ki üçüncüde, ‘Ya Allah’ deyip Osmanlı tokadını nakşedecek yüzlerine. Bunun beklentisine girdik inşallah. Zaten hayatımız beklemekle geçiyor bu sıra.’
Mafyöz bir düzen kuruyorlar
Aslında ben buraya uzun bir isim listesi yazabilirim. Fakat mesele o zaman kişiselleşir. Konu bana ya da başka bir isme iftira atılması, çamur bulaştırılması değildir.
Mesele, ülkede mafyöz bir ortamın gittikçe yaygınlaştırılmak istenmesi, hukuksuz bir düzenin meşrulaştırılmaya çalışılması meselesidir ki, her şeyden önemli bir konudur.
Bugün ben, yarın başka biri bu hukuk ve ahlak tanımaz insanların kurbanı olacaktır. Bunu engellemek için bu düzeni kuranlar, bu lejyonerleri kiralayanlar, besleyenler kimlerse, hepsiyle birlikte bu sorunu çözmek lazım. Bu ülkenin selameti için şarttır artık.
Yoksa kişisel olarak bizim yaşadıklarımızın, ülkenin ve devletin yaşayacakları karşısında bir kıymeti yoktur.
./.
Şimdi Kaçkarların zirvesine tırmanmış biri olarak, (ki 3932 m ile Türkiye’nin en yüksek dördüncü dağıdır, öyle hafife almayın) konuya çok adapte olamadım henüz. Malum yüksek rakım farkı ve 40 km yürüyüş nedeniyle, insan zihnen ve bedenen ciddi olarak hırpalanıyor.
Ben hele tam kendime geleyim, ‘racon kesme, aleme nizamat verme, Reise yamuk yapma’ neymiş onlara gösteririm!
Siz merak etmeyin. Alem buysa kral benim artık!