Eski Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdürü ve Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde 51.4 "evet" oyuyla kabul edildiği halk oylamasıyla AKP'nin siyasi geleceğini tehlikeye attığını ileri sürdü. "Dikkatli olunmazsa tehlike büyük" ifadesini kullanan Öztürk, "Öyle teşkilatlardaki ekiplerin, Ankara bağlantılarının istedikleri kişilerle kimse seçmenin karşısına çıkamaz. Çıkarsa millet başkasını tercih eder, parlamentoda çoğunluğu kaybeder. Bu da hükümetin çalışmalarını bloke eder, Cumhurbaşkanı'nın yargılanma yolunu açar" diye yazdı.
Kemal Öztürk'ün "Siyasete giden yol değişti" başlığıyla yayımlanan (31 Mayıs 2017) yazısı şöyle:
Bir kişi siyasete girmek istese, nasıl bir yolu izlemek zorundadır?
7 Haziran 2015 seçimlerinde Sakarya'da aday adayı olduğumda, siyasetin kılcal damarlarını görme fırsatım olmuştu. O zaman siyasete giden yolda bir sorun olduğunu bizzat yaşadım.
Hayır, beni aday yapmadıklarını için bu sorunun varlığını anlamış değilim. Sorunun varlığını, bir de sahada test ettiğim için bunu söylüyorum. Acaba seçilsem böyle rahat konuşur muydum? Bu ayrı bir tartışma konusu!
Erdoğan: 2019 çok zor olacak
Şimdi siyasete uzanan yolun ilginç bir yöne doğru gittiğini anlatmak için bu konuyu açtım.
Konuyu hatırlatan da, partisinin başın geçer geçmez, “2019 seçimleri çok zor olacak" diyerek revizyona giden Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Bu uyarıyı neredeyse her konuşmasında tekrarlıyor dikkat ettiniz mi?
Dün katıldığı ilk grup toplantısında teşkilatlarda bir metal yorgunluğu olduğunu, illerde ciddi değişim olacağını açık açık söyledi Erdoğan. Demek ki sorunun parti merkezinde daha az, taşrada daha çok olduğunu düşünüyor. Zira partiyi yönetecek MYK'da çok ciddi bir değişim yapmadı.
Referandumda il teşkilatları ve belediye başkanlarının yeterince çalışmadığı yönündeki kanaat, Ankara'da daha baskın demek ki. Şimdi önümüzdeki günlerde yapılacak il kongrelerine çevrildi gözler.
Burada dikkat kesilelim.
AK Parti'nin son Anayasa değişikliği ile siyasi geleceğini nasıl tehlikeye soktuğunu anlatmaya çalışayım. Zira yapılacak her değişiklik 2019 seçimlerini etkileyecek.
Eskiden siyasete hangi yoldan gidilirdi?
Parti teşkilatlarında ekipler vardır. Her il ve ilçe teşkilatında ekipler oluşur. Bu ekiplerin muhakkak Ankara'da bağlantılı olduğu güçlü siyasetçiler vardır.
Ekipler, seçim zamanı geldiğinde bir il başkanını, bir belediye başkanı ya da milletvekilini destekler. Temayül yoklamalarında, ilde yapılacak STK anketlerinde ya da kamuoyu araştırmalarında organize olurlar ve istedikleri adayın seçilmesi için uğraşırlar.
Dikkat ettiyseniz, vatandaşın burada dahili neredeyse yoktur. Ekiplerin desteklemediği bir kişinin, çok yüksek kaliteye sahip olsa da sisteme girmesi imkansızdır.
İstisnasız tüm siyasi partilerde böyledir. Ancak AK Parti iktidar partisi olduğu için bu yarış daha çetin geçer.
Sonuçta illerde adaylar tespit edilir ama Ankara son kararı verir. Bu sefer de illerin Ankara'daki bağlantıları arasında bir rekabet oluşur. Sonunda liste genel başkanın önüne gider. Genel başkan elenerek gelen adaylar arasında tercihlerini yapar. Tercih kriterleri çok çeşitlidir. Neticede partiyi, ili, devleti yönetecek aday kadrolar seçilecektir. Sonunda karar verilir ve ilan edilir.
Kendi adayı seçilmeyen parti içi ekiplerin, bir tanesi sevinir, diğerleri üzülür doğal olarak. Bu üzüntü bazen kızgınlığa ve öfkeye kadar gider. Kimi teşkilatlarda istifalar görülür. Zira çetin rekabet bazen bir ekibin tasfiyesine neden olabilir.
AK Parti'de çıkan liste parti teşkilatlarını, vatandaşları mutlu etmese de genelde sandık başında yine de ona oy verilir. Zira tüm ekiplerin ortak buluşma noktası Erdoğan sevgisidir. Liste kötü de olsa, istediği insan seçilmese de yine de sandıkta oy Erdoğan'a/AK Parti'ye verilir.
Şimdi dikkat!
Yeni sistemde siyasetin yolu nasıl değişti?
Yeni sistemde durum aynı olmayacak. Artık 'istikrar için oylar bölünmesin' tezi, 'koalisyon olmasın, bir partiye oy verelim' tezi tamamen ortadan kalktı. İnsanlar Erdoğan aşkı nedeniyle AK Parti'ye oy vermek zorunda da hissetmeyecek kendisini.
Zira oyu ikiye ayrıldı. Birini Erdoğan'a verecek, o kesin. Diğerini ise, yani milletvekili seçen oyunu, şehrine en iyi hizmeti yapacağını düşündüğü, başka partiden de olsa kalitesine, duruşuna, özelliklerine güvendiği başka birine verecek. İşte bu nedenle siyasete giden yol tamamen değişti.
Kimse millete rağmen, onun istemediği adaylarla artık sandığa gidemeyecek.
Bitmedi.
Siyasi partiler yasası ve seçim kanununda artık değişiklik yapılmak zorunda. Yani siyasi istikrarı sağlamayı amaçlayan %10 barajı da kalkmak zorunda. Zira yeni sistemle onun da bir anlamı kalmadı.
Bu durumda parlamentoya girecek her yeni aday için, mevcut partiler bir vekil kaybedecek. Çoktan çok, azdan az gidecek yani.
Hele bir de dar bölge sistemi getirilirse, o zaman bağımsız adayların siyasete girme ve partilere bağımlı kalma durumu da ortadan kalkmış olacak. Millet daha çok aday arasından istediği vekili parlamentoya gönderecek. Bir yandan da, siyasi istikrarı temsil eden Cumhurbaşkanını ayrıca seçecek.
Dikkatli olunmazsa tehlike büyük
Bu şu demektir: Siyasete giden yol değişti artık. Hem de çok keskin bir virajla değiştiğini bir iki seçim sonra göreceğiz hepimiz. Öyle teşkilatlardaki ekiplerin, Ankara bağlantılarının istedikleri kişilerle kimse seçmenin karşısına çıkamaz. Çıkarsa millet başkasını tercih eder, parlamentoda çoğunluğu kaybeder. Bu da hükümetin çalışmalarını bloke eder, Cumhurbaşkanı'nın yargılanma yolunu açar. Tehlike büyük yani.
Bu durumda, belediye başkanı ve milletvekili adaylarını gerçekten halkın istediği, niteliği yüksek insanlardan seçmekten başka yol gözükmüyor.
Ancak mevcut siyasetçilerin eski usulden, yeni yola geçmeleri biraz zor olacak.