Gündem

Yazıcıoğlu: Kızımı o kadar seviyordum ki küçükken kakasını yedim, mis gibiydi

Karadayı dizisiyle yeniden ekrana dönen Erhan Yazıcıoğlu, 'Bana bıraksalar, Karadayı’da bakan rolünü seçmezdim' dedi

24 Ocak 2013 18:42

Ses tellerinde kanser hücresi bulunduğu için uzun süredir ekranlardan uzak kaldıktan sonra Karadayı dizisiyle yeniden ekranlara dönen Erhan Yazıcıoğlu, "Kızımı o kadar seviyordum ki küçükken kakasını yedim" dedi.

Hayat hikâyesini anlattığı "Kenar Mahalle Delikanlısı" kitabıyla A Haber’de Şirin Sever'e konuk olan Erhan Yazıcıoğlu, kendisini dublaj odalarının kanser ettiğine inandığını söyledi. Yazıcıoğlu, Şehir Tiyatroları’ndan istifasına neden olanların kendisini televizyondan da uzak tuttuğunu dile getirdi. Kızlarına çok düşkün olduğunu söyleyen Erhan Yazıcıoğlu, “İki kızım var. Bir tanesinin kakasını yedim ben ve bunun hikâyesini anlattım. O kaka diye bakmadım ona, sütle besleniyordu, süt kokuyordu. Annesi ne ben onun her şeyini yerim dedim, annesi yiyemezsin dedi, altını temizliyordum, aldım yedim, tadını da çok beğendim, mis gibiydi” şeklinde konuştu. Yazıcıoğlu, programda şunları söyledi: 

 

Beni dublaj odalarının kanser yaptığına inanıyorum

 

"Ben yapay şeylerle gündeme gelmek istemedim, uyduruk konularla. Tiyatrom olduğu için de pek sıkılmadım.  Ara verme işi tamamen hastalığım nedeniyle oldu. Şu an tamamen atlattım. Yurt içi ve yurt dışında sürekli kontrollerle gidiyorum. Sekiz aylık bir sıkıntı çektim. Sekiz ay sonra tiyatroya döndüm ama dublajlara hemen dönemedim çünkü sesi çok yoran bir şey. Bir de dublajdan sıkılmıştım. O küçük odalarda en az on kişi sigara içiyordu, ben içmiyordum, ben on kişinin sigarasını içtiğimi düşündüm kanser olunca, o yüzden de soğudum, dublajdan uzak kaldım. Bir süre varyasyonları yapamasam da zaman içinde sesim açıldı ve tiyatroda sesimi tam anlamıyla kullanabilir hale geldi." 

 

Bana bıraksalar ben Karadayı’da bakan rolünü seçmezdim

 

"Karadayı dizisiyle yeniden ekrana döndüm. Sokakta hissediyorum, baya izleyeni var. Bir türlü içime sinen, heyecanlandıran bir senaryo yoktu. Bu çok hazır geldi, önceden de haberim vardı, bu kadar ciddi bir rol olduğunu bilmiyordum. Bakan rolündeyim burada. Genelde bugüne kadar hep komedi rollerinde oynadım. Bu rol benim için düşünülmüş. Ben seçsem bu bakan rolünü seçmeyebilirdim. Kendi adıma komedi dizisinde oynarım diye düşünüyordum ama bir aktör olarak da farklı bir rolde olmak da heyecan veriyor insana.  Tiyatro kökenli oyuncuların  da dizide sayıca fazla olması da dizinin başarısının nedenlerinden biri.  Tek başına star diziyi götürmüyor, yan roller, çekim başarısı, senaryonun gücü bütün bunlar önemli bileşenler."

 

Oyunculuğumla babamı kumar masasından kaldırdım

 

"Bu arada hayat hikâyemi anlatan bir kitap yazdım. Ben sürekli aile içinde hikâyeler anlatıyordum, herkes yaz, geleceğe kalsın diye tavsiyede bulunuyordu. Notlar almaya başladım, baya büyüdü notlar. Bunları toparlayayım dedim. Konuşurken kullandığım Türkçeye güvenirdim yazmak başka bir şeydir. Selim İleri’nin orada desteğini gördüm, bir gece bir mesaj attı, lütfen devam et diye. Yayınevi de kitabın tek satırına dokunmadı, sansürü olmayan bir kitap oldu. Çocukluk anılarımın, ekaliyetle yaşamanın avantajlarını bünyemde topladığımı anladım. Olgunlaşırken bana çok yararı olmuş, o çocukluk, delikanlılık hikâyeleri, Yedikule’deki o gariban hikâyeler, günde bir simit ile karnını doyurmalar… Bunlarla yaşamak o günlerdeki yaşanmışlıklarla olageldi. Babamın kumar alışkanlığı vardı ve ilk oyunculuğumu babamı kumar masasından kaldırmak için kullandım ve işe yaradı. Babam beni gerçekten seviyor mu, bunu denedim, masasına gittim ve oturdum, bundan sonra ben de buradayım, seninle kumar oynayacağım, ben artık buradayım, buyurun beyler dedim. Herkes al oğlunu git dedi. İstasyonda babamla konuştuk ve her şey çözüldü."

 

Kızımı o kadar seviyordum ki küçükken kakasını yedim

 

"Kızlarımla ilişkime uzun yer verdim kitapta.  Kızlarıma çok düşkünüm.   İki kızım var. Bir tanesinin kakasını yedim ben ve bunun hikâyesini anlattım. O kaka diye bakmadım ona, sütle besleniyordu, süt kokuyordu. Annesi ne ben onun her şeyini yerim dedim, annesi yiyemezsin dedi, altını temizliyordum, aldım yedim, tadını da çok beğendim, mis gibiydi."

 

Yılmaz Zafer benim için film kopyalarını alıp kaçtı

 

"Çalışması en zevkli insan Yılmaz Zafer’di. Daha ucuz birisinin dublaj yapmasını isterlerdi, yapım ücretini düşürmek için. Yılmaz da bir keresinde dublaj stüdyosunu bastı, kopyaları aldığı gibi arabasına atıp kaçtı. Mecbur yapım şirketi dublajı yine bana yaptırmak zorunda kaldı. Benden başkasının dublajını yapmasını istemezdi. Emeğe ve yeteneğe sahip çıkardı."

 

Şehir tiyatrolarından istifama neden olanlar beni televizyondan da uzak tuttu

 

"Şehir tiyatrolarından ayrıldım çünkü bana dayatma ile istemediğim bir oyun verildi. Ben de oynamak istemedim. Belli kıdemde bir insanın da rol seçme hakkının olduğunu düşünüyorum. Ben hep nazara gelmişimdir. Bazı insanlar beni gözlerinde büyütmüştür, benim zararım değil, hep faydam olmuştur. Bazı insanlar rakip olarak görüp bazı tavırlara girmişlerdir. Bana o kötülüğü yapanlar yıllarca televizyondan uzak kalmama da neden olmuşlardır. Ancak isim söylemeyeceğim, polemiğe girmemek için."