HDP'nin barajı aşıp atmayacağı tartışmaları gündemdeki yerini korurken, Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, "Adına baraj dediğimiz sistem gayetle saçma gayetle sapan bir sistemdir ki böyle acılı ittifaklara, böyle sosyolojik garabetlere sebebiyet vermektedir" dedi. "Seçmenin verdiği oyun temsili meselesi hızla bir çözüme kavuşturulmalıdır" diyen Kılıçarslan, "Yüzde 1'in de Meclis'te temsil edilebildiği bir sistemin ivedilikle hayata geçirilmesi zorunluluğu gün gibi ortadadır" ifadesini kullandı.
Kılıçarslan'ın Yeni Şafak'ta "Bağzı ittifaklar, bağzı sessizlikler" başlığıyla yayımlanan (26 Mayıs 2015) yazısı şöyle:
Savaş Genç diye biri varmış. Fatih Üniversitesi'nde hoca, Aksiyon'da yazar. Şöyle yazdı zat-ı şerifleri: 'Deneyen kaybedebilir denemeyen kaybetmiştir. AKP tek başına iktidar olursa hukuk ve anayasa tanımaz tavrı ile taş üstünde taş bırakmayacak.'
'AK Parti 13 yıldır iktidarda, hukuk ve anayasa tanımıyorduysa bu 13 yılın 11'ini niçin AK Parti'ye destek vererek tükettiniz? Şimdi oylarınızı vereceğinizi söylediğiniz Hakan Şükür AK Parti'den vekil olurken onu niçin uyarmadınız?' diye soramayız tabii.
'Bozulan menfaat birliğinizi ne diye böyle süslü laflarla 'ilkeselmişçesine' gösteriyorsunuz?' meselesine ise hiç giremeyiz. 'Hukuk diyorsun da hacı abi, bu kurban olduğum hukuk senin elindeyken tanıdın mı onu?' cümlesini de kuramayız. Gerek yok.
Zat-ı şerifleri şunu da yazdı: 'Elim HDP'ye oy vermeye gitmez diyenleri anlamıyorum. Zira HDP'ye vermediğiniz her oyu aslında AKP'ye vermiş olacaksınız. Elinize bir daha bakın.'
Şimdi bir daha gözden geçirelim. Adam, 'HDP'ye vermediğiniz her oyu aslında AKP'ye vermiş olacaksınız' diyor değil mi? Aynı zamanda da 'muhtemelen bizim evin oylarının tamamı da (bu arada '-da' ekini ayrı yazmamış akademisyenimiz; ben düzelttim) Hakan Şükür'e gidecek' diyor. Yani zat-ı şerifleri AK Parti'ye oy verecekmiş. Çünkü oyunu HDP dışında bir yere vererek aslında AKP'ye vermiş oluyor.
Hadi bir de şöyle söyleyelim: Oyunu Hakan Şükür'e vererek AKP'ye vermiş olacak akademisyenimiz diğerlerine 'oyunuzu HDP'ye verin ki AKP'nin hukuk tanımazlığı son bulsun' diyor.
Bu noktada benim devreler hafif tertip ısındı.
Gelelim duayen gazeteci Bekir Coşkun'a. Sözcü'deki yazısında özetle diyor ki: 'Ben aslında Vatan Partisi'nin destekçisiyim. Lakin Vatan Partisi'nin barajı geçemediği anlaşıldığından oyumu CHP'ye vereceğim. Ama siz, AKP'yi durdurmak için oyunuzu 'utangaçlık yapmadan' HDP'ye verin. AKP'nin anayasayı değiştirmesini de, Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlık hayalini de ancak böyle engelleyebilirsiniz.'
Oyunu CHP'ye verecek, aslında Vatan Partisi destekçisi duayen gazetecimiz diğerlerine 'HDP'ye oy verin, çekinmeyin' diyor. Bence fevkaladenin fevkinde 'fantastik' bir durum… Vatan Partisi'nin siyasi skalanın neresinde, HDP'nin siyasi skalanın neresinde durduğunu biliyor olmak bu fantastik girişimi daha da dikkat çekici hale getiriyor.
Bu noktada benim devrelerdeki ısınma epey bir arttı tabii.
Ve Yeşilova (Suli) Mahallesi sakinleri imzalı bir afişten söz edeyim. 'HDP dışında başka partilerin girmesi tehlikeli ve yasaktır' yazıyor üzerinde. Bir de kıpkırmızı el işaretinin içinde 'dur' yazısı var.
Değil AK Parti, MHP, hatta CHP benzer bir afiş hazırlasa sosyal medya başta olmak üzere her yer yıkılır, bu afişe imza atan parti hakkında antidemokratik olmaktan faşizme kadar geniş bir parkurda laflar dizilirdi. Derin bir sessizlikle karşılandı afiş. Hatta 'bir mahalle halkının yaptığını bütün HDP'ye izafe etmemek gerekir' cümleleri yankılandı sağda solda. 'İyi de a benim ibişim, sen IŞİD'in Palmira'da yaptığı katliamı bile AK Parti'ye yazıyorsun ya' cümlesini kursak nasılsa faydası olmayacak.
Tabii bu noktada benim devreler yandı artık.
Elhasıl, seçime bu denli yaklaşmışken bu bağzı ittifaklar ve bağzı sessizlikler benim açımdan ibret alınacak çeşitli noktalara temas ediyor.
İlk nokta şudur. Adına baraj dediğimiz sistem gayetle saçma gayetle sapan bir sistemdir ki böyle acılı ittifaklara, böyle sosyolojik garabetlere sebebiyet vermektedir. Seçmenin verdiği oyun temsili meselesi hızla bir çözüme kavuşturulmalıdır. %1'in de Meclis'te temsil edilebildiği bir sistemin ivedilikle hayata geçirilmesi zorunluluğu gün gibi ortadadır. Misal, HDP'nin %7 ile de aldığı oy oranında temsil etmesi gerekir. Bu, sosyolojik sağlığımız için elzemdir.
İkinci nokta şudur. AK Parti'nin varlığını ilk kez bu denli net şekilde kanıksayan yerleşik düzen, AK Parti'yi engellemek için asla bir araya gelmeyecek, bir araya gelmesi teklif dahi edilemeyecek kesimlerin ittifak etmesine ön ayak olmaktadır. Bu, Türkiye'nin asıl gerçeğinin AK Parti olduğunun muarızlarınca da kabul edildiğinin zımni bir göstergesidir.
Üçüncü nokta ise şudur. Sanırım muhalefetin bu tavrı, AK Parti'nin bir kez daha tek başına iktidar olmasını sağlayacak asıl güç olacaktır. Gevşeyen, sıkılığını kaybetme temayülüne giren AK Parti seçmeni, bu ittifakları gördükçe 'sandıkta ne yapacağım' sorusuna AK Parti lehine cevap vermektedir. Nisan başında %39 bandını gören AK Parti'nin şimdi yeniden %45'lere dayanmasının en önemli izahı bence budur.
Ne diyordu Alain de Botton: 'Amcamın oğlu. Şu baraj konusunda dediklerine katılıyorum. Hormonlu siyasetin memlekete bir gram faydası yok. Hatta hormon kanser de yapar.'