Gündem

Yeni Akit: Madımak’ta Aziz Nesin’in yaptığını, bugün Cumhuriyet yapıyor

Hasan Karakaya: Cumhuriyet alçakça bir işbirliği yapıyor

15 Ocak 2015 17:56

Cumhuriyet gazetesinin Charlie Hebdo dergisinin Paris katliamından sonra çıkardığı ilk sayıdan seçkilerle karikatürleri yayımlamasını sert bir dille eleştiren Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Karakaya, “Pisliğe çanak tuttular!.. Nefretin ortağı oldular!.. Alçaklara uşaklık ettiler!..” dedi.

Madımak Katliamı’na atıf yapan Karakaya, “Tıpkı, 1993’te Aziz Nesin’in Sivas’ta yaptığını, bugün de Cumhuriyet yaptı!.. Aziz Nesin; nasıl ki; Salman Rüşdi adlı domuzun “Şeytan Ayetleri”(!)ni Aydınlık’ta yayınlatmış ve Sivas’ta “Peygamber Efendimiz’e küstahça hakaretler”de bulunmuş ve “kitleleri tahrik” edip, ‘33 insanın ölümüne’ yol açmışsa, bugün Cumhuriyet gazetesinin yaptığı “tahkir, tahrik ve provokasyon” da aynısıdır!..” diye konuştu.

Hasan Karakaya’nın Yeni Akit gazetesinin bugünkü (15 Ocak 2015) nüshasında yayımlanan, “Charlie Hebdo ve Cumhuriyet!.. Resmen provokasyon peşindeler!..” başlıklı yazısı şöyle:

‘Charlie Hebdo ve Cumhuriyet!.. Resmen provokasyon peşindeler!..’

Paris’teki saldırı... Terör Devleti İsrail’in eli kanlı başbakanı Binyamin Netanyahu derken, bir de Rupert Murdoch adlı “gâvur” çıktı karşımıza...

Onu eleştirelim derken, “küfür tek millet” ya; bu defa da “Charlie Hebdo ile alçakça işbirliği yapan Cumhuriyet gazetesi” girdi gündemimize...

Hangi birine değineceksin!..

 

Çanakkale Savaşı günleri

 

Ne dersiniz; şu Rupert Murdoch adlı adamdan başlayalım mı?..

Yıl 1915... Çanakkale’de kan gövdeyi götürüyor... “Çanakkale’yi geçmek” için saldıran “emperyalist” güçler, “200 bin civarında kayıp” vermiş... “Çanakkale geçilmez” diyen dedelerimizin kaybı ise “250 bin civarında!”

Bu “vahim tablo”ya rağmen, İngiliz Hükümeti gayet memnundur... Çünkü, Çanakkale’deki İngiliz komutan, sürekli “rapor” göndermektedir Hükümet’e;

 “Vaziyet gayet iyi!..

Bugün-yarın geçeriz!”

Ne var ki, Çanakkale’de Avustralyalı genç bir gazeteci vardır...

Adı, Keith Arthur Murdoch...

Kendisi, “Melbourn Age Gazetesi’nin muhabiri”dir... Bakar ki, durum; “İngiliz komutanın yazdığı” gibi değildir!..

Yılmaz Özdil’in 2006’da yazdığı gibi;

İngiliz komutanlar, karargâhta klasik müzik eşliğinde viski yudumlarken, Anzaklar patır patır gidiyor. En son iki tabur Anzak gönderiyorlar bir bölgeye.. Türklerin iki taburu yok etmesi iki saat bile sürmüyor.

Üstelik, müthiş bir sansür var.

Yazdığı haberler, İngiliz yetkililer tarafından engelleniyor.

Bakıyor ki, olacak gibi değil...

Sarılıyor kaleme, tüm gerçekleri tek tek anlattığı, 8 bin kelimeden oluşan, “Gelibolu Mektubu”nu yazıyor.

Özeti şu:

 “Çanakkale geçilmez...

Hemen çekilin.”

Ve bu mektubu, sansürden kurtulmak için Avustralya Başbakanı’na “elden” ulaştırıyor.

Avustralya Başbakanı mektubu okuyor, gözlerine inanamıyor ve acilen, yine “elden” İngiltere Başbakanı’na ulaştırıyor.

İngiltere Başbakanı mektubu okuyor, Savaş Kabinesi’ni topluyor, orada bir daha yüksek sesle okuyor...

Gizlice araştırılıyor.

Mektup doğru.

Uzatmayalım

Bu mektup üzerine, İngilizler ve Anzaklar Çanakkale’den çekilmeye başlar!.. O mektubu yazan Keith Arthur Murdoch da Avustralya’ya döner ve “kahraman” gibi karşılanır!..

Kendisine “Sir” ünvanı verilir...

Bu da yetmez;

Ulusal The Herald Weekly Times adlı “medya şirketi”nin başına geçirilerek ödüllendirilir!..

İşte bu Keith Arthur Murdoch;

Bugün, “Müslümanların çoğunluğu barışsever olabilir ama içlerinde büyüyen cihatçı kanserin farkına varıp ortadan kaldırılana dek onlar da sorumlu sayılmalıdır” diyen Rupert Murdoch’un “babası”dır!..

Medya imparatoru

Babası, 1952’de ölünce, oğluna “dünyanın en büyük medya şirketlerinden biri” olan News Corp’un temelini oluşturacak gazetesini bırakır!..

Rupert Murdoch, bir “mirasyedi” olmak yerine, babasından miras kalan gazeteyi daha da büyütür ve yeni gazeteler satın alır!..

Öyle ya;

Avustralya arkasındadır,

İngiltere arkasında!..

1968 yılında İngiliz medya piyasasına girerek, The Sun gazetesini kurar... The Times, San Antonio Express, New York Post gazetelerini satın alan Murdoch, 20th Century Fox adlı ünlü film şirketini satın alarak Fox Network’u kurar... Aldığı küçük gazeteleri “bulvar gazeteciliği” tarzında yayıncılıkla büyüten Murdoch, dünyanın saygın medya kuruluşlarının birçoğunun patronu olur...

İngiltere’de Sky Channel adlı TV kanalını ve Today adlı gazeteyi de satın alan Murdoch, ABD’de ise Triangle Yayıncılık’ı satın alarak ülkenin en büyük dergi grubunun sahibi haline gelir...

Türkiye’ye de ilgi duyan Murdoch’un; Türkiye piyasasına girmesi Kamera Reklam adlı şirketin yüzde 60’ını satın almasıyla başlar... Daha sonra Türk piyasasına girer ve Fox TV’yi kurar... TV ve gazeteleri satın almakta zorlanmayan Murdoch, Wall Street Journal gazetesini de yayın grupları arasına katar...

Uzun lâfın kısası;

75 televizyon kanalı...

175 gazetesi olur!..

TV kanallarıyla 600 milyon izleyiciye, gazeteleriyle 11 milyon okuyucuya hitap etmeye başlar..

Çanakkale böyle geçildi

Acı ama gerçek;

Rupert Murdoch’un sahibi olduğu Fox TV’nin Türkiye’de yayın yapıyor olabilmesi, “savaşarak” geçilemeyen Çanakkale’nin “medya” yoluyla “nasıl geçilebildiğini” göstermesi açısından bir “ibret levhası”dır!..

Bugün, Fox TV çalışanları, özellikle de “evlilik programı” sunucusu Esra Erol, geçtiğimiz günlerde; “Bizim kanal patronumuz Amerika’da Rupert Murdoch, biliyorsunuz ki Fransa’da bir terör eylemi oldu. Orada 17 kişi hayatını kaybetti. Dün de çok fazla sayıda katılımla insanlar birlik, beraberlik, kardeşlik, bir insanlık yürüyüşü yaptılar. Şahane bir mesajdı. Fakat bizim kanal patronumuz da maalesef İslam aleminin sorumlu olduğunu ilan etti. Bu benim için İslamofobik bir açıklamadır. Kendimce, Müslüman olarak kınıyorum. Bunu da belirtmek istiyorum. Söylemezsem deliririm. Fox TV ekranındayım, bu ekranda yayın yapıyorum ama terörün asla dini yoktur, dinle alakası yoktur.”

Demiş olsa da, Fox TV’nin Türkiye’de “ne için” var olduğunu ve “neler yapmak istediğini” herkes biliyor!.. Meselâ, ana haber spikeri Fatih Portakal’ın verdiği haberler, tam da “Murdoch’un zihniyeti”ni yansıtıyor!..

Ama yine de, “Fox TV’nin canlı yayın aracına saldırmak” ve “taşlarla camını kırmak” bir protesto yolu değildir!..

Madem “Müslümanca bir tepki” göstermek istiyorsunuz, o halde Murdoch adlı bu “İslâm düşmanı” adamın kanalını seyretmez, ona “ilân-reklâm” vermezsiniz!..

Fox TV’ye en iyi ceza;

Onu “yokluğa mahkûm” etmek, ya da “demokratik hak” kullanıp, Fox TV binası önünde “protesto gösterisi” yapmaktır!..

Provokasyona gelmeyin!..

Çünkü, adamların istedikleri bu!..

Yerli işbirlikçi Cumhuriyet!

Cumhuriyet’e gelince...

Kendileri dışındaki televizyon ve gazeteleri “Havuz Medyası” olarak suçlayan Cumhuriyet’in kendisi, “gerçek bir havuz medyası”dır!..

 

Evet; Koç’ların damadı İnan Kıraç’tan, Aydın Doğan’a... Turgay Ciner’den, Gürbüz Çapan’a kadar 185 kişi tarafından “yüzde 10-20” hisseyle “maddi olarak desteklenen” Cumhuriyet gazetesi, “gerçek bir havuz gazetesi”dir!..

İşte bu gazete, önceki gün; “Peygamber Efendimiz’e hakaret” eden Charlie Hebdo dergisini Türkiye’de “ilave” olarak “ücretsiz” dağıtmayı planlamıştı!..

Ne var ki; “Gazete içinden gelen tepkiler” üzerine “derginin Türkçe basımı”nı dağıtmak yerine, dün “karikatürlerden bir kısmını” yayınladı!..

Farketmez!..

Pisliğe çanak tuttular!..

Nefretin ortağı oldular!..

Alçaklara uşaklık ettiler!..

Tıpkı, 1993’te Aziz Nesin’in Sivas’ta yaptığını, bugün de Cumhuriyet yaptı!.. Aziz Nesin; nasıl ki; Salman Rüşdi adlı domuzun “Şeytan Ayetleri”(!)ni Aydınlık’ta yayınlatmış ve Sivas’ta “Peygamber Efendimiz’e küstahça hakaretler”de bulunmuş ve “kitleleri tahrik” edip, “33 insanın ölümüne” yol açmışsa, bugün Cumhuriyet gazetesinin yaptığı “tahkir, tahrik ve provokasyon” da aynısıdır!..

Yaptıkları, resmen ve alenen,

 

“Provokatörlük”tür!..

 

Dün Aziz Nesin ve Aydınlık,

 

Bugün de Cumhuriyet!..

 

Atalarımız boşuna dememiş;

 

“Katranı kaynatsan da olmaz şeker,

 

Cinsini sevdiklerim cinsine çeker!”

 

Evet, aradan yıllar veya yüzyıllar geçse de “küfür” değişmiyor;

 

“Küfür tek millet!”

 

İsterse, nüfus cüzdanlarındaki din hanesinde “İslâm” yazsın!..

 

GÜLEN’İN MÜRİDİNDEN DESTEK!

 

Bu olayda, benim en garibine giden ne oldu, biliyor musunuz?..

 

Pensilvanya’da bir “ağlayan-Gülen” adam var ya, hani “Peygamber Efendimiz”in adı geçtiğinde, “gözyaşlarının sel olduğu” palavraları uydurulur ya; işte bu “ağlayan-Gülen” adamın Türkiye’deki müritleri; “Peygamber Efendimiz’e hakaret eden karikatürleri” yayınlayan Cumhuriyet gazetesine “destek” vermişler, iyi mi?..

 

Duyarlı Müslümanlar Cumhuriyet önünde “protesto gösterisi” yapıp; “Hem Paralel, hem kâfir kuşağısın!.. Cumhuriyet, sen kimin uşağısın?” diye pankart açınca; Zaman’dan ayrılıp Today’s Zaman’a geçen İhsan Yılmaz, Cumhuriyet yazarı Ceyda Karan’a bir twit atıp, demiş ki;

 

“Geçmiş olsun... Sizinleyim.”

 

Yuh olsun!..

 

“Paralelci dayanışma”ya yuh!..

 

Merak ediyorum;

 

İnsanların “çok hassas” olduğu bir konuda, meselâ Akit olarak biz, “iğrenç harekette bulunan bir karikatür” yayınlasaydık, acaba halimiz nice olurdu?..

 

En başta “Başı Dumanlı Zaman gazetesi” anında “linç operasyonu” başlatır, “imza kampanyaları” düzenler ve Akit’i “nefret dili” kullanmakla suçlayıp, “provokatör” olmakla itham ederdi!..

 

Ama, aynısını Cumhuriyet yapınca;

 

“Geçmiş olsun, sizinleyim” mesajları!

 

Eyy Cemaat tabanı; görün işte peşinden gittiğiniz adamların “Müslüman”lığını!..

 

Şu hâle bakın;

 

Cumhuriyetçiler, “Peygamber Efendimiz’e hakaret” eden karikatürleri yayınlıyor, duyarlı Müslümanlar onları “protesto” ediyor, ama en büyük desteği “Zamane Müslümanları”ndan görüyorlar!..

 

Daha ne diyeyim;

 

Artık açın şu gözlerinizi!..

 

ÖZGÜRLÜK BU DEĞİL!

 

Açık ve net söylüyorum;

 

Charlie Hebdo ve onun “alçaklıkta ortağı” olan Cumhuriyet gazetesinin yaptığı, kesinlikle “fikir ve ifade özgürlüğü” değildir!..

 

Bu dergi ve gazeteye yönelik tepkiler de, “basına baskı” olarak yorumlanamaz!..

 

Sadece Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e değil, Hazreti İsa’ya da, Hazreti Musa’ya da hakaret asla kabul edilemez... İnsanların “kutsal”larına hakaret edenlerin, ikide bir; “Madımak” veya “Paris” demeye hakları yoktur!..

 

Eden bulur!..

 

“Belâ”sını da bulur,

 

“Mevlâ”sını da!..

 

Şunu, herkes “kalın kafası”na sokmalıdır: İslâm dünyası, 1400 küsur yıldır “Peygamber Efendimiz’in suretinin gösterilmesine karşı”dır!..

 

Hâl böyle iken; sen kalkar, O’nun karikatürünü çizer, bir de Müslümanlardan destek beklersen; tek kelimeyle “Alçak!.. Şerefsiz!.. Yuh” derim sana!..

 

Altan Tan’ın dediği gibi;

 

Sırf “sosyetik” olsun, “fikir özgürlüğü” olsun, “3-5 naylon adam beni alkışlasın” diye, ne “din”imden vazgeçerim, ne “iman”ımdan!..

 

“Entel-dantel palavralara” karnım tok benim!.. Bu ülke; “dinsiz ve densiz zibidiler”in fütursuzca at koşturacağı bir meydan değildir!..

 

Bunu Charlie Hebdo da anlasın, onun “yerli işbirlikçileri” olanlar da!..

 

Ne yani;

 

Siz inanmıyorsunuz diye, inancımızdan vazgeçmek zorunda mıyız?..

 

Oturun oturduğunuz yerde!..

 

Sizi gidi;

 

“Hitler beslemesi faşistler” sizi!..

 

Dün, “Hitler olmasaydı İsrail olur muydu?” diye sormuştum... Bugün, bir soru daha soruyorum: “Hitler olmasaydı Cumhuriyet gazetesi olur muydu?!?”

 

Elbette olmazdı!..

 

“Kızıl faşistler” de olmazdı!..

 

 *******************************************************************************

 

Bir hata-özür ve ağızlarından lâğım akan bazı Yahudilere cevap

 

İnsan, bazen bir konuya “şartlanıyor” ve oraya saplanıp kalıyor... Dolayısıyla, yaptığı “hata”yı göremiyor...

 

Benim, dün yaptığım gibi...

 

Dünkü yazımda, “Siyonistlerin Hitler’e verdiği destek”ten söz ederken, “hata” yaparak, “Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl’in de bunu itiraf ettiğini” yazmışım...

 

Oysa, yazmam gereken şuydu:

 

“A.Chouraqui adlı yazar tarafından kaleme alınan ve 1960’da Paris’te basılan Theodor Herzl adlı kitapta, Siyonistler’in Hitler’e verdiği desteğin itiraf edildiği gibi...”

 

Yani, “olay” doğru...

 

“İtiraf” da doğru...

 

Ama itirafı yapan Theodor Herzl değil... İtiraf, “Theodor Herzl” adlı kitapta yapılıyor...

 

İşin doğrusu; Recep Erdem adlı okurum uyarmasaydı, hâlâ uyanamayacaktım...

 

Kendisine teşekkür ediyor, bu “hata”dan dolayı “özür” diliyorum...

 

İnsan “beşer” ya,

 

Bazen, “şaşıyor” işte...

 

Dün “küfür dolu mail”ler gönderen ve “ağızlarından lâğım akan” bazı Yahudiler; “Hitler Yahudileri devlet kurmaları için değil, onlardan kurtulmak için Filistin’e gönderdi” dese de; benim kaynağım, “Yahudi belgeleri”dir!.. Öyle ya; “Yahudilerin katkıları” ile “para denizi”nde yüzen bir Hitler, onlardan niye “kurtulmak” istesin ki?!?..

 

Bu küfürbazlar; kendisi de bir “Yahudi” olan Doğan Kasadolu’nun, dün bana telefonda söylediklerini duysunlar... Doğan Kasadolu diyor ki; “Yahudiler, ya göç ya ölüm ile tehdit ediliyor!”

 

Duydunuz mu, “ağzı zifoslu”lar?..