Yeni Akit gazetesi yazarı Hüseyin Öztürk, “Cumhurbaşkanlığı makamı dışında, devlet kurum ve kuruluşlarımızın iftar vermesi, (vereceklerse tabi) israftan öteye geçmeyeceği, aklıselim sahibi herkesin idrak edebileceği bir durumdur.” düşüncesini dile getirdi.
Öztürk yazısında, “Adı üstünde Cumhurbaşkanlığı, halkın başkanlığı! Cumhurbaşkanımızın şehit ve gazi ailelerimiz başta olmak üzere devlet hizmeti açısından iftarlar verilmesi beklenir ve istenir. Esas niyetim şudur: Ramazan-ı Şerifin muhtevasını bilen iş adamlarımız, dernekler-vakıflar ve şahıslar olarak otellerde, lokantalarda veya çeşitli merkezlerde iftar verecek veya vermek isteyenlerle; “insaf, israf ve vicdan” çerçevesinde sohbet etmektir. Asla yanlış anlaşılmasın. Ne kimsenin dininin, vicdanının ne de cüzdanının bekçisi-kâhyası değilim. Sadece insani bir dileğimi paylaşmak istedim. Hepsi bu!" ifadesini kullandı.
Öztürk şunları kaydetti:
"Oysa iftarın esası evlerde; dosta-akraba ve komşularla paylaşmadır. Artık evlerimiz otel lobisine döndüğü için ailemizle dâhi aynı sofrada buluşamıyoruz ki, iftar daveti verelim. Hal böyle olunca ne oluyor? Otel, lokanta veya bu işi yapan mekânlarda iftarlar veriyoruz. Yediğimiz önümüzde, yemediğimiz çöpe gidiyor. Gerçi televizyonlarda konuşanlar da tıka basa yiyip içtikten sonra onlar da Peygamberimizin ve sahabe efendilerimizin çok az yiyecekle yetindiklerini anlatıyorlar -ki elbet doğrudur- fakat bu kadar zengin sofralar sonrası anlatım hiç tesirli olmuyor. Geçelim. Kimin nerede nasıl iftar vereceğine elbet müdahale edilemez, yönlendirilemez, yönetilemez fakat belki şu hatırlatmaya ve soruya cevap verilebilir. İnsanların keselerine, makam, mevki ve yönetici pozisyonlarına göre değişik mekânlarda verilen iftarlarda, israf meydana geliyor mu gelmiyor mu?"