Gündem

Yazıcıoğlu neden badem gözlü oldu?

Namık Kemal Zeybek ve Avni Özgürel, Yazıcıoğlu'nun nasıl biri olduğu yazdı. Çintay ise Kör ölür badem gözlü olur sözünü hatırlattı.

02 Nisan 2009 03:00

BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopter kazasında ölümü Türkiye gündemini sarstı. Milliyetçi liderin ölümüne ilişkin duygusal haberler ve videolar yayımlandı. Kimi gazeteciler anılarını yazdı. Özellikle Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in “Adam gibi adamdı” tanımlamasının altını çizdiler.

Tempo24

Muhsin Yazıcıoğlu'nun portresi: Mamak Cezaevi'nden Meclis'e...

Avni Özgürel: Muhsin başkanın ardından...

Namık Kemal Zeybek: Muhsin Yazıcıoğlu dedikleri...

Fethullah Gülen'in Yazıcoğlu videosu

Bir gazetede üç yazar

Bugünkü (1 Nisan 2009) Radikal gazetesinde üç yazar köşesini Muhsin Yazıcıoğlu’na ayırdı. Namık Kemal Zeybek ve Avni Özgürel, Yazıcıoğlu’nun ‘nasıl biri olduğu’nu anlattı. ‘Duygu ve sevgi insanı’ ifadesini kullandılar. Aynı gazetenin yazarı Nur Çintay ise ise 'Kör ölür, badem gözlü olur' atasözünü hatırlatarak, Yazıcıoğlu'yla dünyaları apayrı insanların neden gözyaşlarına boğulduğunu sorguladı.

‘Duygu ve sevgi insanı olarak tanıdığım Muhsin’

“Muhsin başkanın ardından…” başlıklı yazısında “Kimsenin bendesi, militanı, adamı olmadı; kimseyi de o seviyeye itmedi” diyen Avni Özgürel, şöyle devam etti:

“Az-çok bilinen fırtınalı siyasi geçmişinin, adının üzerine iliştirilen onlarca etiket ve hakkında düşülen yüzlerce dipnotun ötesinde, duygu ve sevgi insanı olarak tanıdığım Muhsin Yazıcıoğlu hayatın sırrını veren dokunuşla işaretlenmiş biriydi... Kendini, kabullerini tartışılmaz doğru saymayan biriydi.”

‘Tahliye olursam içeridekiler yıkılır’

Namık Kemal Zeybek ise “Muhsin Yazıcıoğlu dedikleri…” başlıklı yazısında anılarını aktararak, “Muhsin Yazıcıoğlu budur”u anlattı:

“Muhsin Yazıcıoğlu’nun ve hepimizin avukatı Şerafettin Yılmaz aradı ve anlattı: ‘Muhsin beyle ilgili belgelerin okunması bitmiş ve suçsuz olduğu artık belli olmuştu. Kendisiyle görüştüm ve tahliyesi için talepte bulunacağımızı söyledim.’ Muhsin beyin avukatına verdiği cevabın değerini ancak bir gün bile olsa tutuklananlar iyi anlar. Ama özgürlüğün anlamını bilen herkes de anlamalıdır. İşte Merhum’un cevabı: ‘Hayır tahliye talebinde bulunmayın. Arkadaşlarımın içeride dayanma gücü birazda, benim aralarında bulunmamdan geliyor. Ben tahliye olursam ve onlar içeride kalırlarsa yıkılırlar.’İşte Muhsin Yazıcıoğlu budur.”

‘Tamam anacığım her ay ..... lira göndereceğiz’

Namık Kemal Zeybek’in bir başka anısı da şöyle:

“(…) Bir gün makam odasında el telefonuyla konuşuyordu. Karşısındaki kişiye ‘Anacığım... Anacığım...’ diye sesleniyordu. Konuşmayı ‘Tamam anacığım her ay ..... lira göndereceğiz’ diye bitirdi. Acaba öz annesiyle mi konuşuyor diye merak ettim, sordum. Hayır! Konuştuğu bir şehit annesiydi. Ve kendisini, ulaşabildiği ve kendisine ulaşabilen bütün şehit yakınlarına hizmetle yükümlü sayıyordu. İşte Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir başka yönü!..”

‘Trajik bir kazanın yarattığı naif hassasiyet mi?’

Nur Çintay, "Yazıcıoğlu neden badem gözlü oldu?" başlıklı yazısında ilginç noktalara dikkat çekti:

“Bazen ölümün kendisi kadar, bazen belki daha da çok, biçimi sarsıyor galiba bizi.

Cinayet ya da vakitsiz, trajik bir kaza: Allak bullak ediyor. Ezilme, parçalanma, aranıp bulunamama, insanı fazladan bir rendeliyor. Gençse, güzelse ya da ünlüyse giden; travması, gümbürtüsü daha sesli ve yaygın oluyor.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düştüğü haberinin geldiği gün gazeteden çağırdığım taksinin şoförü, bölgeyi çok iyi tanıdığını, şartların berbat olduğunu söyledi, eliyle tahta niyetine direksiyona vurarak hep. Böyle bir sonu, evet Allah kimseye göstermesin. Çok korkunç, sonrasındaki geçmek bilmeyen saatleriyle de çok isyan ettirici, delirtici bir son.

Ama ölümün biçimi, ölene karşı hissiyatımızı değiştirebilir mi?

Geçmişi, bağları, ilişkileri silebilir mi?

Aynı akşamüstü bir takıcıda karşılaştığım, Yazıcıoğlu’yla dünyaları apayrı birkaç kadın öyle bir samimiyetle ağlaşıyorlardı ki...

Ne bu? Mevzubahis kişinin background’una dair cehalet mi? Trajik bir kazanın yarattığı naif hassasiyet mi?”